Bir voleybol maçının tartıştırdıkları

Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımı Dünya Şampiyonluğu’ndan sonra Avrupa Şampiyonluğu’nu da kazandı. Bu son şampiyona sürecinde ilkinde olmadığı kadar tartışma yaşandı. Tartışmaların kısa sürede bitmeyeceği de anlaşılıyor.

Tartışmaların en büyüğü elbette şeriatçılık, laiklik üzerinden oluyor. Günümüzün en önemli siyasi kutuplaşmalarından biri bu konuda. Şeriatçılar, Kadın Voleybol Takımı’nın çok da başarılı olmasını istemiyor. Bir kere kadınların spor yapmasına karşılar, üstelik bir de spor yaptıkları kıyafetler onları çileden çıkarıyor. Mümkün olsa özendikleri ülkelerdeki gibi yasaklarlar. Ya da İran’daki gibi kadın sporculara tesettür zorunluluğu getirirler. Bu yıl kadın futbolcuların bu şekilde giyinmesine uluslararası karşılaşmalarda izin verildi. Bazı Faslı kadın futbolcular kollarını, bacaklarını ve saçlarını kapatan kıyafetlerle futbol oynadı.

Laikler kadın sporcuların başarı kazanmasını, daha doğrusu kadınların sporun gerektirdiği kıyafetlerle spor yapabilmesini şeriatçılara karşı bir zafer olarak değerlendiriyor ve destekliyor. Kadın sporcuların başarılarına seviniyor. Ve herkese ‘Biz daha tamamen etkisiz hale getirilemedik, şeriatçılar er ya da geç yenilecek’ mesajı vermeye çalışıyor.

Milliyetçiler şampiyonluklardan her zaman olduğu gibi içinde ırkçılık da barındıran milli bir üstünlük çıkarmaya çalışıyor. Tabii şampiyonluklarda İtalyan çalıştırıcıların ve Kübalı Vargas’ın rolü gözlerden gizlenmeye çalışılıyor. Bulgaristan yurttaşı Naim Süleymanoğlu’nu büyük paralar vererek Türk vatandaşı yapıp dünya şampiyonu olma kurnazlığı devam ediyor. Önümüzdeki günlerde Boşkovic’i de Türk vatandaşı yapıp milli takıma alırlarsa iki sene daha bütün şampiyonlukları kazanabilirler.

Bugünlerde Suudi Arabistan’da benzer şeyler yapıyor. Bizimkilerden öğrendiler herhalde. Dünya futbol yıldızlarına büyük paralar vererek Suudi Arabistan’a topluyorlar. Yakında Avrupa kupalarına da kabul edilecekler galiba. “Futbolu ile dünyayı büyüleyen ülke Suudi Arabistan…” övünmelerini yakında duymaya başlarız.

Solcuların bir kısmı adeta Küba’dan kaçırılarak oynatılan ve şampiyonlukta büyük rolü olan Vargas nedeniyle sevinemiyor ama bunu da açıkça dile getiremiyor.

Bana gelince; hemşehrim ve Beşiktaşlı olması ve müthiş smaçları nedeniyle (giderek azalan milliyetçiliğine rağmen) Ebrar’ı destekliyorum, cinsel yönelimi nedeniyle gericiler tarafından linç edilmesini kınıyorum. Ebrar’ın bir avuç gerici dışında desteklenmesinden mutlu oluyorum. Vargas’ı çok beğeniyorum. Boşkovic’ten bile iyi. Ama yaşadıkları için, yüzündeki o hüzün için üzülüyorum. Onu her gördüğümde kahrolsun sporun kapitalistleşmesi diyorum. Zehra Güneş’in sportif becerilerinden çok güzelliği ile anılmasına da kapitalizmin pisliği nedeniyle ifrit oluyorum.

Maçları yenen ya da yenilen hangi ülke diye sormadan oyuncuların ve takımların birlikte becerileri ve yetenekleri açısından değerlendirip alkışlıyorum. Son maç biraz da Vargas ile Boşkovic maçıydı. Vargas’ın yanında bir de Ebrar olduğu için galip geldiler.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et