5 Ağustos 2023

Şiddetin görünmeyen yüzü

Fotoğraf: Emirhan Durmaz/Evrensel

            Doktorlara şiddet, en son olarak da bir veteriner hekime şiddet, silahlı dükkan baskınları gibi sıklaşan toplumsal olaylar giderek önünün alınmasının olanaklı olmayacağı gibi bir düşüncenin yaygınlaşmasına yol açmaktadır. Fakat tüm olumsuz gelişmelere rağmen ne yasama organından, ne de yasanın uygulayıcıları konumundaki yargı organlarından halkın tereddüdünü giderecek etkili bir adım da görülmektedir. Toplumun aile yaşamına kadar kendinde müdahale yetkisini gören siyasi liderler de ne hikmetse bu konuda lanetleyici tek bir sözcük dahi etmemektedir. Bu durumda meseleye başka bir gözle bakmanın gerekli olduğu kanasındayım.

            Peki, şiddet nedir, hangi olay şiddet olarak algılanır, kim kime hangi yöntemlerle müdahale ettiğinde şiddet söz konusu olur gibi sorularla şiddet olgusunu farklı açılardan ele alarak, olayı yerli yerine oturtmak ve toplum üzerinde ne tür bir şiddet politikası uygulandığını irdelemek istiyorum.

            Hemen ilk cümlede şunu söylemem gerekir ki, şiddet olgusunu salt taraflar arasında görünen kavga olayına bağlamamak gerekir. Kavga, şiddet olgusunun en basit ve görünür halidir. Şiddet olgusu, bir tarafın diğer tarafı haklı dahi olsa, çirkin tavırla, sözlü ve nihayet fiziki müdahaleye varana dek çeşitli yollarla baskı altına alma eylemidir. O nedenle, kavga görüntüsüyle yaşanan şiddet olayında kendini savunan kişinin karşı tarafa müdahalesi, hatta yaralayıcı eylemde bulunması dahi, denklik kuralını aşmamak kaydıyla, şiddet olarak nitelenemez. Göz önüne almamız gereken şu olay da ihmal edilmemelidir, o da şiddet olayının salt iki insan ya da taraf arasında olmasının gerekmediği; bir toplumda bir kesimin diğer kesim üzerinde kurduğu baskı da örtülü şiddettir. Teorik açıklamalarla çok daha farklı açılımlarından söz edilebilecek şiddet olayını, yazı alanımız itibarıyla, amacımıza yeterli düzeyde olarak bu kadarla kapatalım.

            En yaygın ve tüm topluma yönelik örtülü şiddet türü hükümet organının kendisini devlet katına yükselterek, devletsel erkleri hükümet ya da başkan olarak emri altına almasıdır. Bu durum siyasal erkin tüm toplum üzerine uyguladığı en güçlü ve yaygın şiddet türüdür. Günümüz siyaset alanında, çağdaş toplumlarda geçerli usulüne uygun başkanlık sistemine dahi uymayacak şekilde tüm kamu organlarının parti organı gibi çalıştırılmaları topluma yönelik kimi zaman örtülü, çoğu zaman da açık şiddettir. Bu tür uygulama ile yönetimde yapılan atamalarda liyakatin aksine yandaşlık uygulamasının yapılması parti zihniyetinin tüm topluma dayatılması anlamında çok net bir şiddet uygulamasıdır. Yargı sisteminin siyasi mahkumlarla, hatta tek bir cümle ile dahi olsa iktidarın bir yönünü eleştiri odağına koyanlarla ne kadar ağır suç işlerse işlesin adi suçlular arasında, birincisi aleyhine ayırım yapması aleni şiddettir. Adalet sistemine ve uygulamasına, yoğun siyasi baskı altında olduğu düşüncesiyle güvenilmemesi, tüm topluma uygulanan yaygın baskı ve şiddettir.

            Ekonomi alanında AKP iktidarının son kur korumalı mevduat uygulaması ile yoksula uyguladığı yoksullaştırıcı tavır aleni şiddet değil midir; aynı şekilde son KDV ve ÖTV zamları da müthiş yüksek dozlu şiddet olayı değil midir? AKP iktidarının varsıl kesimi kayırıcı nitelikli sıkça gündeme getirdiği vergi afları, varlık barışı uygulamaları, güçlü yandaş firmalara tanıdığı vergi indirimleri yoluyla uyguladığı vergi harcamaları yoksul halka ve emekçilere yönelik baskı ve şiddettir. Memur maaş ve emeklilerin maaşlarının enflasyonun altında tutulması, enflasyonun çeşitli yollarla yanlış ve düşük hesaplanması yoksul ve emekçi halka baskı ve şiddettir.  

