CHP değişiyor mu?
Fotoğraf: DHA
CHP yönetimi, karşı karşıya bulunduğu sorun ve sonuçların gerçek nedenlerinin parti tabanında ve partiyi destekleyen kitleler içinde tartışılmaması için bir değişim lakırdısıdır tutturmuş gidiyor. Sistemin ana partilerinden biri olmanın rehavetiyle sağ siyasi rotada direksiyonu daha sağa kırarken kaybettiği, daha fazlasını kaybedeceğinin güçlü belirtilerini de açığa vurması karşısında piyasaya sürdüğü “değişim” formülü, halk kitlelerinin içinde bulundukları durumdan çıkış için iyileştirici hiçbir unsur içermiyor. CHP yönetimi, örgütünü ve destekçilerini halkın yaşamında iyileşme sağlama hedefli herhangi eylem ve etkinlik yönünde harekete geçirme bir yana; bu yönde bir çağrı dahi yapmamayı, sistemle bağlarının bagaj gereklerinden görmüş olmalı. Akbelen’deki yağmaya karşı, bölgeye şöyle bir uğrayan Kılıçdaroğlu’nun yasak savma açıklamasıyla M. Tanal’ın bireysel duyarlılığı ötesinde sözü edilmeye değer bir CHP muhalefeti görünmüyor.
CHP yönetimi, işçi sınıfı ve kent-kır emekçilerini, kadın kitlelerini ve gençliği, küçük üreticileri ve küçük esnafı kuşatan ekonomik sosyal ve siyasal-polisiye saldırılara karşı, açıklamaların ötesine geçen bir muhalefet yürütmüyor. Seçim kazanma gerekçeli olarak şoven milliyetçilikte değme ırkçılarla yarışa girmesi, ortada öylesi bir sorun yok iken türban yasasından söz edip Erdoğan’ın “Topu verdiler, golü atacağız” mealinde veciz ifadesiyle iktidarın istismarcı politikasına alet olması, pahalılık, vergi ve zam yükününün durmaksızın artışı karşısında söylev vermeyi aşmayan tutumu ve politikasının sistemin ‘bekası’yla çizilmiş sınırlarını ihlal etmeme dikkati ise yığınsal yıkım yaşayan emekçilerle seçim beklentileri gerçekleşmediğinde umutsuzluğa kapılan aydınların dikkatinden kaçmamış olmalı.
CHP’nin içine düştüğü ya da zaten içinde bulunduğu ve fakat seçim sonuçları nedeniyle depresif etkiye yol açan çözümsüzlüğü aşmak için güya “genç kadrolarla, yeni örgütsel mimariyle sağlanacak değişim” ile partideki değişimi işaret ederken “İmamoğlu takımı”nın “yanına geçtiği” söylenen Ö. Özel, tutmuş bir de “devrim”den söz ediyor. Siyasal demokratik haklara ilişkin tutumu sorunlu ve tutarsız bir sistem partisinin yöneticileri, CHP’nin iç yönetim kavgasında üstün gelme amacıyla sakız haline getirdikleri ve halk kitlelerinin somut aktüel talepleriyle alakasız “değişim”i güya ilgi çekici kılmak için devrim kavramı eşliğinde-ve onu da burjuva anlamında dahi içeriksiz kılarak dönenip duruyorlar. Oysa suya-sabuna dokunmaz “değişim” söylemi içeriksizliği nedeniyle ilgi çekici olamadığı gibi düzen savunusu zemininde şekillenen siyasetin, yönetim kademesi belirli oranda değişmiş parti aracıyla sürdürülmesi de “aklı başında” hiç kimse tarafından devrim olarak algılanmayacaktır.
En gerici, faşistinden en liberaline düzen partilerinin halk kitlelerini oy öznesine indirgeyen siyasetleriyle aldatıyı sürekli kılmaya çalışmaları yüzyıllardır biliniyor. Eski yeni düzen partilerinin yöneticileri, emekçi kitlelerinin yoksulluk, işsizlik, pahalılık ve düşük ücret-maaş, siyasal baskı ve yasak ve benzerine karşı mücadelede birleşerek kendilerini daha ileri ve üst bir düzeyde politik güç ve özne durumuna getirmelerini, bazen nüans farklılıklarla bazen ‘zıtlık oluşturan’ vaat ve açıklamalarla önlemeyi, deyiş yerindeyse hep akılda tutarlar! CHP’nin “yeni yönetime kavuşması”nı “devrim” olarak niteleme ihtiyacı ve manevrası da bu kapsamda olmalı!
Sadece CHP için değil ama hemen tüm düzen partilerinin birkaç ay öncesinden çok daha ileri düzeyde ve yaygın tepkiyle karşı karşıya oldukları bir süreçte, CHP yönetiminin bu ‘bir manevra’ bile denemeyecek oyalama ve oyalanmaları, artık eskisi kadar dahi alıcı bulamayacaktır. CHP’de “değişim” tartışması yürütenler, halk kitlelerinin içinde bulunduğu koşulların değişimini değil parti yönetiminin ve bağlı olarak alt örgüt yönetimlerinin kendilerini destekleyecek şekilde değişiminden söz etmektedirler. Tek adam yönetiminin sınır tanımaz baskı ve saldırılarına karşı direnme, örneğin bu değişimin kapsamına girmiyor. Muhafazakar işçi ve emekçileri ekonomik- sosyal talepleri aracıyla değil, düzen partileri yönetimleriyle “Sağcıyla sağcı, daha sağcıyla daha fazla sağcı, İslamcıyla İslamcı olma” anlayışıyla ittifaklar yaparak etkileme “hikayesi yazan” CHP yönetimi, bu durumun bir muhasebesini yapma ihtiyacı duymadığı gibi faşizan ve şovenist, din istismarcısı düzen partileriyle sağ gerici siyasal raylarda yarışa girerek onların önüne geçme hayalini satmaya çalışıyor.
CHP’nin bu durumu ve “sağa-daha sağa” politikasının Erdoğan iktidarına yaradığı açıktır. CHP’ye destek veren emekçilerin, ilerici aydınlarla toplumun ezilen kesimlerinin bu partiden uzaklaşarak başka düzen partilerine yaklaşmaları da yine aynı şekilde düzen güçlerine ve en gerici partilere yarayacaktır. Bir uzaklaşma olacaksa bu, şu ya da bu sistem partisine yöneliş olarak değil, işçi sınıfı ve emekçilerin sömürü ve baskıya karşı mücadelesine güç verecek şekilde gerçekleşmelidir. Böylesi dönemlerde bu yönlü eğilimler kendiliğinden de ortaya çıkabilir. Ancak önemli olan bilinçli politik bir seçiş olarak böylesi yönelimlerin artarak gerçekleşmesidir ve bu da ancak sosyalistlerin ve devrimcilerin kitleler içinde daha etkili ve güven verici çalışmasıyla mümkün olabilir. Bunun etkenlerinden biri de sosyalist parti ve tüm devrimci-demokrat örgüt, parti, kişi, dernek, sendikaların vs. eylem ve güç birliğidir.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40