Suriye çıkmazı!
Fotoğraf: Bekir Kasım/AA
Suriye’de ülkenin güneyinde Süveyde merkezli rejim karşıtı gösteriler, özerk yönetimin elindeki bölgelerde SDG ve bazı Arap aşiretleri arasında yaşanan çatışmalar ve Türkiye destekli grupların eş zamanlı saldırıları beraberinde yeni soru işaretleri getirirken ülkenin geleceğine dair belirsizlikleri de arttırıyor. Ancak Ukrayna savaşının dayattığı yeni saflaşmanın artçı sarsıntıları olarak okunabilecek bu gelişmeler, bize Suriye’de olası bir siyasi çözümün önündeki zorlukları göstermekle kalmıyor, bu çözüme olan mesafenin de uzadığını ortaya koyuyor.
Ülkenin güneyinde Süveyde merkezli ve Dürzilerin başını çektiği gösterilerin hareket noktası ekonomik koşulların giderek kötüleşmesi olsa da bu gösterilerde siyasi bir talep öne çıkıyor: Özerklik.
Öncelikle şunu söylemek gerekiyor, rejimi yıkma beklentisi içindeki çevreleri umutlandırmış olsa da bu gösterilerin Suriye rejimini yıkmak isteyen cihatçı güçlerle birleşme potansiyeli yok. Suriye savaşı başladıktan sonra Dürziler, tıpkı Süryaniler gibi kendilerini “sapkın” ve “katli vacip” olarak gören cihatçı gruplar karşısında rejime yakın durdular. Suriye rejimi de karşı karşıya kaldığı zorlukların bir sonucu olarak savaş sürecinde bu bölgelerde fiili bir özerkliğe izin verdi. Bu nedenle bugün Süveyde merkezli gösterilerin rejimi yıkmak isteyen güçlerle birleşme potansiyelinin olmaması, bu gösterilerin eski sistemin yeniden tesis edilmesine karşı bir tepki olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu gösterilerin ve ‘özerklik’ talebinin Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi tarafından da desteklenmesinin Suriye rejiminde fazlasıyla rahatsızlık yarattığına şüphe yok.
Bu noktada DSG’nin Deyrezor Askeri Meclisi Komutanı Ebu Hewla’yı tutuklaması sonrasında SDG ve bazı Arap aşiretleri arasında yaşanan çatışmalar konusunda Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Konseyi Eş Başkanı İlham Ehmed’in yaptığı açıklamaya dikkat çekmek gerekiyor. Ehmed, çatışmaların Kürt-Arap çatışması biçiminde yansıtılmasına karşı çıkarken arkasında Suriye yönetimi ve İran’ın olduğunu söylüyordu.
Öte yandan ANHA Haber Ajansı ise, MİT’in Türkiye ve cihatçı grupların işgali altındaki bölgelerdeki Arap aşiretleri ile görüşmeler yaparak onları özerk yönetim bölgesindeki akrabalarını ayaklanmaya teşvik etmeleri konusunda yönlendirdiği iddiasını gündeme getiriyordu.
Dışişleri Bakanlığının Deyrezor’daki çatışmalarla ilgili yaptığı açıklamada gelişmeleri “Terör örgütünün Suriye halkları üzerinde baskı ve terör uygulayarak onları tahakküm altına alma girişimi” olarak değerlendirmesi, Erdoğan yönetiminin bu olayları özerk yönetime karşı müdahalenin dayanağı olarak kullanmak istediğini ortaya koyuyor. Zaten Deyrezor’daki gerilim ve çatışmalarla eş zamanlı olarak Menbic ve Til Temir’e yapılan saldırılar da Türkiye ve desteklediği cihatçı grupların bu konuda fırsat kolladığını gösteriyor.
