Hep birlikte, aynı hedefe…
Fotoğraf: Pixabay
“Bakan Mehmet Şimşek, Londra tefecileriyle toplantı yaptı”, “İktidar 33 bin kilometre karelik vatan toprağını satılığa çıkardı”, “Zamlar halka yaşamı zindan etti,”, “Benzine ve mazota yeni zamlar yolda”, “Akbelen direnişleri Mecliste”, “Emekliler açlığa mahkum edilmeye karşı eylemde”, “Aşırı yoksulluk çeken hane sayısı 3 milyon 615 bine yükseldi”, “Antep’te Şireci’de işçiler zam için eylem yaptı”, “Reno’da işçiler uyarı eylemlerine başladı”, “Yılın ilk 7 ayında 1051, Temmuz’da 182 işçi iş cinayetine kurban gitti”. Bunlar son günlerde ülkenin içinde bulunduğu durumu özetleyen, gerçekleri verme peşindeki basın yayın organlarına yansıyan haberlerden sadece birkaçı.
Yukarıdaki ilk haberler iktidar ve sermayenin halka karşı attığı adımları ifade ederken, diğer haberler işçi ve emekçilerin iktidara karşı attığı adımları ifade ediyor. Yani iktidarın hedefinde tüm bir halk, harekete geçen işçi ve emekçinin hedefinde ise iktidar var. Zaten aksi düşünülebilir mi? Ülkeyi yöneten bir iktidar var ve bu iktidar halkı açlığa ve yoksulluğa sürükleyen tüm ekonomik ve politik uygulamaların tek sorumlusu durumunda. İktidar sadece “beşli çete”nin çıkarı için değil, büyük sermayenin çıkarı için tüm yükü emekçi halkın sırtına yıkan adımları peş peşe atıyor. Zam fırtınası, KDV, ÖTV artışları, yüksek enflasyonla sürdürülen soygun tüm şiddeti ile devam ediyor. Ama bunlar büyük sermayeyi doyurmaya yetmiyor. “Milliliği ve yerliliği" ağzından düşürmeyen iktidar ülkeyi parsel parsel satışa çıkarıyor, emperyalist sermayenin ülkenin talanına katılması için en büyük finans kuruluşları davet ediliyor, onlara sunulacak olanaklar sayılıp, dökülüyor.
Bunlara karşın işçi ve emekçi halkın emeğinin hakkını savunmak, ülkesinin ormanına, deresine, toprağına sahip çıkmak için sürdürdüğü mücadele her geçen gün biraz daha gelişip güçleniyor. Seçimleri kazanmayı çantada keklik görüp sonuçlar karşısında travma geçirenler olsa da emekçi halk kaldığı yerden ve daha güçlü olarak mücadeleye atılıyor, bildiği tek yöntemle direnmeyi sürdürüyor. Evet, direnişlerin halen çok güçlü ve yaygın olmadığı bir gerçektir. Ama Akbelen’de, Cudi’de, Hatay’da vb. ormanını, toprağını savunan halk yığınları, fabrikasında ücretine zam yapılması için hareketlenen işçi, sokaklara çıkıp zamların durdurulmasını protesto eden emekçinin tüm işçi ve emekçi kitlelerine, yani halkın tümüne verdiği bir mesaj var: Bu mesaj, hangi saldırı ile karşılaşır olursak olalım bunun kaynağı büyük sermayenin çıkarlarını azgınca savunan iktidardır, bu saldırıları püskürtmenin tek yolu da mücadeledir, direniştir.
Önümüzdeki dönemde bu mücadelelerin yaygınlaşıp, güçleneceğinden hiç kuşku duymamak gerekiyor. Bunun nedeni açıktır: Türkiye kapitalizmi dışarıya bağımlıdır ve hem bu etkenin sonucu olarak hem de iktidarın uyguladığı politikaların sonucu ortaya çıkan ekonomik çöküntüden dolayı, bu iktidarın işçi ve emekçi halka saldırmaktan başka bir yolu bulunmamaktadır. Halkın daha fazla soyulması ve yoksullaşması, emeğin ucuzlaması, halkın gırtlağına çökülerek “kaynak yaratılması”, böylece borç ödemelerinin yapılması, ekonominin bıçak sırtında sürdürülmesi, iktidarın uyguladığı ve uygulayacağı ekonomi politikalarının esasını ve özünü oluşturmaktadır. Bunlar IMF’siz, IMF politikalarıdır. Eğer bugün iktidar doğrudan IMF’e gitmiyorsa bunun tek nedeni Erdoğan tarafından IMF’ye ilişkin yapılan propagandalardır. Halkın kendi etkilerindeki bölümünü kandırmak, halkı “milli ekonomi” yalanına inandırmak için iktidarın böyle davranması zorunludur. Şimdi uluslararası dilenciliği başka bir biçimde sürdürüyorlar.
Sonuç olarak: Tek tek direniş ve eylemlerin gösterdiği gibi bu mücadeleler gelişecek ve yaygınlaşacaktır. Bu mücadelelerin bugünkü düzeyi, birleşik ve genel bir mücadele haline gelmesi için henüz yeterli olgunluğa ulaşılmadığını gösteriyor. Ama gelişme bu yönde olacaktır. Çünkü bu mücadeleye atılan kesimler genişleyecek, kararlılık ve direngenlik artacaktır. Bu mücadelelerin bu yönde ilerleyebilmesi için işçi ve emekçi halkın en örgütlü, en fedakar, en yetenekli kesimlerine büyük görevler düşüyor. İşçi ve emekçi halkın çıkarları bir bütündür ve hiçbir kesim, bir diğerini kendi kaderine bırakma tutumuna girmemelidir. Özellikle işçi sınıfı, tüm emekçi halkın en önünde yürüyecek, onların önderi ve temsilcisi olacaksa, mücadelesinin kapsamını tüm halkın ekonomik ve politik çıkarlarını savunmaya doğru genişletmek zorundadır.
- Bir yoldaşa mektup-1 31 Ocak 2025 05:00
- Gelişmelerin kısa özeti 17 Ocak 2025 05:12
- 13 Ocak güçlendirilmeli 10 Ocak 2025 04:24
- Değişimin zorunluluğu 03 Ocak 2025 07:15
- 'Zaferden' işçiye düşen 27 Aralık 2024 05:25
- Seyredecek misiniz? 20 Aralık 2024 05:42
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13