Gerçekten okul
Fotoğraf: Erdem Ayçiçek/Evrensel
Artık klişeleşmiş bir söz vardır. Grev ve direnişler işçi sınıfı için okuldur. Bu sözün ne kadar doğru olduğunu her işçi direnişi, her grev bir kere daha gösteriyor.
İşte Şireci işçilerinin direnişi.
Patronun dizginsiz sömürüsü çıplak gözle görülebiliyor. Patronun karlarının enflasyon oranlarından kat kat fazla artışına rağmen; enflasyonun yükseliş oranlarının resmi olanından bile düşük bir ücret zammı. İşçilerin bu zamma itiraz etmesi üzerine işten çıkarma tehdidi. Ve direniş.
Direniş biraz ciddi boyuta ulaşınca hemen sınıfsal safların belirgin olarak ortaya çıkması. Bir tarafta patron ve diğer patronlar, güvenlik güçleri, sağcı politikacılar, yandaş basın ve sarı sendikacılar; diğer yanda işçiler, işçilerin temsilcisi gerçek sendikacılar, işçi sınıfı partisi ve onun siyasetçileri, işçi sınıfının gazetesi ve diğer işyerlerinden işçiler.
Bu saflaşma bütün grev ve işçi direnişlerinde görülüyor.
Siz teorik olarak yıllarca devletin güvenlik güçleri, yargısı, yasama organı ve bütün kurumları ile patronların çıkarlarını koruyan, patronların bir aygıtı olduğunu; medyanın ana akımının bu sistemi korumak için çalıştığını anlatın; bir grev, bir işçi direnişi sizin yıllardır anlatmaya çalıştığınızı üç beş gün içinde anlamak isteyene anlatıyor.
İşçi sınıfının mücadelesinin yüksek olduğu altmışlı, yetmişli yıllarda ne medya ne burjuva siyasetçiler ne de devletin kurumları patronları bugünkü kadar açıktan savunamazlardı. Filmlerde bile patronlar kötü, işçiler iyi ama eninde sonunda haklı olanın, işçilerin kazandığı senaryolar izlenirdi. Şimdi her şey çok açık.
İktidarın başı patronlara grevleri yasakladım, daha ne istiyorsunuz diyebiliyor. Bir sağ siyasetçi işçiye ben senin milletvekilin değilim diyor. Yargı patronun şikayeti üzerine sendikacıyı gözaltına alıyor, işçiye karşı barikat kuruyor.
Daha ne yapsınlar? Polislerin kasklarına biz patronların polisiyiz diye mi yazsınlar. Milletvekilinin yakasına patronun vekili yazan rozet mi taksınlar, iş yasalarının başlığına patronları koruma yasası mı yazsınlar…
Her grev, her direniş bir okul ama maalesef her işçi, her emekçi bu okuldan mezun olamıyor. Grev ya da direniş kazanım ya da yenilgi ile bittiğinde öğrencilerin büyük bir kısmı öğrendiklerini unutuyor; ya da dersi bir sonraki direnişte tekrarlamak üzere bütünlemeye kalıyor.
İşçinin işsiz kalırım, aç kalırım korkusu direnişte öğrendiklerini unutturuyor. Oysa patronun işçiler bilinçlenip ülkeyi yönetmeye kalkarlarsa ben yok olurum korkusu işçinin işsiz kalma korkusundan daha güçlü ve bu korku birbirleriyle kıyasıya rekabet eden patronları işçiler karşısında birleştiriyor.
Grev ve direnişlerin kazanımı sadece ücretlere yapılan cüzi zamlar değildir. İşçi sınıfının birleşirse neler yapabileceğinin ders niteliğindeki tecrübesidir.
- Kartlar yeniden karılıyor 17 Aralık 2024 04:41
- Suriye'yi bekleyen 10 Aralık 2024 05:01
- Savaşa ve yoksulluğa karşı ittifak 03 Aralık 2024 06:40
- Kayyım 26 Kasım 2024 04:41
- Onların çocukları 19 Kasım 2024 04:42
- Etki ajanlığı 12 Kasım 2024 04:59
- Senaryo belli oldu 05 Kasım 2024 04:52
- Açılım senaryoları 29 Ekim 2024 04:48
- Haklar pazarlık konusu olmaz 22 Ekim 2024 04:13
- Erdoğan'ın dediklerinin meali 15 Ekim 2024 04:37
- Bilinen yalanlar 08 Ekim 2024 04:41
- Barış mücadelesi 01 Ekim 2024 04:48