30 Temmuz 2023 03:52

Akbelen direnişi yüz akımızdır

Akbelen'de 88 yaşındaki  Zehra Yıldırım ve torunu Esra Işık ağaça sarılarak kesimini engellemeye çalışıyorlar.

Fotoğraf: Selen Çatalyürekli

PAZAR
Paylaş

Muğla Milas’a bağlı İkizköylülerin kabusu ne yazık ki gerçek oldu! İki yıldır her sabah Akbelen Ormanı’nın kesilmesi tehlikesini peşlerinde dolaşan uğursuz bir gölge gibi yanı başlarında duyumsayan köylülerin korktuğu başlarına geldi. Aylardır gece gündüz nöbet tutarak korudukları çam ağaçları 24 Temmuz sabah 05.30’da yüzlerce jandarmanın şafak baskını sonrası birer birer kesildi. Köylülerin yürek yakan ağıtlarla ağaçlara sarılması bir fayda etmedi. Jandarmalar nineleri yaşındaki kadınları kucakladıkları ağaçlardan bir anneyi çocuğundan ayırır gibi söküp attılar. Köylülere ve bir avuç yaşam savunucusuna karşı acımasızdılar. Biber gazı, cop, tazyikli su, ağır hakaretler eşliğinde köylüleri Akbelen Ormanı’ndan çıkardılar ve kesim ekiplerine ormanı rahatça kesebilsinler diye alan açtılar...

Üzerinde, yıllardır vakur bir şekilde dikildikleri topraklar çam ağaçlarının mezarı oldu saatler içinde. İkizköylüler, ellerinde kalan son yaşam parçası olarak gördükleri ormanı korumak için çırpınıyorlardı. Evleri, sokakları, ağaçları, tarihi, anıları ve yarınları yutarak ilerleyen termik santralinin ilerleyişini Akbelen Ormanı’nda durdurmuşlardı. İki yılı aşkın bir süredir ormanın içine kurdukları çadırlarda nöbet tutuyor, arkasına siyasi iktidarın tam desteğini alan “beşli çete” üyesi bir sermaye grubunun türlü oyunlar, vaatler, tehditlerle ellerinden almak için her şeyi yaptığı ormanı korumaya devam ediyorlardı.

KİMİNE KÖTÜ ÖRNEK KİMİNE DİRENÇ KAYNAĞI

Akbelen nöbeti Türkiye’deki yaşamı savunma mücadelesi içinde bir direnç ve moral kaynağı oluyordu. Köylülerin Anayasa’da yer alan sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşama hak ve ödevlerini yerine getirmek için verdiği mücadele yaşamın nasıl savunulacağına da çok güzel bir örnekti.

İşte siyasi iktidar bu örneğe saldırdı aslında. Onlar (sermaye) için kötü örnekti Akbelen direnişi. Emek, ekoloji, adalet, yaşam hakkı gibi kavramlar üzerinden bir araya gelerek birleşen tüm halk kesimlerinde ikinci bir Gezi kabusu yaratma potansiyeli gördü iktidar. İşte tam da bu korku ve kaygılar nedeniyle iki yıl müdahale edemedi köylülerin direnişine. Ne zaman ki seçimlerde istediklerini aldılar ve akabinde yıllardır bir “çıbanbaşı” olarak gördükleri Akbelen’e saldırdılar.

Termikçi şirketler İC Enerji ve Limak için Akbelen mutlaka aşılması gereken bir engeldi. Ağaçların altındaki kömür onlar için çok önemli olduğu kadar bu ağaçları korumak için mücadele eden köylüler de başlarına vurularak sindirilmesi gereken kötü örneklerdi.

DEVLET YİNE DİŞİNİ GÖSTERDİ!