            Son seçim propaganda çalışmalarında bazı milletvekili adaylarının hükümet nezdindeki görevlerinden istifa etmeden propaganda çalışmalarına girmeleri topluma açık tehdit ve şiddettir. Seçim propagandalarında kimi siyasilerin siyasi mevki ve makamlarından cesaret alarak, çekinmeden ve hiçbir vicdani sorumluluk duymadan halka aleni gerçek dışı beyanda bulunmaları tüm topluma karşı örtülü şiddettir. Bunun en tipik örneği resmi TV kanallarını iktidar partisi mensuplarının diğerlerine oranla daha yoğun kullanmasıdır. Ve tabii, seçimlerde güvenlikten sorumlu makamların iktidarın emrine alınmaları/girmeleri hem siyasi otoritenin, hem de söz konusu kamusal organların halka uyguladıkları baskı ve örtülü, hatta açık şiddettir. Daha böyle binlercesi sayılabilecek siyasi/kamusal baskı ve şiddet olaylarını burada keselim, biraz da medya alanında dolaşalım.

            Görüntülü medya organlarında yayımlanan dizilerde, en masum görülebileceklerde dahi silahsız bir macera, erkek hakimiyetinin bulunmadığı bir hikaye bulabilir miyiz? En önemlisi, dizilerde bireyler ya da toplumlar arasındaki ihtilafların çözümünde sizler hiç usulüne uygun olarak polis ya da yargı yolu ile çözüme gidildiğini gördünüz mü? Çözümler daima güçlü yönünde şantaj, tehdit, yaralama, cinayet gibi bireysel girişimlerle sağlanmaktadır. Her ne kadar söz konusu dizilerin hiçbir sanatsal değerinin olmadığı düşünülse de, hiç değilse yaygın izlenmeleri nedeniyle toplum üzerinde belirli etkilerinin olduğu yadsınamaz. Zaten bundan dolayı değil midir ki, Osmanlı dönemine ait ya da sair geçmiş kahramanlıklara dair diziler devlet kanalında başka hiçbir şeye alan bırakmayacak şekilde yayında tutulmaktadır.

            Peki, gerek kamu/siyaset alanından gerek medya/sosyal alandan verilen sayılı örneklerde baskı ve şiddet olaylarının rastlantısal ve amaçtan bağımsız geliştiği sonucuna ulaşabilir miyiz? İster balık baştan kokar, ister toplumun yaygın davranış kalıbı olarak bakalım, aile içinde ve toplumun her kademesinde yaygın olarak uygulanan ve itibar gören baskı ve şiddet olaylarının açık ya da örtülü bir tür ‘yönetim stili’ olduğu kabul edilmelidir. Aile içinde, okullarda, kamu ve özel kurumlarda kimi durumda mobbing olarak, kimi durumlarda ise işten çıkarma tehdidi ya da kamuda açığa alma gibi müesseseler örtülü şiddet uygulama yöntemleridir.

            Şiddet olgusu, demokratik geleneği dışlayan tüm kamu ve/veya özel kurumlarda açık yönetim biçimidir. Devlet başkanlığı ile parti başkanlığının bir şahısta toplanması, denetimsiz başkanlık sistemine yol açtığından, siyasette açık baskı ve şiddet yönetimidir. Bu yöntemi öneren ve hukuksal yapısını kafasına göre oluşturan hukukçular tüm topluma yayılı şiddet uygulamışlardır. Eğer parlamento bileşimi devlet başkanının irad eylediği bir hükmü denetime/itiraza mahal bırakmadan geçecek şekilde organize edilmiş ise, bu durum, birinci haliyle, başkanın topluma uyguladığı baskı ve şiddetin perdelenme işlevi olarak örtülü şiddettir. Bu durum, ikinci haliyle de, zaten başkanın iradesi uygulanacaksa, bu kadar kişinin milletvekili sıfatıyla parlamentoya taşınıp, maaşa bağlanması da toplum üzerine siyasi ve mali baskı ve şiddettir.  

            Bu kadar farklı alanlarda yaygın yaşanan baskı/şiddet olaylarını, kavga veya açık saldırı görüntüsü ile yaşanan günlük olaylara hapsetmeden, meseleye daha üst düzeyli siyaset/yönetim etiksizliği/beceriksizliği bağlamında bakmamızın gerekli olduğunu düşünmeliyiz. Böyle düşününce neden doktorlara uygulanan şiddeti önleyici etkili yasal ve uygulama önlemi alın(a)mıyor, niçin yargı organlarında en yüksek dozlu şiddet olaylarına dahi en hafif siyasi olaylar kadar ciddiyetle ele alınmadığı anlaşılır olmaktadır. Çünkü şiddet, nihaî amaca yönelik her kademe üzerinde uygulanan baskı yoluyla gerçekleştirilmektedir. Baskı ve şiddet, kafadaki toplumsal projenin uygulanışında kuralları ihlal/aşma şeklinde toplumsal yönetim biçimi olarak algılandığında, iradi olarak siyasi ve yargısal dikkat alanı dışına çıkar, o nedenle bu konuda etkili bir önlem beklemek beyhudedir. Baskı ve şiddet güçlü tarafından, gücü elde tutma ve uygulama yöntemi olduğunda, üst düzey baskı ve şiddet uygulamalarını koruyabilmek için basit bireyler ya da toplumlar arası şiddet olaylarına yansız kalınır, hatta maalesef desteklenir dahi.

                 

Evrensel'i Takip Et