Dürüstlük ve adalet anlayışınızı sevsinler!

Fotoğraf: Pixabay
Kendinizi hakemlerin yerine koyun…
Tribünlerde, yöneticilerin ve medyanın kışkırtıp gaza getirdiği, sağlıklı muhakeme yapma yetisini yitirmiş on binlerce fanatik taraftar, sahada ise şımarık ve sahtekar oyuncular tarafından sürekli olarak baskı altına alınmak isteniyorsunuz… Verdiğiniz kararın beğenilmemesine, tribünlerden küfürlü tacizlerle, saha içinden ve saha kenarından ise şiddetli itirazla tepki gösteriliyor…
Bir insanın işini/mesleğini yapması için ne kadar ideal bir ortam değil mi!..
Acaba başka hangi meslek, buna benzer koşullar altında icra ediliyor? Her ne iş yapıyorsanız, çalışırken yanı başınızda sürekli olarak sizi etkilemeye çalışan, bunun için de bazen küfürlü müdahalede bulunan, bazen de yaptığınız işle ilgili hiçbir bilgisi, birikimi, deneyimi, görgüsü olmadığı halde size akıl veren tipler bulunduğunu düşünün… Ne yapardınız?
Böyle bir ortamda ne kadar verimli olabilirsiniz ki? İşte hakemler de böyle büyük baskı altında bulundukları ortamda türlü çirkinliklerin doğrudan hedefi olmalarına karşın işlerini yapmaya çalışıyorlar…
Gerçi bizde doktora, mühendise, avukata bile mesleğini öğretmeye kalkışan dengesiz cahilden bol ne var? Doktora, mühendise, avukata işini öğretmeye kalkan, hakeme kayıtsız kalır mı? Cahil cüretkarlığında hiç kimse elimize su dökemez…
Tabii maç bitince, her şey bitmiyor, asıl tantana maçtan sonra başlıyor…
Hakem kararları, onlarca kameranın farklı açıdan yaptığı çekimlerle, kamuoyu denen 80 milyon kişinin önünde saatlerce didik didik edilerek tartışılıyor. Başka hangi meslekte verilen kararlar, medya aracılığıyla ülke çapında böyle saatlerce hatta günlerce gündemde tutuluyor? Bunun ne boyutta baskı yaratacağını düşünebiliyor musunuz?
Bir de işin trajikomik yanı var ki o da hakemleri eleştirenlerin/suçlayanların ezici çoğunluğunun, hakemlik mesleğinin bilgisiyle pek ilgileri olmadığı gerçeği. Yaptıkları yorumlardan, ettikleri laflardan bu açıkça anlaşılıyor. Yöneticilerin, teknik direktörlerin, oyuncuların acaba kaç tanesi oyun kurallarıyla ilgili yayımları okudu, anladı ve öğrendi?
Futbol belli dozlarda fiziksel mücadeleye izin verilen temaslı bir oyun… Hangi fiziksel temasın kuralların içinde, hangisinin kuralların dışında kaldığını, dışarıdan bakarak anlamak bazen imkansızdır. Burada hakemin yorumu devreye girer ve pozisyonu kendince süzebildiği şekilde kararını verir ki pozisyonu doğru süzemeyebilir ve doğru karar veremeyebilir. Bu, son derece doğaldır. Dünyanın neresinde 90 dakika boyunca her çaldığı düdük doğru kabul edilen hakem var ki?
İşte bazı pozisyonların yorum gerektirmesi nedeniyle, yorumcu sıfatıyla ekranlarda boy gösteren ve maçlardaki hakem kararlarını farklı açılardan defalarca izleyen eski hakemler bile çoğu zaman ortak bir düşüncede uzlaşamıyorlar…
İş, bu kadarla da bitmiyor…
Üstüne maçlardan sonra hakemler bir de Twitter ergeni zihniyetine sahip bilgi ve ahlak yoksunu yöneticiler tarafından birtakım tezgahların içinde yer almakla, kirli operasyonların tetikçiliğini yapmakla suçlanıp aşağılanıyor…
Bu tarz söylemler, hakemlerin onurlarına, itibarlarına ve kişilik haklarına saldırı anlamına gelir.
Medya çanak tutuyor, yöneticiler de kışkırtıcı, hedef gösterici zehirlerini kusuyor…
Ahlaksızlıktan söz edilecekse, iddialarını somut delillerle ortaya koyamadan hakemleri suçlayıp aşağılayanlara bakmak gerekir…
Hakemleri suçladıkları pozisyonlarda takımların yeri değişse, yöneticilerin tam tersi düşünceler dile getireceğinden de zerrece şüphe edilmez. Asıl amaçları elbette ileriki haftalara yatırım yapmak!..
Hakaret, suçlama, aşağılama, hedef gösterme, itibarsızlaştırma, tehdit gibi saldırılar karşısında federasyonun hakemlerin kişilik haklarını savunmak üzere harekete geçmemesi ve en fazla talimatlar dahilindeki disiplin cezalarıyla yetinmesi de enteresan…
Teknik yetersizlikleri bir yana, spor kültürü ve faziletli mücadele bağlamında teknik direktörlerin durumu da içler acısı. Onlar da dikkatleri kendi yetersizliklerinden uzak tutmak adına sürekli olarak hakem kararlarını ön plana çıkarıyorlar. Bugüne kadar hiçbir teknik direktörden, futbolcularına, “Hakemleri baskı altına almak ya da avantaj elde etmek için sahtekarca hareketlerle, şımarıkça itirazlarla oyunu çirkinleştirmeyin ve hakemlerin işini güçleştirmeyin” uyarısı yaptığına tanık olmadık. Tersine; mutlak kazanma anlayışının hakim olduğu oyunda, hakemleri etkilemeye, aldatmaya, baskı altına almaya yönelik her davranış profesyonelliğin gereği olarak kabul edilip olumlanıyor ve teşvik ediliyor. Sonra lafa gelince, dalga geçer gibi herkesin dilinde dürüstlük, adalet lafları…
Hakemler, bu oyun kapsamındaki insan unsurları arasında bilgi birikimi ve kültürel açıdan en nitelikli grubu oluşturmasına karşın sürekli olarak cahilce ve ahlaksızca saldırılara maruz kalıyorlar.
Oyunun seviyesini ise ne yazık ki yöneticilerin, teknik direktörlerin, oyuncuların, medyanın, taraftarların bilgisi, kültürü, ahlakı, görgüsü belirliyor. Bunların zihniyetiyle yakalanan seviye ise ortada…
Futbola, oyun odaklı değil de hakem odaklı bakmaya devam ettikçe yerimizde saymaktan kurtulamayız…
Evrensel'i Takip Et