17 Ağustos 2023 04:58

Trakya’dan Antep’e: Yanan ışıklar

Şireci işçileri

Fotoğraf: Erdem Ayçiçek/Evrensel

Paylaş

Erdoğan, seçimden sadece 3 hafta önce, İstanbul Gaziosmanpaşa’daki ‘kentsel dönüşüm’ gösterisinde “Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece faiz yükselemez, faiz devamlı düşecektir. Göreceksiniz enflasyon da faizle birlikte düşecek” demişti. Sonra olanlar malum. Seçimi Erdoğan, siyaseti büyük burjuvazinin talepleri öncülüğündeki sermaye paketi kazandı ve neredeyse resmi muhalefetin ‘kurtuluş reçetesi’ olarak sattığı program uygulamaya geçti. Mehmet Şimşek şahsında anılması ve Erdoğan’ın bir parça mesafeli görünmesi için çaba harcanan yeni ‘kemer sıkma’ politikası hem faizi hem enflasyonu yükseltti. Özellikle ücretli emeğin saflarını etkileyecek şekilde yapılan vergi düzenlemeleri kemer sıkmayı bir boğaz sıkmaya çevirirken ülke genelinde, özellikle temel gıdada fiyatların kontrol dışına çıkması, kentlerin tamamına yayılan fahiş kira sorunları, ulaşım zamları gündelik yaşamı buhrana çevirdi. “Bu kardeşimiz iktidarda” idi satın alınan her şeyin fiyatı artıyor yalnızca emeğin fiyatı düşüyordu…

Trakya yolu... Çorlu, Yenice, Tekirdağ, Malkara, Keşan… Tanıyanlar için altın gibi parlamasına alışılmış mevsimde, ayçiçeği tarlaları kirli sarı bir güdüklük içinde görünüyor. Üreticiler, aşırı sıcaklar ve kuraklığın ayçiçeğini bücür bıraktığını söylüyor. Tarım Bakanlığı, tüccar ve aracı kapitalistler ile yerel yönetimler, geçen yıl, Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkaracağı ‘fırsatlara’ da el ovuşturarak üreticileri ayçiçeği ekmeye teşvik etmiş. Tarihi bir üretime de ulaşılmış ama fiziki-finansal altyapı hasadı kaldırmaya yeterli olmamış. Çiftçi maliyetlerin altında satarak zarar etmiş. Bu sene ekim alanları azalsa da aşırı sıcaklar ve bölgedeki sanayinin Ergene havzasına verdiği ağır hasar hem ayçiçeğini hem buğdayı ‘bücür’ bırakmış. Trakya’daki manzara, çok yakın gelecekte temel gıdada sorunların derinleşeceğine dair işaretler veriyor. Ayçiçek yağı ve buğday daha pahalı olacak.

Gözümüz kulağımız Antep Başpınar OSB’de Şireci Tekstil’in 2 bin işçisinin eylemindeyken devam ediyoruz yola. Keşan, Bahçeköy, Bolayır, Gelibolu… En temel gıdalar el yakıyor. Peynirin harman olduğu yerdeyiz. Geçen yaz 70 lira civarı olan beyaz peynir 200 liranın altını görmüyor. Pazara gidenler şaşkın. “Gelibolu pazarında taze fasulye 80 lira” derken gözleri fal taşı gibi açılıyor insanların. Geçen gün Ekonomi gazetesinde Ali Ekber Yıldırım teferruatıyla yazdı, dünyanın 4. büyük fasulye üreticisi olan Türkiye’de ekimden vazgeçiliyor. Genellikle küçük aile işletmelerinin, sınırlı alanlarda, bahçelerde geçimlik olarak yaptıkları tarım, mevcut ekonomik koşullarda çöküyor. Aile işletmeleri batıyor. Tarımın kapitalist kolonizasyonu köyleri boşaltıyor, ‘muhtaç yaşlılar yurdu’na dönüştürüyor… Dışarıya göre ‘ucuz’ denebilecek tek şey domates. Kilosu 10-15 lira. Ama son sıcaklar tarlaları yakmış. Bunlar son ucuz domatesler. Artık yok.

