17 Ağustos 2023 04:49

Asıl rotasyon zihinlere lazım

UEFA Şampiyonlar Ligi 3. eleme turu ilk maçında, Slovenya’nın Olimpija Ljubljana takımıyla Galatasaray, başkent Ljubljana'daki Stozice Stadında karşı karşıya geldi.

Olimpija Ljubljana-Galatasaray|Fotoğraf:AA

Paylaş

Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme turu rövanş maçında Galatasaray, Olimpija Ljubjljana karşısında bu sezon beşinci resmi maçına çıktı. Bu 5 maçlık seriye bakıldığında, ilk karşılaşmadan bu yana aynı zaafların sürmesi ve Galatasaray’ın oyununda hiçbir gelişme olmaması dikkat çekici. Anlaşılan teknik heyet, ileriki haftalarda can yakabilme potansiyeli barındıran olumsuzlukların henüz farkında değil.

Takımın ortalama pas kalitesi zaten çok düşük. Buna bir de Kerem Aktürkoğlu ve Barış Alper Yılmaz’ın savruk, dağınık oyunu eklenince top kayıplarının sayısı fazlasıyla yükseliyor. Bu halleriyle Kerem Aktürkoğlu ve Barış Alper çok lüks oyuncular. Takım bu lüksü her rakip karşısında kaldırabilir mi ya da ne kadar kaldırır orasını şimdiden bilmek olanaksız...

Artık neredeyse bütün dünyada futbola; topa sahip olmanın kıymetini ve dolayısıyla oyunun kontrolünü elinde tutmanın önemini bilen bir oyun anlayışı hakim olmuşken ve takımlar kendilerini bu hedef doğrultusunda geliştirmeye çalışırken, Galatasaray’ın düşük seviyedeki rakiplerine karşı dahi bariz bir oyun üstünlüğü kuramaması, sonraki turlar adına endişe verici. 

Topa sahip olma oranında rakibine, yüzde 63’e, yüzde 37 gibi ciddi bir üstünlük sağlamasına karşın sarı-kırmızılıların bunu oyun üstünlüğüne ve pozisyon zenginliğine dönüştürememesi aslında her şeyi anlatıyor…

Ön eleme turlarındaki rakipler top kayıplarının bedelini ödetebilecek seviyede değildi. Lakin sarı-kırmızılılar, Şampiyonlar Ligi’nin bundan sonraki aşamalarında bu kayıpları en aza indirmenin yollarını bulmak zorunda. Aksi takdirde Devler Ligi macerası hedeflenenden çok daha kısa sürebilir…

Geride kalan bu beş maçın ardından Galatasaray’ın oyununu, “şuursuzca bir koşuşturma ve itiş kakış ağırlıklı mücadele” şeklinde özetlemek mümkün. Ortaya çıkan karmaşaya bakınca insan oyuncuların harcadığı enerjiye acıyor. Bu kadar enerji harcanmasına karşın oyunun vasat seviyede dolaşması ciddi bir verimlilik sorununa işaret ediyor. Eksik olan şey, şuurlu ve olgun/oturaklı bir şekilde sahaya yansıtılması gereken oyun planı…

Takımın hâlâ en büyük kozu, bazı oyuncuların günlük performansı. O gün, gününde olan oyuncuların sayısı fazlaysa ne ala…

Bireysel performansa dayalı oyun anlayışı ne yazık ki futbolumuzun geneli için geçerli. Futbolu bir türlü kolektif bir spor olarak algılayamıyor, sürekli olarak bireysel performansları ön plana çıkarıp yorumları, değerlendirmeleri, eleştirileri ağırlıklı olarak teknik direktörlerin oyuncu tercihleri ve oyuncuların bireysel performanslar üzerine inşa ediyoruz. Bireysel performanslara ilişkin yorumlar, değerlendirmeler, eleştiriler ancak oyun planıyla ve teknik direktörün beklentileriyle birlikte ele alındığı zaman anlam kazanır…

Maçtan sonraki basın toplantısında gazetecilerin Okan Buruk’a sorduğu sorular ya oyuncuların bireysel performansı ya rotasyon ya da transferle ilgiliydi. “Bugün hangi oyun anlayışıyla, nasıl bir oyun planıyla sahaya çıktınız, planladıklarınızın ne kadarını gerçekleştirebildiniz ne kadarını gerçekleştiremediniz, gerçekleştiremediklerinizin sebebi neydi” gibi sorular sormak tabii bilgi ve oyuna farklı bir şekilde bakabilmeyi gerektiriyor. Onun yerine, “Sergio Ramos’u transfer edecek misiniz?​” sorusunu sormak çok daha kullanışlı elbette. Ama yalan ama doğru hiç fark etmez, transfer haberlerinin, transfer sorularının alıcısı hep bol ne de olsa…

Borç batağındaki kulüpler ve medya; rakiplere atılan “transfer çalımıyla” kendinden geçen, yabancı oyuncu getirecek özel uçak yolu gözleyen ve bunun haberini aldığında havaalanına koşturan taraftarları mutlu etmek için yarışıyor adeta…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa