10 Ağustos 2023 04:03

Ucuz emek, pahalı yaşam

Fotoğraf: Burcu Yıldırım / Evrensel

Paylaş

Türkiye’de milyonlarca insan uzun süredir etkisini hissettiren, seçim sonrasında daha da derinleşen büyük bir ekonomik buhranın yıkıcı sonuçlarıyla karşı karşıya. Hayatın her gün daha pahalı hale geldiği, buna karşın emeğin ucuzlatıldığı, vergi ve zamlar üzerinden halkın büyük bölümünün yoksullaşmasına dayanan garip bir ekonomi politikası sürdürülüyor.

Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar, milyonlarca emekçi ve ailelerinin yaşamlarını sürdürülemez noktaya getirdi. Bugünün dünden pahalı, yarından ucuz olduğu ağır ekonomik kriz ortamında zorlu bir yaşam mücadelesi veriliyor.

Resmi enflasyona yansıtılmayan aşırı yüksek fiyatlar, kira ve gıda fiyatlarında yaşanan anormal artışlar, halkın satın alma gücünün hızla düşmesi ve ücretlerin/maaşların erimesinin önüne geçilemiyor. OECD’nin 38 üye ülkesi arasında geçim sıkıntısını en çok yaşayan ülke Türkiye. OECD’nin hazırladığı bir rapora göre, Türkiye’de ailelerin yüzde 70’inden fazlası temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekiyor.

Temel tüketim ürünlerinin fiyatları kısa süre içinde en az iki ya da üç kat artarken, ücret ve gelirlerde aynı oranda artış olmaması nedeniyle satın alma gücünde ciddi gerilemeler yaşandı. Tüketici güveninin azalmaya devam etmesi, Türk lirasında yaşanan değer kaybının ve yıl sonu enflasyon beklentilerinin giderek artması işlerin hiç de iyi gitmediğini gösteriyor.

Temel gıda ihtiyaçlarını, kirasını ve faturasını karşılayamayan, borçlarını ödeyemeyen milyonlar yoksullukla, geçim derdiyle, hatta açlık riskiyle karşı karşıya. Milyonlarca emekçinin yaşadığı gelir kayıplarının en azından bir bölümünü karşılamak, yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretmek yerine, mevcut sorunları daha da derinleştiren adımlar atılması herkesi canından bezdirdi.

Son dönemde hayat pahalılığı temel bir sorun ya da durum olmanın çok ötesinde, toplumun genelini etkileyen çok büyük bir sorun haline gelmeye başladı. Seçim sonrasında Türk lirasının yüzde 30’un üzerinde değer kaybetmesi, temel tüketim ürünleri başta olmak üzere bütün alanlarda yaşanan vergi artışları ve hız kesmeyen fiyat artışlarının yarattığı yüksek enflasyon nedeniyle ücretlerde son yılların en hızlı erimesi yaşanıyor. Nitekim asgari ücrete ara zam yapılmasına rağmen daha ilk aydan açlık sınırının altında kalmasının önüne geçilemedi.

TÜİK’in resmi enflasyon hesabı ile ENAG’ın (Enflasyon Araştırma Grubu) enflasyon hesapları arasında büyük fark var. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı aydan aya değil haftalık, hatta günlük olarak değişiklik gösteriyor. Ücretler sabit dururken fiyatların sürekli artması ya da ücretler artsa bile fiyat artışlarının çok daha fazla olması hem emeğin ucuzlamasına hem de yaşamın daha pahalı hale gelmesine neden oluyor.

Fiyatların resmi (TÜİK) ya da gayriresmi (ENAG) olarak açıklanan enflasyon rakamlarının çok üzerinde yükselmesi; maaşların hızla erimesi ve ülke tarihinin en yaygın yoksullaşma sürecinin yaşanmasını hayat pahalılığı krizinin somut sonuçları olarak değerlendirmek mümkün. Bu nedenle, örneğin seçimden önce imzalanan toplu iş sözleşmelerinin seçim sonrasında yaşananlar nedeniyle güncellenmesi için çeşitli iş kollarında çalışan sendikalı işçiler ek zam talebiyle eylemler yapmaya başladılar.

Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle işçi ve kamu emekçileri açısından enflasyona endeksli ücret/maaş düzenlemesi uygulamasının anlamını yitirdiği anlaşılıyor. Enflasyon verilerinin sağlıklı olmaması nedeniyle, ücret artışları belirlenirken açık ve yoksulluk sınırı ve temel yaşam maliyetini esas alan yeni bir yöntem uygulanmadıkça ne emeğin ucuzlamasının ne de yaşamın daha da pahalı hale gelmesinin önüne geçilebilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa