18 Ağustos 2023

Milli Eğitim Bakanı Tekin’e soru: Tekkeden okul, şeyhten öğretmen, tasavvuftan bilim ve uygarlık çıkar mı?

Bakanlığın resmi sayfasındaki habere göre, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 16 Ağustos’ta Başkent Öğretmenevinde, medya kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelerek eğitim gündemine ilişkin açıklamalar yapıyor, gazetecilerin sorularını yanıtlıyor. Metin okumanın ilklerinden biri önce bütün bir okuma yapmaktır. Sonra parçaları dikkate almak yani analitik okumadır. Bakanın açıklamalarında açıkça vizyon vurgusu var. Latince “visionem”e mi gönderme yapıyor, onu bilmiyorum ama farklı kelimelerle amacını/vizyonu söylüyor: “Hayatta en hakiki yol tasavvuftur, mürşit şeyhtir.”

20 MİLYON ÖĞRENCİYLE, 1.2 MİLYON ÖĞRETMENLE ‘VİZYON’UMUZA GÖRE OYNUYORUZ

AKP Milli Eğitim Bakanlığını merkez üssü seçmiş bulunuyor, tüm toplumun dinci dönüşümü için bakanlığı üst seçtiğini sayılar üzerinden hatırlatıyor: “Bakanı Yusuf Tekin, Bakanlığın resmî ve özel yaklaşık 74 bin okulda 20 milyon öğrenci ve 1 milyon 210 bin öğretmenle toplumun tamamına hitap ettiğini belirtti.” Yani Bakan, tüm toplumla, bu kadar çocukla öğretmenle “vizyona” göre oynuyoruz diyor.

VİZYON ‘TABİATÜSTÜ HAYALİ IŞIKÇILIK’: N. TOPÇU’NUN, N. FAZIL’IN ‘ÇİFT KANAT’ METAFORU VE TASAVVUFLA UÇURMA VİZYONU

Metinde bakan öncelikle kendisini “vizyon” adamıyım diye tarif ediyor, “vizyon” vurgusu yapıyor. O halde “vizyon” nedir? Aydınlanma değil de aydınlanmanın aşmaya çalıştığı “hayali tabiatüstü ışıkçılık” mıdır, ışığı, AKP’nin mistifikasyonuyla “lambayı” mı görmedir, bu çıplak gözle, akılla, bilimle, felsefeyle, sağduyuyla, sanatla görülebilir bir şey midir? Yoksa Topçu gibi N. Fazıl gibi şeyh gibi uçmak mı gerekmektedir?

Açıklama şu şekilde “Tekin; öğrencileri, milli kültür ve medeniyetin değerleriyle buluşturarak çağın gerektirdiği becerilerle donatmak için gece gündüz çalıştıklarını, iletişim, teknoloji ve farklı bilgi kaynaklarının hayatın merkezine bu denli oturduğu bir dönemde çok boyutlu bir eğitim iklimi inşa etmeyi hedeflediklerini kaydetti.”

Bakanın kast ettiği “milli kültür ve medeniyetin değerleri” ne?

Yoruma gerek yok, 2023 vizyonunda eski bakan Selçuk “spiritüalizm”, “çift kanat”, “imam hatip” diye vizyon ve modeli sarayda açıklamıştı. Bakan Tekin de aynısını söylüyor, “Geçmiş, bugün ve gelecek arasında sağlam köprüler kurmayı önemsiyoruz”.

Peki “geçmiş” nedir? Bakanlığın resmi sayfasında şu şekilde: “Sosyolog, felsefeci, yazar ve öğretmen Nurettin Topçu’nun ‘Bir neslin kurtuluşunu ancak maarifinin yükselmesinde aramak lazımdır’ diyor.

“Bu doğrultuda Milli Eğitim Bakanlığı olarak motivasyonu yüksek, öz güven sahibi, merak eden, sorgulayan, analiz yapabilen ama aynı zamanda erdemli, merhametli ve vicdanlı gençler yetiştirmek en öncelikli hedefimizdir. Elbette bir taraftan köklerimizle bağımızı güçlendirirken diğer taraftan yeni ufukları hedefleyen bir süreç yönetmeyi ve her alanda geçmiş, bugün ve gelecek arasında sağlam köprüler kurmayı önemsiyoruz. Biliyoruz ki bu sağlamlık, eğitimin niteliğini arttıracaktır. Ülkemiz sahip olduğu değerleri, birikimleri, hedefleri ve Türkiye yüzyılı vizyonuyla gerçekten büyük bir ülkedir. En kıymetli hazinemiz evlatlarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimiz ise bizi bu hedeflerimize ulaştıracak, eğitim sistemimizin en temel yapı taşı, istikbalimizin mimarlarıdır.”

BAKANLIĞIN ‘TOPÇU’, ‘MAARİF’ ‘TARİH’, ‘GEÇMİŞ’, ‘KÖK’Ü, ‘KÖPRÜ’SÜ NE: DİN VE TARİKAT MI?