Ancak burada Deyrezor’da SDG ve bazı Arap aşiretleri arasında yaşanan çatışmaları “dış güçlere” bağlayan değerlendirmelerin hem mevcut durumu ve hem de özerk yönetimin içindeki hassas dengeleri ve dolayısıyla karşı karşıya olunan tehdidi açıklamaya yetmediğini de belirtmek gerekiyor.
Öte yandan yaşanan olaylar karşısında ABD Suriye Büyükelçiliği, “SDG ile iş birliğinin devam ettirildiği” ve “Suriye Demokratik Meclisi ile Arap aşiretlerin bir araya getirildiği” açıklamasını yaptı. Bu açıklama, her ne kadar bugün için Kürtlerle sürdürdüğü iş birliğinin zarar görmesini istemediğini ortaya koysa da ABD emperyalizminin gelişmelere bağlı olarak bölgede yeni senaryolara kapıyı açık bıraktığı gerçeğini de değiştirmiyor.
ABD emperyalizminin Akdeniz ve Karadeniz’den sorumlu deniz gücü olan 6. Filo’nun komutanının İstanbul’u ziyaret etmesi, Doğu Akdeniz’de ABD donanması ile Erdoğan iktidarının son seçimlerde bir propaganda aracı olarak kullandığı ‘TCG Anadolu Uçak Gemisi’nin katıldığı ortak bir tatbikatın gerçekleştirilmesi ve yine ABD 173’üncü Hava İndirme Tugayının Kayseri’de tatbikat yapması, askeri alanda iş birliğinin yeniden geliştirilmesi yönünde atılmış adımlar olarak değerlendirilebilir -ki, temmuz ayındaki NATO zirvesinde Biden ile görüşen Erdoğan da ABD ile yeni bir dönem başlatma mesajını vermişti. Bilindiği gibi ABD’nin Suriye’de Türkiye destekli gruplar yerine Kürtlerle iş birliğini kendi çıkarları için daha uygun görmesi ve devamında Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilimler, son yıllarda NATO üyesi ABD ve Türkiye’nin bölgede karşı karşıya gelmesine yol açıyordu.
Bir yandan ABD ve İsrail’in Suriye’de İran etkisini sınırlamaya odaklanmış olmaları ve öte yandan Esad ve İran’ın Putin’e rağmen Erdoğan yönetiminin işgal ettiği bölgelerden çekilmeden ilişkileri ‘normalleştirme’ye ve görüşmeye karşı olmaları, Suriye’de dün “olmaz” denilenin bugün olabilmesine uygun bir zemin sağlıyor. Bu bağlamda özellikle Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de Rusya’ya karşı iş birliği konusunda birlikte adım attıkları oranda ABD ve Türkiye’nin Suriye’de Arap aşiretlerin özerk yönetimden kopartılması ve Kürtlerin güçlerinin sınırlanması karşılığında iş birliğine yönelmeleri de ihtimal dışı değil.
Önceki gün Soçi’de Putin ve Erdoğan arasındaki görüşme sonrasında yapılan iyimser açıklamalar, iki liderin iş birliğini sürdürme niyetini ortaya koysa da bir süreden beri Türkiye ve Rusya arasında biriken sorunların çözüldüğü anlamına da gelmiyor.
Suriye’deki son gelişmelere bakıldığında karşımızda karmaşık ve zorlu bir denklemin olduğu görülüyor. Ancak şurası açıktır ki, bu karmaşa ve zorluğun temel nedeni egemenlik mücadelesini sürdüren emperyalistlerin ve Erdoğan rejimi gibi bölgesel gericiliklerin varlığıdır. Dolayısıyla bütün işgalci güçlerin çekilmesi ve Suriye’nin geleceğinin kendi halkları tarafından belirlenmesi yönünde mücadele edilmeden bu denklemden halkların lehine bir çözümün ortaya çıkması da olanaklı görünmüyor.
- Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası 21 Ocak 2025 06:32
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30
- Yeni Suriye kurtlar sofrasında! 17 Aralık 2024 05:00
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10