Horkheimer’in KOBİ’leri ve Montaigne

Max Horkheimer (sol önde), Theodor W. Adorno (sağ önde) ve Jürgen Habermas (sağ arka planda), 1964 yılında Heidelberg’de. | Fotoğraf: Jeremy J. Shapiro/Wikimedia Commons CC BY-SA 3.0
Max Horkheimer ve Theodor Adorno’nun faşizm ve kapitalizm tespitleri son yıllarda yeniden gözden geçiriliyor. (Villanova Üniversitesinden Gabriel Rockhill’in “Los Angeles Review of Books”un “The Philosophical Salon” adlı yayınında yer alan ve Frankfurt Okulu’nun Weimar, faşizm, sürgün ve Soğuk Savaş dönemlerini ele alan eleştirisi dikkat çekici). Horkheimer’in faşizm analizi “eleştirel teorinin” gelişiminde bir kırılmaya denk düşer. Carl Grünberg’in müdür olduğu Frankfurt’taki Toplumsal Araştırma Enstitüsü 1923’te siyasi partilerden bağımsız, Goethe Üniversitesine bağlı bir Marxist araştırma merkezi olarak kuruldu. Horkheimer’in enstitünün başına geçmesi ise yedi yıl sonra gerçekleşecekti. 1914’te babasının fabrikasında çalışmaya başlayan Horkheimer 1919 Kasım Devrimi’yle beraber eğitimine devam etmeye karar verdi. 1920’de Husserl ve Heidegger’le Freiburg’da okuduktan sonra, Cornelius’la doktorasını ve 1925’te doçentliğini elde etti. Ancak Cornelius’un favori öğrencisini varisi olarak desteklemekten imtina etmesi üzerine 1928’de ancak sözleşmeli hoca olarak iş buldu. 1930’da Toplumsal Araştırma Cemiyetinin, enstitünün müdürlüğünü önermesiyle Horkheimer nihayet enstitünün kurduğu Toplumsal Felsefe Kürsüsüyle kadrolu bir işe sahip oldu. Açılış konuşmasında araştırma programının temel eksenini “anti-metafizik felsefe” olarak ilan etti (Tilitzki 2002: 247-248).
Önceki yazılarda belirttiğim gibi Horkheimer faşizm üzerine ancak Almanya’daki Kasım pogromunun ertesinde, 1938’de sürgünde yazmaya başlar. Bu sırada filozofun faşizmi tanımlamak için bir yandan çete kurumu diğer yandan devlet kapitalizmi tezleriyle meşgul olduğu ve nihayetinde Pollock’un devlet kapitalizmi kavramında karar kıldığı anlaşılıyor. Buffalo Devlet Üniversitesinden John Abromeit, devlet kapitalizmi kavramını Horkheimer’in erken eleştirel kuramının sonu olarak değerlendirir (2011: 394-424). Yazar, düşünürün dönüşümünü 1938-1941 yıllarında kaleme aldığı dört önemli deneme üzerinden takip eder: “Montaigne ve Kuşkuculuğun İşlevi”, “Yahudiler ve Avrupa”, “Otoriter Devlet” ve “Aklın Sonu”. Birinci makalede Horkheimer hâlâ Abromeit’ın “burjuva toplumunun diyalektiği” dediği eski eleştirel tutumunu devam ettirir: Yani kökeni Montaigne kuşkuculuğuna dayanan aktif bir hümanizm hâlâ mümkündür. İkinci ve üçüncü denemelerde ise Horkheimer, güncel toplumu artık devlet kapitalizmi olarak tanımlarken kuşkuculuk üzerinden hümanizmi ihya etme hedefinden vazgeçip, Batı rasyonalizminin (her ne demekse!) toptan reddine varır. Sonuncu deneme, Horkheimer’in 11 yıldır editörlüğünü yaptığı enstitü dergisinde yayımlanan (şubat 1941) son denemesidir. Bundan sonra çıkacağı yol (Adorno’yla beraber) “Aydınlanmanın Diyalektiği” (1944) ve “Akıl Tutulması” (1947) eserlerine varacaktır. Abromeit dört denemeyi incelerken şu iki sorunun cevabını arar: 1) Horkheimer’e göre devlet kapitalizmin temel nitelikleri nelerdi? 2) Devlet kapitalizmi tezini benimsemesinin Horkheimer’in teorisi üzerine etkisi ne oldu? (2011: 395)