Bu yazıyı yazdığım saatlerde yüzlerce jandarma yine Akbelen Ormanı’na yığılmış durumda. Orman kesimini durdurmak için günlerdir orada direnen, gözaltına alınmayı, dövülmeyi, hakaretler işitmeyi ve hırpalanmayı umursamadan ağaçlara gövdelerini siper edenlere karşı yine acımasızca bir müdahale hazırlığı var. Bir avuç ormanı korumak için canını dişine takan yurttaşına devlet dişini gösteriyor yine. Yine, devletin sermaye sınıfının çıkarını korumak ve kollamak göreviyle oluşturulan bir baskı aygıtı olduğunun canlı tanıklığını yapacağız hep birlikte.

HUKUK MASKESİ DÜŞTÜ

Yine, hukuk denilen metinlerin egemen sınıfın çıkarlarına dokunulduğunda nasıl da bir paçavra gibi buruşturulup atıldığını göreceğiz. Yıllarca hukuk okuyan ve hukuksal düzlemde köylülerin haklarını savunmak için tüm bilgisini ortaya koyan avukatların yaka paça gözaltına alınmaları devletin büründüğü hukuk devleti maskesini de düşürmüş oldu. Yazılı olan ve olmayan tüm hukuksal metinlere, vicdana, akla, izana ve ahlaka aykırıdır Akbelen Ormanı’nın kesimi. Sadece İkizköylülerin değil ormanda yaşayan milyonlarca canlının yaşam haklarını ellerinden almaktır.

Küresel ısınmanın yakıcı etkisini her geçen gün iliklerimize kadar duyumsadığımız bir süreçte, ülkemizi ve kuzey yarım küreyi kasıp kavuran cehennem sıcaklarında orman katliamı yapmak ancak bütün duyuları körleşmiş bir rejimin ve sistemin yapacağı bir akılsızlık ve delilik halidir. Olan biten de tam budur aslında; dünya bir akılsızlık çağının tam ortasında. Ya kendi yarattığımız, kendi türümüzle birlikte milyonlarca canlının yaşamlarına mal olacak bu gidişatı durduracağız, ya da hep birlikte yok olacağız.

Bir varlık ve yokluk savaşının tam ortasındayız. Yaşamdan, emekten, doğadan yana olanlar kazanırsak bir şansımız var. Aksini tanımlayacak cümleler kurmak bile istemiyorum.

***

YOL BOYUNCA BEŞ AVRUPA ÜLKESİ

Tam da, Akbelen’e şafak baskını yapıldığı gün araçla beş ülkeden geçerek Almanya’ya gitmek için yola düşmüştük. Konaklamalarla birlikte beş gün süren yolculuk boyunca internete ulaşabildiğim yerlerde Akbelen’deki durumu takip etmeye çalıştım. Bir yandan da geçtiğim ülkelerde, en azından yol boyunca gözlem yapma olanağı buldum.

Bizim kadar doğasına ve dolayısıyla kendi insanına düşman bir ülke yok gördüklerim içinde! Bunu çok açıklıkla söyleyebilirim. Yol güzergahları boyunca Bulgaristan’ın Sırbistan sınırında gördüğüm iki küçük taş ocağı, Avusturya Macaristan sınırındaki RES bölgesi ve Almanya’da bazıları tarım alanları üzerine yapılmış GES’ler hariç büyük bir yıkım görüntüsüne denk gelmedim. Konakladığımız Sofya, Belgrad, Budapeşte tarihi dokusunu büyük ölçüde kurumuş muhteşem kentlerdi. Viyana yakınında küçük bir göl kıyısındaki DİDF kampında da bir gece konakladık. Dünyada görülebilecek ender güzellikte bir doğayı görme olanağı bulduk böylece.

BİZİ BU UTANMA DUYGUSU KURTARACAK!

Durumun bizdeki kadar kötü olmadığını görmek bir yandan umut verirken, öbür taraftan yıllardır baskıcı, gerici, aslında paradan ve kendi siyasal-sosyal çıkarlarından başka hiçbir değeri tanımayan, umursamayan bir siyasi iktidarın pençesinde inleyen ülkemiz adına hüzün ve utanç kaynağı oldu gördüklerimiz.

Bizi bu utanç kurtaracak. Bu kara lekeyi söküp atacağız ülkemizden. Başka çaremiz yok!..

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa