CHP ve ayrı dünyalarımız
Fotoğraf: Burcu Yıldırım
Bu hafta yazımı yazmak için Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM) toplantısının bitmesini bekledim. Önemli açıklamalar ve gelişmeler olur, ben de o konuda yazarım diye. CHP aynı CHP olunca toplantıdan yazmaya değer bir şeyler çıkmadı, yani sızan bilgilerden ve kulislerden. Partinin tam anlamıyla ikiye bölünmesi, parti içi ya da dışarıdan darbe olmadan genel başkanın değiştirilmesinin neredeyse imkansız olması, siyasetin kişisel emellere indirgenmesi, particilerin güçlüden yana meyletmesi, aynı cephede konumlanan ya da ittifak yapan ekip ya da kişilerin her an birbirinin ayağını kaydırma olasılığı vs. bunlar zaten üzerine defalarca yazdığım konular. PM toplantısının ardından öğrendiğimiz “en orijinal” (Özellikle en önemli demedim) gelişme Gökhan Günaydın’ın MYK toplantılarına katılmasına getirilen yasak. Zaten o yasak da PM’den birkaç gün önce getirilmiş. Böyle bir uygulamanın başka bir örneği oldu mu partide bilmiyorum. Dönüp hafıza tazelemek lazım. Gökhan Günaydın, Ekrem İmamoğlu kontenjanından Grup Başkan Vekilliğine getirilmiş bir isim. Dolayısıyla da getirilen yasak İmamoğlu’nun hamlelerine karşı bir önlem niteliğinde. Günaydın bu karara uymayacağını açıkladı. Bakalım ilk MYK toplantısında nasıl gelişmeler olacak. Toplantı odasının kapısında mı tekme tokat dışarı atılacak, yoksa parti binasına girişi mi engellenecek? Önümüzdeki günlerde böyle kareler önümüze düşerse hiç şaşırmayacağız herhalde. Üstelik de bazı yayın organları bu görüntüleri ve tartışmaları büyük bir şevkle servis edeceklerdir. Kimi tamamen duygusal(!) kimi de politik nedenlerle. Hele de Kemal Kılıçdaroğlu’nun parti içinde açılan cepheler yetmiyormuş gibi bazı yayın organlarına karşı da kılıç kuşanmasından sonra.
Ancak inanın bu konularda yazmak içimden hiç gelmiyor. Halleri beni öyle bir umutsuzluğa sürükledi ki “Yesinler birbirlerini” deyip görmezden gelmek istiyorum. CHP’li particilerle dünyalarımız apayrıymış gibi geliyor. Ekonomik bataktan, iklim krizine, eğitimin niteliksizleşmesinden işsizliğe, gıda krizinden sağlıktaki açmazlara kadar çok sayıda ve yaşamsal önemde sorunumuz var bizim. İklim krizi, aşırı sıcaklar ve buna bağlı ortaya çıkan yangınlar, iklim krizine bağlı ortaya çıkması beklenen göç dalgaları birçok ülkede ana gündem maddesi ama Türkiye’de değil. Siyasetin her daim ayrı ve önemli (!) bir gündemi var Türkiye’de. Tabii CHP’nin de. Parti içi iktidar mücadelesinden daha önemli olacak değil ya tüm bunlar. Önemli olan partiyi kimin ele geçirdiği, gerisi teferruat.
Yerel seçimler yaklaşıyor. Elbette CHP için önemli bir gündem. Zira belediye başkan adaylarını kim belirleyecek, listeleri kim hazırlayacak meselesi particiler için yaşamsal! Kim kimi nereye taşıyacak, parti içi ağlar nasıl örülecek falan filan. Belediye başkanları kent yoksullarına ya da konut krizine yönelik çözüm önerileri geliştirmek için mesai yapacak değil tabii. Ya da örneğin, “Çöpünü ayrıştırmak isteyen seçmene biz bir çöp konteyneri fazladan koyamadık, ayrıştırmanın önemini kavrayanlar çöplerini ayrıştırdığı halde bizim yüzümüzden hepsini aynı konteynıra atmak zorunda kalıyor” diye de düşünecek hali yok! Onlar şu ara daha çok delege avında! Nasıl olsa sınıf altı unsurlar çöp ayrıştırma işini yapıyor ve işte büyük bir rant var, yurttaşı bu konuda niye uyandırsınlar ki? Zaten şu ara önemli olan kongreler öncesi delegeyi toplamak, çöpü değil! Artık ne olduğunu bile unuttuğumuz demokrasi gelince(!) her bir sorunumuz çözülür nasıl olsa! Kesim ekipleri Akbelen Ormanı’na girmiş, ağaçları biçiyormuş, köylü jandarmayla karşı karşıya gelmiş… CHP demokrasiyi getirince o da çözülür, kesilen ağaçların yerine yenisi dikilir! O da mesele mi yani?!
Eğitim kalitesi dibe vurmuş, üniversite kampüslerine laboratuvar ve araştırma merkezleri yerine cami yapılmış, okullara rehber öğretmen değil, imam görevlendirilecekmiş… Özel okulların, vakıf üniversitelerinin ücretleri alıp başını gitmiş, azıcık olanağı olan çocuğunu yurt dışına gönderiyormuş, müthiş bir beyin göçü varmış… Olsun, demokrasi gelince o da çözülür. Bir dede, amca çıkar (Nine, teyze değil elbet, zira siyaset bir erkekler kulübü!), “Hadi dönün çocuklar” der, onlar da döner!
Elbet gelecek de bir gün gelecek! Ancak CHP’nin vadettiği gelecek bu gidişle hep gelecekte kalacak, o gelecek hiç bugün olmayacak. Güzel günler göreceğiz çocuklar… Her şey çok güzel olacak… Dün okuduğum bir habere göre Türkiye’den göç edenlerin sayısında yüzde altmış iki artış olmuş. Bu gidişle her şey ancak başka ülkelerde güzel olacak, bu ülkede değil!
- Umutla umutsuzluk arasında 2024 27 Aralık 2023 04:30
- Adabımuaşeret dersleri 20 Aralık 2023 04:42
- Zor zamanların dostu Tunç Soyer 13 Aralık 2023 04:57
- Bir mülksüzün konut krizi hatıratı 29 Kasım 2023 04:50
- Hukuk devletinde sona doğru 15 Kasım 2023 04:50
- Siyasetle ve siyaset için yaşayan kişiler 08 Kasım 2023 04:45
- Zordur barış akademisyeni olmak 01 Kasım 2023 04:57
- Filistin halkına destek, İsrail hükümetini protesto eylemleri 25 Ekim 2023 04:50
- Gazze'deki savaş Fransa'yı da yakar 18 Ekim 2023 04:20
- Gerçek dışı bir mekan olarak üniversiteler 04 Ekim 2023 04:57
- Göçmen karşıtlığından beslenen particiler 27 Eylül 2023 05:26
- Hakikat, özgürlükler ve otosansür 20 Eylül 2023 05:00