27 Temmuz 2023 04:00

Oyuncun kadar değil, oyunun kadar güçlüsün

UEFA Şampiyonlar Ligi ikinci ön eleme turu maçında Zalgiris Vilnius ile Galatasaray, Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta karşı karşıya geldi.

Fotoğraf: Jakub Porzycki/AA

Paylaş

Galatasaray, yeni sezondaki ilk resmi sınavını Şampiyonlar Ligi 2. Eleme Turu’nda Litvanya temsilcisi Zalgiris karşısında verdi. Deplasmanda oynadığı bu karşılaşmadan 2-2’lik skorla dönen sarı-kırmızılı ekip tur için avantaj sağlasa da oyun olarak beklentilerin uzağında kaldı.

Sezon başı olması itibarıyla futbolcuların henüz beklenen fiziksel kapasite ve form seviyesinden uzak olmaları elbette anlaşılır bir durum ancak özellikle savunmada verilen açıklar, bazı hücum oyuncularının kronikleşmiş hataları ve taktiksel zaaflar dikkat çekici boyuttaydı.

Sonuçta Galatasaray turu geçmeye Zalgiris’ten daha yakın görünüyor. Hadi bu turu geçti diyelim. Ama sonrası…

Herkes, büyük paralarla transfer edilen yabancı oyuncuların da takıma katılmasıyla daha etkili bir oyun sergileneceği umudu taşıyor. Bizim futbol kültürümüzde takımın oyun gücüne güvenmek diye bir şey yok zaten. Bütün beklenti, umut ve güven, dünyanın parası verilerek transfer edilen yabancı yıldızlar üzerinde yoğunlaşır. Ancak onların yüksek bireysel performansı sayesinde başarılı olunabileceğine inanılır…

Galatasaray, Zalgiris karşısında savunmada çok ciddi açıklar verirken, hücumda da rakibinin direncini kıracak varyasyonlar ve pozisyon zenginliği yaratamadı. Yenen gol sayısının 2’de kalmasında Muslera’nın tecrübesi kadar, rakip oyuncuların beceriksizliği de rol oynadı.

Fiziksel yetersizlikler, pozisyon hataları ve taktik eksiklikler çalışarak giderilir ancak oyunun temel ilkelerine yönelik hataların bir türlü iyileştirilememesi enteresan.

Mesela Galatasaray’ın yediği ilk golde rakip oyuncu orta sahaya yakın yerden Nelsson’dan söktüğü topu kaleye sürerken Abdülkerim uygun noktada onu karşılayacağı yani vücudunu rakip oyuncuyla kale arasına sokacağı yerde sürekli olarak rakip oyuncunun pas seçeneğini kapatmayı tercih etti. Rakip oyuncu da baktı ki karşısına kendisini engelleyecek hiç kimse çıkmıyor, topu kalenin yakınına kadar sürdü ve golünü attı.

Burada rakip oyuncu ceza sahasına girerken Abdülkerim onu karşılamalı, Nelsson da hızla Abdülkerim’in boşalttığı alana gelip rakibin pas seçeneğini kapatmalıydı. Tabii Galatasaray’ın sol savunmacısının da bu arada yine aynı pas seçeneğini kapatacak bir pozisyon alması beklenirdi. Zaten rakip oyuncunun sadece tek bir pas seçeneği vardı.

Bunun dışında Galatasaray savunması maç boyunca ortadan 4 kez ciddi açık verdi. İki ağır stoperin arkasına atılan derin paslarla buluşan rakip oyuncular Muslera’ya zor anlar yaşattı…

Zalgiris’in hangi oyun anlayışıyla oynayacağı belliydi. Kendi sahasına çekilip kapanacak, kaptığı toplarla da hızlı hücum yaparak gol arayacaktı. Buna göre, Galatasaray savunmada kesinlikle az oyuncuyla yakalanmamalıydı. Bunun için de özellikle çok oyuncuyla girişilen hücumlarda atağın sonuçlandırılması yani topun kaptırılmaması gerekiyordu. Ama özellikle Kerem ve Yunus’un kimi zaman çalım sevdası kimi zaman ise yanlış pas tercihi nedeniyle kaptırdığı toplar, Zalgiris’e pek çok kez aradığı hızlı karşı hücum fırsatını verdi.

Kerem ile Yunus’a bakınca takımlarımızın oyuncu geliştirme konusundaki yetersizliği çok net anlaşılıyor. Aradan yıllar geçiyor ama oyuncular aynı hataları tekrarlayıp duruyor. Zerrece gelişme gözlemlenmiyor. Oyun içinde çok iyi işler yaptıkları anlar da oluyor ancak kritik hatalar hepsinin üstünü örtüyor ve genel performanslarını istikrarsız kılıp olumsuza çeviriyor. Bu durum ayrıca, teknik direktörlerin yeterliliğiyle ilgili şüphe uyandırıyor.

Galatasaray’ın özellikle ilk yarıda düşük pas temposuyla kalabalık ve kapalı rakip savunmayı ısrarla ortadan delmeye çalışması çok sayıda top kaybına neden oldu. Ortadan yapılan hücumlardan sonuç alabilmek için rakip savunmanın dengesini bozacak kadar hızlı ve seri paslaşmalar şart. Ama tabii bunu yapabilmek hiç kolay değil. O nedenle Galatasaray hücumda daha çok kanat varyasyonlarına ağırlık vermeliydi. Böylece en azından kaybedilen top sayısı daha az olur, hücuma destek veren oyuncular geriye daha az koşar ve daha az yorulurlardı…

Galatasaray, pahalı transferlerle takviye ettiği kadrosuyla Şampiyonlar Ligi’nde daha önce ulaşamadığı aşamaları hedefliyor.

Büyük hedeflere giden yolun, çok para harcamaktan değil, takım oyununu geliştirmekten geçtiğini hiç akıldan çıkarmamak lazım…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa