Entler için
Fotoğraf: Selen Çatalyürekli
Bir şiddet sarmalı içine gittikçe daha fazla çekildiğimiz bir hayatı yaşamaya zorlanıyoruz hep birlikte. Bireysel silahlanmanın da alabildiğine yaygınlaştığı, silah edinmenin olanca kolaylığında evde, sokakta, sağlık kurumlarında da ardı ardına silahlar patlıyor. Silahı olmayanlar da şiddetsiz kalacak değil ya, onlar da tekme tokat girişiyor birbirine. Herkes öfkeli, burnundan soluyor, ancak bu hayatı bize dayatanlara öfkelenmek yerine bir ötekine saldırmayı daha güvenli buluyor olsa gerek ki birbirini düşman gözlerle süzüyor ama devlete toz kondurmuyor.
Yoksullaşmayı iliklerimizde hissederken, güvencesiz işlerden güvensiz bir hayata savruluyoruz ama hak taleplerine güvenli bir mesafede tutuyoruz kendimizi. O sınırı aşarsak başımıza geleceklerin kaygısı belli ki daha fazla. Nasıl olmasın? Cumartesi Anneleri/İnsanları meşru bir eylem nedeniyle her cumartesi gözaltına alınıyor, kolluk hakaretlerle tehditlerle kimine düz kimine ters kelepçe yapıp derdest ettiği bir avuç insanı ağaca düşman beton seviciler eliyle rüzgarını kestikleri şehirde cehennem sıcağı araçlarda saatlerce tutup kavurmaktan asla vazgeçmiyor. Yetmiyor, Akbelen de aynı akıbete uğramasın diye mücadele eden insanları fişleyip, gözaltına alarak, savaş teçhizatıyla gazı, suyu üzerlerine boca eden kolluğa güzelleme düzüp, kamu kaynaklarını sermayeye yükleyenlerin Gezi paranoyasını ısıtıp ortaya sürüyorlar. Ateş açıp yaktıkları ağaçların önünde özçekim yapıp kahkaha atanların ağacı koruyanı da düşman bellediği bir hayatın içinden çekip çıkaramazsak kendimizi, sıcaktan kavrulup açlıktan tükeneceğiz. Kalanları da sokak aralarında, evlerde, olmadı hastanelerde kurşuna dizecekler.
Akbelen’de nöbet tutulmaya başladığı dönemde Türk Tabipleri Birliği olarak ziyaretlerine gitmiştik. Termik santralların doğaya, canlı sağlığına olumsuz etkilerini gören, neden olduğu sağlıksızlıklara karşı uğraş verenler olarak termik santrale ve ormanlarının yok edilmesine karşı duruşa saygı duymanın ötesinde dayanışma içinde olduğumuzu da bilimsel gerekçeleri de sunarak ifade etmiştik. Şimdi de genişletilen kesimlere karşı hem TTB hem de tabip odaları olarak köylülerin, ekoloji mücadelesi içinde olanların yanında olmaktan onur duyuyoruz. Milas’ın bu bölgesi, özellikle sahile doğru ormanların içinden kıvrıla kıvrıla inen o güzelim yol insanı büyüler. Ağaçların kokusu, ağaçtan ağaca söyleşen tüm canlılar arasından yükselen huzurlu bir fısıltı eşlik eder size yol boyu. Almanya’nın Kara Orman bölgesi, bir de Akbelen Tolkien’in Entlerinin gerçek olabileceğine inandırmıştır beni. İnsan eliyle yok ediliyor şimdi.
Hep dendiği gibi kapitalizm elbette gölgesini satamadığı ağacı keser. Kesimi durdurmak için mücadele edenleri kovalayan, kalkanlarla coplarla, gazla suyla saldıranların dahi o gölgeye ihtiyacı var ama korudukları sermaye gölgesine sığındıkları o ağacı da kesecek, çünkü insana değil kâr edecek işletmelere bakar gözleri. Karlarının önünde engel gördüklerini ise tüketim nesnesinden öte değer biçmedikleri ama türlü yolla çarpıtılmış bir kutsallık atfederek önlerine perde çektikleri kolluk da dahil tüm araçları kullanarak yok etmeye soyunacaklar. Şiddeti besleyecek, düşmanlaştıracak ve tıpkı Gezi’de yaptıkları gibi hapsedecekler.
Körlük bunca yaygın olmasa da görenler gördüklerini itiraf etmekten kaçınacak bu koşullarda. Dayatılan o şiddet yüklü hayatların ürettiği rızayla karşı karşıyayken, görenlerin gördüklerini bağırarak söylemesinden başka çıkış yolu yok bu sarmaldan. Buradan çıkış birbirimize gördüğümüzü itiraf etmekle başlar, yan yana durmakla... Sermayenin eli her yerde, bizim bilimsel kongrelerimizi düzenlediğimiz oteller de buna dahil, o zaman “Kongrelerimizi o otellerde yapmıyoruz çünkü Akbelen’de ne yaptığınızı görüyoruz” demenin zamanıdır. Gördüğümüzü birbirimize duyurmak için, adım adım.
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43
- Savaş hesabı 05 Eylül 2024 05:26