Şireci işçileri iktidarıyla muhalefetiyle tüm sistem üzerlerine gelirken direnmeye devam ediyor, parlak bir zafer kazanıyor. Biz Kaz Dağlarının kuzeyinden güneyine geçiyoruz. Eski Ayvacık yolunda, İda’nın ormanlarını kazıyan madencilerin kamyonları için 6 kilometrelik entegre tüneller açılmıştı geçen yıl. Lapseki feribotundan çıkınca, üstünden geçen kamyonların sayılabildiği –neredeyse sadece kamyonlar geçiyor– Çanakkale Köprüsü gibi, bu tünellerde de hafriyat kamyonları, şirket arabaları, tek tük ‘gurbetçi’ otomobilleri var yalnız…

Ormanlar kesiliyor, dağlar kazılıyor, tarlalar tıraşlanıyor. Sıcak ve kurak hava sürüyor. Pazarlar pahalı, üretici köylüler çaresizce işlerini tamamen bırakmak durumunda kalıyor. Sorunlar işçilerden büro emekçilerine, küçük üreticilere, özellikle tarımda çok daha geniş bir alana yayılıyor. Akbelen’e giren hızarlara karşı çıkan köylülere marjinal diyor rejim. AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım geçen yıl “Deliler gibi ekin, pişman olmayacaksınız” demişti. Şimdi Antalya’da çiftçilere bunu hatırlatıyor ve “Nitekim herkes ekti, alın teri, el emeğinin karşılığını aldı” diyor. Karadeniz’de fındık, Trakya’da ayçiçeği üreticilerine söyleyebilir mi bu rahatlıkla? Keşke denese!

Binali Yıldırım mevcut durum için de, “Yüksek enflasyon diye bir sorunumuz var, bunun en büyük mağduru sabit gelirliler. Ama ister tarım ister sanayide üreten karşılığını alıyor. Sabit gelirlinin yükünü de hafifletmek için elimizden geleni yapıyoruz” diyor.

‘Sabit gelirli’ dediği ücretli emek için ne yapıyorlar? Antep’te olduğu gibi yerel iktidarın tepesine çöreklenmiş ağalarını gönderip, “Patronunuz cami yaptıran iyi bir insan, az sabredin enflasyon düşecek, sorun dış kaynaklı” diye masal anlatıyorlar. İşçi bunu yemeyince, polisi-jandarmayı salıyorlar. Sureti muhalefetten görünen sınıf ortaklarını sahaya çağırıp işi işçiye provokatör, vatan haini demeye vardırıyorlar. Kim bunlar? Borsa spekülatörleri, öteki fabrikatörler, rant yiyiciler, sanayici ve tüccar kapitalistler, siyaset esnafı… Antep’te memleket tam da ‘ek yeri’nden ikiye ayrılıyor. Ve bu kez bizimkiler kazanıyor. Ücretli emek, içine sürüklendiği bu açmazdan çıkmak için kımıldamaya başlıyor. Elbette çok korkutuyor. Erdoğan, herkese esip gürleyen Erdoğan, “Küresel krizlerin ülkemize etkilerinden kaynaklanan hayat pahalılığının son dönemde milletimizi bunalttığının farkındayız” demek zorunda kalıyor. Ne o, ses tonu mu değişmiş biraz? Bak adamların provokatör diyor bunalanlara, bağırsana…

Bakan Şimşek, “iç talebi düzenlemeliyiz” diyor. Yoksulluğa pahalılığa devam diyor. Erdoğan buğulu sesiyle sabır istiyor. ‘Muhalefet’ diye bir boş çuvalı yumruklamaya alıştılar, konuşuyorlar.

Diğer tarafta belediye işçileri hareketleniyor, OSB’ler kıpırdanıyor, metalde toplu sözleşme geliyor... Ülkenin gerçek ışığı, sıcak, kurak, puslu yaz gecesinin yıldızları gibi karanlıkta göz kırpıştırıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa