Müttefikler düşman mı oldu?
Fotoğraf: Pixabay
Geçtiğimiz günlerde bir Amerikan gazetesi Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ilişkilerinin kötü olduğuna dair bir haber yayımladı. İddialara göre Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman “BAE’yi Katar’dan beter ederim” bile demiş. Buna göre Suudi Arabistan ve BAE ilişkileri kötünün ötesinde düşmanlık sınırlarına ulaşmış. Ancak her iki ülkeden gelen haberlere ve yorumlara göre ortada düşmanlık boyutunda bir gerilim yok. İki ülke arasında rekabet olduğu doğru ancak durum Katar’a yönelik 3.5 yıllık blokaj şartlarından uzak.
Geriye dönüp Katar’a yönelik blokajın sebebine bir göz atmakta fayda var; Katar Müslüman Kardeşler’e her türlü desteği veren ve bu örgüt üzerinden Arap Ayaklanması döneminde bölgeyi dizayn etmeye çalışan politikalar yürütüyordu. Suudi Arabistan ve BAE ise, Müslüman Kardeşler örgütünü terör örgütü sayıyor. Haliyle örgütün Katar desteği ile Suriye’den Mısır’a ve Tunus’a kadar bölge yönetimlerini ele geçirmesi ihtimali her iki ülkeyi de çok korkutuyordu.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında bir tarafın terör örgütü ya da güvenliğine tehdit saydığı bir örgütü, hareketi, yapıyı desteklemek gibi bir sorun yok.
Ancak diğer taraftan Suudi Arabistan ve BAE arasında makasın açılmasına, rekabetin görünür olmasına yol açan sebepler neler?
İki ülke ayaklanma sonrası bölgenin dizaynında müttefik ülkelerken azılı rakiplere dönüşür mü?
Ufukta böyle bir ihtimal görünmüyor ancak Suudi Arabistan ve BAE arasındaki rekabetin iyice belirginleşmesi oldukça muhtemel. Bu durumun temel sebebi ise yabancı yatırımlar ve bir çeşit ‘Ben, büyük abiyim. Hayır, biz eşit kardeşleriz!’ yarışı.
Şöyle ki;
-Samsung’dan Apple’a kadar birçok firmanın genel merkezi BAE’de. Çünkü BAE’de çalışma şartları, hayat ve finansal sistem bu şirketler için büyük kolaylıklar sağlıyor. Ancak diğer taraftan Suudi Arabistan’ın 35 milyondan fazla nüfusuna karşı BAE’nin neredeyse üçte 2’si yabancı olan 9.5 milyon nüfusu var. Bu nedenle, bu şirketler Suudi Arabistan’ı daha büyük bir pazar olarak değerlendiriyor. Bazı şirketlerin ana merkezlerini BAE’den Suudi Arabistan’a taşımaya başlamaları elbette BAE açısından ciddi bir kayıp.
-Büyük şirketler Suudi Arabistan’ın maliyeti trilyon dolarlara ulaşan 5 bin 200’den fazla projelerinde yer almak istiyor elbette. Ancak BAE merkezli çalışıp Suudi Arabistan’da iş yapmaları konusunda Riyad biraz isteksiz. Bu şirketler açısından Suudi Arabistan’ı öfkelendirmemek önemli çünkü sadece devlet değil özel sektörde de yollarının bürokratik engellerle kapatılması hiç zor değil.
-Aslında BAE’nin yumuşak güç dediğimiz unsurları kullanarak ve buna uygun yatırımlar yaparak parlama girişimleri BAE-Katar rekabetinin bir ürünü olarak öne çıktı. Ancak günümüzde Suudi Arabistan da yazılımdan yapay zekaya, futbol takımından kültür ve sanata kadar farklı alanlara büyük yatırımlar yapıyor. Bu da Suudi Arabistan-BAE arasındaki rekabetin ana sebeplerinden biri.
-Yakın zamana kadar her iki ülkenin ekonomi politikaları ve ekonomik atılımları Körfez İşbirliği Teşkilatı bünyesinde alınan kararlara paralel olarak şekillenirdi. Ancak artık BAE’nin de Suudi Arabistan’ın da kendi ekonomi politikaları ve orta-uzun vadeli vizyonları var. Bu da ekonomi konusunda birbirlerine olan etkilerini büyük ölçüde zayıflattı.
-Hem Suudi Arabistan hem de BAE ekonomilerini petrole bağımlılıktan kurtarmaya çalışıyor. Haliyle on yıllardır devam eden ekonomik iş birlikleri ve müttefiklik ilişkileri artık çok daha geniş ve rekabetçi bir alana yayılmış oldu.
Ancak bu rekabet alanları büyük ölçüde Suudi Arabistan’ın lehine gelişebilir. Çünkü Suudi Arabistan nüfusu daha fazla. Milyarlarca Müslüman için kutsal sayılan topraklar Suudi Arabistan’da. Ki, Suudi Arabistan’ın ekonomiyi petrole bağımlılıktan kurtarma girişimlerinin ana unsurlarından biri ülkeyi turizme açmak, buna uygun yerler inşa etmek ve düzenlemeler yapmak.
Kısacası Suudi Arabistan’ın petrol, hac, turizm gelirleri BAE’nin yarışabileceğinin çok üstünde.
BAE’nin ekonomisi ise, büyük ölçüde petrol, bankacılık, finans ve turizm gelirlerine dayanıyor. Büyük şirketlerin Suudi Arabistan’a taşınması, inanç ve seyahat amaçlı turistlerin Suudi Arabistan’a kayması elbette BAE’yi çok zorlayabilir. Ancak Suudi Arabistan ile BAE arasında iki tarafa da kazandıran bir yaklaşımın hâlâ hakim olduğu söylenebilir. Zaten her iki ülke de ayaklanma sonrası her açıdan istikrarsızlaşan bölgede ‘zorunlu barış’ şartlarının hakim olduğunun farkında. Bu nedenle, iki ülke arasındaki rekabet iyice kızışsa bile bir ülkenin diğerini istikrarsızlaştıracak kadar üstüne gitmesi, kaynaklarını kurutmaya çalışması ihtimali en azından şimdilik yok!
- Suriye'de doğru bilinen yanlışlar, yanlış bilinen doğrular! 09 Ocak 2025 05:13
- Suriye: Korku ve ümit iç içe 02 Ocak 2025 03:00
- Suriye bıçak sırtında! 27 Aralık 2024 06:15
- Şam'da neler oluyor? 20 Aralık 2024 05:35
- Her şeye rağmen ateşkes sağlandı! 28 Kasım 2024 06:30
- Trump başkan ama gözler Putin'de 21 Kasım 2024 05:00
- Enkaz altında Ali'nin yarım bacağı! 15 Kasım 2024 04:44
- Trump'ı değil Lazzarini'yi dinleyin! 08 Kasım 2024 12:17
- Lübnan Şiileri ve Türkiye’nin Kürt açılımı! 24 Ekim 2024 04:42
- 7 Ekim ve bölgenin yeniden dizaynı! 17 Ekim 2024 05:45
- Lübnan için kıyamet vakti! 10 Ekim 2024 04:59
- Bölge kaynıyor: Savaş içinde savaş! 03 Ekim 2024 04:55