12 Ağustos 2023

Akbelen’de parayı verenin çaldığı düdük

YK Enerji'nin verdiği reklam 

Muğla’da çıkartılan kömür miktarının artırılması ve maden alanının genişletilmesi için Akbelen Ormanı’nda yapılan ağaç kıyımı sürüyor. Yerel halk ve yurdun dört bir yanından destek için gidenlerin kıyıma karşı tuttuğu nöbet de devam ediyor. İktidar yanlısı medya konuyu ölü taklidi yaparak geçiştirse de ‘görevli’ algı yönetim mekanizmasının tatil yapmadığını gösteren gelişmeler yaşanıyor. Bunlardan en önemlilerinden biri Limak Holdingin paydaşları arasında yer aldığı YK Enerji’nin 20 gazeteye verdiği ilan oldu. İşçi haklarının yerlerde süründüğü bir dönemde bir şirketin “işçileri adına” verdiği ilanın medya etiği açısından içerdiği sakıncalar Faruk Bildirici tarafından ele alındı.

İlanın tartışmalı boyutu yalnızca parayı veren patronun, düdüğü işçisi çalıyormuş gibi gösterme niyetiyle sınırlı kalmadı. Kısa ilan metni, bu coğrafyada sömürü ilişkilerini örtmede, gündem karartmada ve algı yönetmede kullanılmakta olan hemen hemen bütün motifleri içeriyor:

Bizler 35 yıldır, evlerimize ekmek götürmek ve ailelerimize bakmak için gece gündüz demeden çalışan enerji ve maden işçileriyiz” ve “Ekmek teknemiz santrallere sahip çıkmaya tüm gücümüzle devam edeceğiz” cümlelerinde ekmeğe ve ‘ekmek davası’na yapılan vurguyla santral işçilerinin mağdur olduğu, ormana sahip çıkmak için yapılan eylemlerle onların ekmeğiyle oynandığı izlenimi verilmek isteniyor.

Milas’ta ülkemizin enerjisine enerji katmak için yer altı zenginliğimizi değere dönüştüren emekçileriz. Evleri, okulları, hastaneleri, turizm tesislerini, yolları; ülkemizin dört bir yanını aydınlatan eller bizde. Işığın yandığı her evde bizlerin emeği ve alın teri var” vurgusuyla bir yandan enerji tüketimi güzellemesi yapılıp doğa talanı meşrulaştırılırken diğer yandan doğaya sahip çıkanlara karşı daha geniş bir cephenin tahkim edilmeye çalışıldığı görülüyor.

Maden sahalarını rehabilite eden, yeniden ormana, zeytinliğe dönüştüren, 3 milyon fidanı toprakla buluşturan, can suyunu veren bizleriz” hatırlatması, Erdoğan rejiminde çok sık başvurulan bir müsamere iyimserliğinin somut bir örneği. 50 yıllık bir ağacın karbon tutma kapasitesi ile yeni dikilen fidanınkinin aynı olmadığı, küresel ısınma döneminde dikilen fidanların kalıcı bir orman örtüsüne dönüşme garantisinin bulunmadığı bilinmesine rağmen milyonluk rakamlarla göz boyanmak isteniyor.

Kendi geleceğimizi, ülkemizin kaderini başkalarının belirlemesine izin vermeyeceğiz. Bizler; bu toprakların çocuklarıyız. Bu bölgenin insanlarıyız. İkizköy’ün, Çamköy’ün, Dereköy’ün, Türkevleri’nin, Milas’ın YK Enerji emekçileriyiz” derken bu topraklarda her zaman iş yapan ‘dış güçler’ kartı oynanıyor. Emekçilerin arkasına saklanan sermaye, ağaca sarılan neneyi, yaz sıcağında aç susuz direnenleri dış güçlerin ajanı olarak yaftalamaktan çekinmiyor.

* * *

Çiğdem Toker’in Akbelen Ormanı’nı konu alan bir yazısına cevaben Yeniköy Kemerköy santral şirketinin danışmanlarından gönderilen mektupta yer alan “Şirketin 3100 işçiyle bölgenin en büyük işvereni olduğu”, “Ruhsat sahası dikkate alındığında 78 hektarlık Akbelen Ormanı’nın oldukça küçük bir alanı kapsadığı”, “Bu yılın eylül ayına kadar madencilik faaliyeti sürmezse, elektrik üretiminin 2024’te durmak zorunda kalacağı” bilgisi, Akbelen’de doğaya yönelik saldırı hattının yaslandığı sınır çizgileri hakkında fikir veriyor. İbrahim Kaboğlu’nun hatırlattığı üzere özellikle son yıllarda çevreye zararlı birçok yasa çıkarıldı ve Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya aykırı olan ve ekosisteme zarar veren yasaları denetimde etkisiz. 

Yukarıda bahsi geçen gazete ilanı örneğinde görüldüğü gibi doğaya saldıranların hem suçlu olma hem de güçlü görünme çabasına karşı verilecek cevabın en önemli boyutunun direniş alanında şekilleneceğine şüphe yok. Bahadır Özgür’ün sözleriyle “Memleket sathında emeğe ve doğaya karşı açılmış ‘iç savaşın’ en çetin muharebeleri” yaşanırken doğaya yönelik saldırılara karşı kurulacak setin iki önemli boyutu mevcut.

Bunlardan birincisinde ‘Ülkemizdeki enerji ihtiyacının ne olduğu, enerji ihtiyacını olandan fazla hesaplamanın kimin yararına olduğu?​’ sorularının emekçilerden yana bir bakışla yanıtlanması gerekiyor. Fosil yakıtlardan kaynaklanan küresel ısınma döneminde, sermaye öncelikli büyüme anlayışına dayandırılan ve zorunluluk ima eden cümleler arkasına saklanan zihniyetin teşhiri Akbelen ve benzeri mücadeleler için büyük önem taşıyor.

Öte yandan yapılan tartışmaların teknik ve duygusal boyutlarının sınırlandırılarak meta üretiminin dinamiklerine odaklanmış siyasal bir zemine taşınması gerekiyor. İnsan sömürüsünde sınır tanımayan kapitalizmin, bunu doğal varlıkların talanıyla zirveye taşıdığı çöl sıcağı günlerinde, döktüğümüz ter ile doğa talanı arasındaki bağlar ve bunlar üzerinden kurulacak toplumsal temelli talepler dillendirilmeyi bekliyor.

* * *

Okurlardan izin istiyorum, eylül başında görüşmek üzere.

Evrensel'i Takip Et