Abromeit’a göre devlet kapitalizmi tezi Horkheimer’in düşüncesini hem genişletmiş hem yassılaştırmıştır. Montaigne denemesinde erken modern felsefi düşünce burjuvazinin devrimci özlemlerinin ifadesidir. Horkheimer Weber’i takip ederek Montaigne’in kuşkuculuğunu Protestanlığın bir ürünü olarak yorumlar: Reformcular kitlelerin arzularını iktidara değil, kendi iç dünyalarına yönlendirerek kitlesel toplumun bireyini üretmişlerdir. Devlet kapitalizmi tezini benimsedikten sonra ise Horkheimer burjuva devrimciliğini de Maistre gibi karşı-devrimci düşüncelerle özdeş görmektedir. Marx’ın ekonomi politik eleştirisi dahi burjuva idealleri bakış açısından yapılan bir iç eleştiridir. Ancak liberal kapitalizmin çelişkilerini aşan devlet kapitalizmi döneminde hiçbir burjuva ideali artık eleştiri için bir bakış açısı oluşturamaz. Bu pozisyon değişikliğine koşut olarak “Yahudiler ve Avrupa” denemesinde hâlâ eleştirel bir şekilde bahsettiği liberal kapitalizm, “Aklın Sonu” denemesinde daha olumlu bir şekilde belirir. “Yahudiler ve Avrupa”da Horkheimer liberal kapitalizme hâlâ eleştirel bakmaktadır. “Aklın Sonu”nda ise liberal kapitalizm iktidar tarihinde kısa bir ara döneme benzemektedir. Abromeit’ın ifadesiyle “Horkheimer artık devrim öncesi burjuvaziden ziyade 19. yüzyılın küçük ve orta büyüklükte mülk sahipleri ve girişimcilerini bağımsız akıl ve eleştirel yargının toplumsal taşıyıcıları olarak görmektedir.” (2011: 396) Bu düşünce Adorno’dan sonra Frankfurt Okulu’nun müdürlüğünü üstelenen Jürgen Habermas’ın burjuva kamusallığı tezlerinde farklı bir felsefi düzlemde tekrar edilecektir.
Abromeit, Horkheimer’in Batı rasyonalizmine ve eleştirinin toplumsal dayanaklarına ilişkin kötümserliğini İngiltere ve Fransa’nın Hitler karşısında ödün vermeleriyle bağlantılandırır. Chamberlain’in “yatıştırma” politikası ve eylül 1938’de imzalanan Münih Anlaşması Horkheimer’i Batı’nın Hitler’e karşı harekete geçmeyeceğine ikna etmiştir. Bu bağlamda Horkheimer gençliğinden beri eleştirel bir gözle baktığı 19. yüzyıl burjuva kültürüne, rekabetçi piyasaya daha olumlu yaklaşmaya başlamıştır. Batı rasyonalizmi olarak nitelediği düşünce geleneğini Weberyen ideal tiplerle düzleştirmiş, düşünürler arasındaki farklılıkları, çelişkileri deyim yerindeyse “ütülemiştir”. Bu yöntemin faşizm tahliline uygulanması iki sonucu doğurmuştur: 1) Faşizm, Amerikan Yeni Düzeni ve Sovyet komünizmiyle “devlet kapitalizmi” başlığında denk tutularak, rejimin özgün karakteri silikleştirilmiştir; 2) Faşizmin kendi iç çelişkilerini vurgulamak için bir olanak sağlayan çeteler arası rekabet arka plana atılarak, rejim Batı rasyonalizminin kaçınılmaz bir son durağı olarak yorumlanmıştır. Horkheimer’in çete kavramının “Aydınlanmanın Diyalektiği”nin nihai metninde nasıl kaybolduğunu bu bağlamda anlamlandırmak gerekir.
Abromeit, John. 2011. Max Horkheimer and the Foundations of the Frankfurt School. Cambridge: Cambridge University Press.
Tilitzki, Christian. 2002. Die Deutsche Universitätsphilosophie in der Weimarer Republik und im Dritten Reich, Teil 1. Berlin: Akademie Verlag.
Evrensel'i Takip Et