Bakanlığın çocuğa ve topluma rehber ettiği “manevi rehberlik”, N. Topçu’nun, N. Fazıl’ın hayal ettiği herkesi tarikatlarla tasavvufla uçurma projesi midir? Hem de Topçu’dan da çok daha geriye düşerek, “hürriyet”i de yadsıyarak.

M. AKİF’İN ‘İSTİKLAL’İ, TOPÇU’NUN ‘HÜRRİYET’İ DEĞERLER ARASINDA NİYE YOK?

AKP özgürlük karşıtı da Topçu’nun “hürriyeti”ni bile milli eğitimin temel değerleri, kök değerleri arasına almamış bulunuyor. Tanrı veya doğa insanı hür yaratmış mı yaratmamış mı, bakan önce bu soruyu kendine sorsun. İstiklal Marşı’nın “bağımsızlık” fikri niye değerler arasında yok? Ülkenin “bağımsızlığı” ve çocukların “hürriyeti” nelerden nasıl geçer önce buna bir baksın. “Bağımsızlık” ve “hürriyet” olmadan, bunların ön şartlarından eşitlik/ eşit değerlilik” olmadan insanın insan olamayacağını, hiçbir değerin değerinin anlaşılamayacağını, geriye ide bile olsa “Tanrı’nın insanı” değil şeyhe şıha biat yani kişiye/şeyhe kulluk anlamında “mürit” ve “şirk” kalacağını anlayabiliyor mu acaba bakan ve bakanlık.

BAKANIN ‘GERÇEK’ İTİRAFLARI: GERÇEKTE DÖKÜLÜYORUZ

Bakan uygarlıkta ve bakanlıkta eksik kaldıklarını açıkça görmüş durumda: 11 bin derslik zarar gördü biz 400 çelik derslik yapabildik, kalabalık sınıflar var, öğretmenlerin çoğunu atamayacağız, ders çizelgesi eksik, devamsızlık kötü, açık lise bir okul değil. Kısaca “MEB olarak nitelikli bilimsel eğitimden çok koptuk” diyecek de bunu dolaylı yollardan itiraf ediyor.

BAKAN TEKİN’E, MİT BAŞKANI KALIN’A AÇIK SORU: HAYATTA HAKİKİ YOL TASAVVUF, MÜRŞİT ŞEYHİ Mİ YOKSA BİLİM, FELSEFE, SANAT MI?

Sadece bakan Tekin değil dinci kesimlerin çoğu, AKP’nin, Cumhurbaşkanlığının kanaat önderi iddiasında olanlar benzer kanaatteler: Milleti şeyhe şıha tarikatlara bağlamak. Buradan medeniyet çıkarmaya uğraşıyorlar, maarifi marifeti de dinci kökte ifade ediyorlar. Milli Eğitim Bakanı Tekin’e MİT Başkan Kalın’a açıkça sormak gerekiyor: Tekkeden okul, şeyhten öğretmen olur mu, tasavvuftan bilim ve uygarlık çıkar mı?

Eğer çıksaydı bu yaşananlar, şiddet, uyuşturucu, kadın ayrımcılığı, sanat bilim düşünce demokrasi düşmanlığı niye Afganistan ortalamasıdır, IŞİD’in yaptıkları ortadadır, bunca petrole rağmen şeriatla yönetilen monarklıkların hali ortadadır, bunlardan daha iyi halde sayılacak Osmanlı niye geriledi, kaybetti, Türkiye’nin halleri nicedir?

Aklınızı bilginizi sanatınızı sağduyunuzu başınıza alınız, yoksa bu dinci tarikatçı şeriatçı ve aynı zamanda komprador kapitülasyoncu vizyonlarla hem kendinize hem memlekete hem de eğer Müslümanlar uygarlığın geleceğinde bir paya sahip olacaksa buna geri dönüşü zor ağır zararlar veriyorsunuz.

Bu vizyonla aynı kökten Sanskritçe “veda”, kutsalın bilgisine mi ereceğiz, yoksa eğitime bilime sanata veda mı ediyoruz?

Sır kalmış hakikatin ne olduğunu ve bunun bilgisine erişmenin nesnel bir yolunu bulabilirsek çocuklarımıza da telkin edebiliriz, dahası bu buluşun Nobel en büyük mistik ödülüne de layık görüleceği kesin sayılır.

Benim gördüğüm, bu tür arayışların, okullara değil en saf haliyle mistiklere bırakılmasının çocuklar için ve toplum için çok yararlı bir karar olacağıdır.

Madem Topçu’ya bu kadar önem veriyorlar, en azından Topçu’nun mal mülk makam hırsına “isyan” düşüncesinden Bakan Tekin ve AKP’nin de nasiplenmesi dileyelim, belki azcık vicdan hürriyetine katkısı olur. Fransız Blondel’den, Fransa’dan yerli ve milli fikirler çıkarmak da işin başka bir çapraşık yanını oluşturuyor.

Sizden bir ihsan/bağışlanma istiyoruz: Ne olur, bu fikirlerinizi çocuklarımızdan uzak tutunuz.

Evrensel'i Takip Et