Ağaç
Fotoğraf: Selin Önal
Ellili yılların sonlarıydı. Üniversiteye hazırlanıyordum. Her genç gibi o tarihlerde benim de kafam karışıktı. Büyük ağabeyimin arkadaşı olan bir dostuna sıklıkla uğrardım. Onunla arkadaş gibi konuşur, zaman zaman tartışırdık. Bana hayat deneyimlerini de aktarırdı. Yine İstiklal Caddesi’ne çıktığım günlerden birinde dostumun antikacı dükkanına uğradım. Sohbete başladık uzun uzun. Benim politikayla ilgilendiğimi sezmiş Türkiye’deki siyaset üzerine hoş olmayan, çözümsüz örnekler anlatıyordu. Bir ara bütün ciddiyetini toplayarak “bak” dedi. “Hangi mesleği seçersen seç bitirdikten sonra iki şey düşüneceksin, ya mesleğinin hakkını verecek insanlara, yurttaşlara hizmet edeceksin ya da çok para kazanmayı, zengin olmayı hedefleyeceksin. Senin ikinci yolu seçeceğini ummuyorum. Ama çok gençsin, ola ki çok para kazanmak istersin. Onun da yolunu söyleyeceğim sana. Bu ülkede çok kazanıp çok zengin olmak istiyorsan kesinkes devlete kazık atacaksın. Devlete kazık atmanın iş adamı için çeşitli yolları vardır. Vergi kaçırmaktan, ihalelere kadar uzayan, siyasetle de sarmaş dolaş olan kolay bir yoldur.”
Evet, bu adını yazmadığım büyüğümün sözleri şimdi bir kez daha belleğime düştü. Akbelen’de şirketlere karşı direnen köylülere takıldı kafam. Yalnız onlara mı? Şimdiye dek ağaçlarımızı, ormanlarımızı, akarsularımızı, göllerimizi kurutan yerlisi, yabancısıyla bir dizi şirkete toplumun kaçta kaçı karşı çıkıp protesto edebildi ki. Nükleer santrallere karşı olan bireylerin sesini kesmek devletin görevi midir? Halkın radyasyondan etkilenmesini önlemesi gereken iktidarlar değil midir? Gençler hatırlamaz belki Çernobil faciası sırasında Karadeniz üreticilerinin çay ve fındıkları da radyasyondan etkilenmişti. Ama o dönemin bakanı elinde bir fincan çayla halkın karşısında çayı yudumladı ve Çernobil’in Karadeniz’e etkisi olmadığını iddia etti. Sonrasını hayat belirledi. Sayın Bakan bir süre sonra hayatını kaybetti. Ne yazık ki, Karadeniz’de kanser olaylarına diğer bölgelerimizden çok daha fazla rastlanıyor. Oysa o dönemlerde Amerika ve Rusya’nın ortak ambargosunun yoğunluğu içinde bulunan Romanya’da Çavuşesku açlık çeken halkına rağmen Çernobil’e yakın alanlardaki tarlaları yaktırmış halkına radyasyonlu ürün yedirtmemişti.
Gezegenimizde hangi ülkeye baksanız çevrecilikten geçilmiyor. Çevrecilik sanki bir hobi, oysa gezegenimizde ciddi bir su sorunu var. Ormanların kesilmesi, yağmalanması yalnız Türkiye’de olmuyor. Kapitalist düzenin el attığı her yerde insana soluk aldıracak alanlar yok ediliyor. Denizler, nehirler kirleniyor. Denizlerdeki balık çeşitliliği azalırken beslenecek yeni sular arayan zehirli balıklar insanların yüzme keyfini çıkardıkları plajlarda bile boy göstermeye başlıyor. Bir azınlığın çevreciliğiyle bütün bu tahribatın giderilmesi mümkün değil elbet. Havayı, denizi, karayı kirleten varsıl devletlerin, çok uluslu şirketlerin kazanç hırsları devam ettiği sürece insanlara yaşanası bir dünya kalmayacak. İklim değişecek, dünya nüfusundaki açlık, yoksulluk daha da büyüyecek. Ekolojik sistemi düzeltmenin bir yolu bulunacak mı? Bu soruya olumlu yanıt vermek şimdilerde mümkün görülmüyor. Yine de kendine daha yaşanası bir dünyayı kurabilmenin düşlerine kaptırmış genci, yaşlısıyla insanlarımız var. Onların bu çabalarına saygı duymamak elde değil. Saygı duymakla da kalmayıp destek vermek de insanlık görevi.
Rus şair İlya Selvinski’nin “Ağaç” adlı şiiriyle sonlayalım bu haftaki yazıyı. Ataol Behramoğlu’nun çevirisinden okuyalım.
Nasıl karmaşık bir olgudur ağaç!
Bakın, yorgundur herbirinin çehresi.
Çok eski bir yazgıdır düşen ona:
Limonlar gibi yutar güneşi.
Sonra gözenekleriyle yapraklarının
Dağıtır bu güneşi doğaya.
Uyur. Fakat devce çalışmasını
Yeniden sürdürür uyanınca.
Çağsal bir büyücülük yaşamı var onda,
Dalgalardan daha güçlüdür içinde çırpınan su.
Gürülder, hışırdar, bir şeyler fısıldar
İster ki anlasınlar onu.
O, susarak acı çekmededir
Okudum bu acıyı ben, kırışıklıklarında.
Sandalye odundandır. Odundandır masa.
Fakat ağaç, odundan değildir.
- Dünden bugüne 25 Aralık 2024 04:04
- Ellerinize ve yalana dair 18 Aralık 2024 03:18
- Eski dostlar 11 Aralık 2024 04:29
- Acılı ve ayıplı günler 04 Aralık 2024 06:35
- Korku üzerine 27 Kasım 2024 04:35
- Sabah esintileri 20 Kasım 2024 04:25
- Kayıp ülkem 13 Kasım 2024 04:05
- Samimiyetinizi sevsinler! 06 Kasım 2024 04:40
- Umut yaprakları 23 Ekim 2024 03:07
- Anılarda bir gezinti 16 Ekim 2024 04:47
- Çığlık 09 Ekim 2024 04:10
- İçe bakış 25 Eylül 2024 01:47