2023 seçimleri ışığında: 21. yüzyılda profesyonel devrimcilik nedir? (3)
Görsel: Pixabay
Yüzyılımıza uygun devrimci bir pratik geliştirmek için, bir taraftan dar kadrocu eğilimleri törpülerken, diğer taraftan geniş kesimleri örgütleyecek kadroları yetiştirebilmek gerekiyor. Ancak, günümüzde hakim sınıfların kurmuş olduğu rıza, bu kitle-kadro kenetlenmesinin önünde baştan set oluşturuyor. Bu rızayı kırmak, (Birincil kimliği profesyonel devrimcilik olmayan) meslek sahiplerinin yardımını, müdahalelerini zorunlu hale getiriyor. Bir o kadar da, profesyonel devrimcilerle saf tutacak meslek ehlinin, kendi işlerini ustaca yapmalarını.
Bu yüzden, 20. yüzyılda birçok Leninizm varyantının, gazetelerden okullara, meslek odalarından kültür merkezlerine bir dizi kuruluşa yaptıkları “Partinin arka bahçesi” muamelesinin yerini, bu meslek erbabının özerkliğine bir güvenin alması gerekiyor. Eğer bu özerklik kurulamazsa, meslek sahipleri işlerini iyi yapamazlar, ve de sistemi içeriden kuşatamazlar.
Fakat bu meslek ehlinin, sistemde durdukları yer ve içselleştirdikleri yapılardan dolayı “küçük burjuva” eğilimler taşıdıkları, bu eğilimlerin “en devrimci” meslek sahiplerinde bile gözlemlenebildiği de bir vakıa. Profesyonel devrimcilikte baştan reddedilen (Ancak her zaman kurtulanamayan) mevki, şöhret ve para hırsı, konfor düşkünlüğü, aileye bağlılık gibi bir dizi eğilim, hayatı zaten “zenaat” aşkı etrafında örülmüş kişilerde kuvvetlice görülüyor. Kiminde daha çok, kiminde daha az. Bu konuda başta Poulantzas ve Bourdieu olmak üzere bir dizi kuramcının yazdıklarını tekrar tekrar gözden geçirmekte fayda var. 20. yüzyıl siyasetinde birçok meslek sahibi, bunun çözümünü Partiye tam bir teslimiyette aradı ki, artık bunun çıkar yol olmadığını biliyoruz.
Bu eğilimler (Ve bunlarla indirgemeci olmayan bir tarzda nasıl başa çıkılabileceği) çok netameli bir konu, ve bu konuda edilen her söz yanlış anlaşılmaya gayet müsait. Gramsci bu konularda yazmaya başlamış olsa bile, birçok sorunu havada bırakmıştır. Daha sonra yeri geldikçe açacağım. Şimdilik şu kadarını söyleyeyim: Devrimci duygu ve düşüncelere sahip meslek sahiplerinin, hem sınıf mücadelesiyle hem de profesyonel devrimcilerle organik rabıtası olması, fakat bunun bir “tabiyet” ilişkisi olmaması gerekiyor. 20. yüzyılın kahır ekseriyetinde, devrimci meslek sahiplerinin iki uca savrulduğunu görüyoruz. Ya parti veya muadili kuruluşa tabiyet, ya da mücadeleyle yüzeysel bir bağlantı. Bu uçları kırmanın kurumsallaşmış bir hali olmadığını teslim etmemiz, bunun nasıl geliştirileceğine (Meslek sahiplerinin kendi pratik deneyimleri ışığında) kafa yormamız lazım.
Artık “meslek” bahsini kapatıp, son kuramsal konuya geliyorum: Özellikle 1960’lardan beri, doğrudan doğruya “proleter” olmayan alanlardaki toplumsal mücadelelerin gittikçe artması ve şiddetlenmesi meselesi. Lenin işin başından beri köylülük ve toprak sahipleri arasındaki çelişkilerin Rus devrimi için kilit öneme sahip olduğunu biliyordu. 1917’ye giden yıllarda ve de İç Savaş sırasında, bunlara bir dizi çelişki daha eklenir yazılarında. Bir taraftan vatandaşlar ve otokrasi, diğer taraftan da Rus şovenizmi ve ezilen uluslar arasındaki çelişkiler, Marksistlerin liberallere ya da ulusçulara bırakabileceği alanlar değildir. Ve Bolşevikler, başta ulusal sorun olmak üzere, tüm bu eksenler etrafında hummalı bir örgütlenme çalışmasına girerler.
Önce Gramsci, sonra Althusser, daha sonra da Laclau, Hall ve bir dizi yazar ve aktivist, bu mücadelelerin birbiriyle iç içe geçmesi sürecini “eklemlenme” kavramı altında tartıştılar. Ancak eklemlenmeyi tam olarak kimin, hangi örgütsel araçlarla gerçekleştireceği, Gramsci sonrası yazarlarda es geçilen bir soru oldu. Kökleri Lenin’in pratiğinde ve yazılarında olan “eklemlenme” fikrinin bundan sonra nasıl geliştirilebileceğini, ve bahsettiğim boşluğun nasıl doldurulması gerektiğini yeri geldikçe anlatacağım.
20. yüzyılda, Blankizme, sol komünizme, oportünizme sapmadan, Lenin’e görece sadık kalan Leninistler dahi, kurumları ve doğrudan proleter olmayan toplumsal mücadeleleri devrimci partinin uzantısı haline getirmeye çalıştılar. Bu da kısmen, hegemonyanın ne kadar karmaşıklaştığını anlamamaktan kaynaklanıyordu. (Kendilerini “Gramscici” gören çevre ve partiler ise, ya bu alanlara reformist bir anlayışla yaklaştılar, ya da kendi bürokrasilerinin uzantısı haline getirmeye çabaladılar). Etkili mevzi savaşları için ise, hem kurumların, hem de doğrudan sınıfsal olmayan toplumsal mücadelelerin belirli bir özerkliği olduğunu kabul etmek gerekiyor artık.
Bugün, profesyonel devrimcinin görevi, 20. yüzyıldaki gibi kurumları, mesleki mevzileri ve doğrudan proleter olmayan mücadeleleri partinin uzantısı haline getirmek değil. Net bir rota, program ve hedef etrafında bunların arasındaki köprüleri kurmak.
Bir dahaki yazı, tüm bu bahisleri 2023 seçimleri etrafında toparlayacak.
- Filistin, iklim değişikliği ve seçim olmayan seçim 26 Ekim 2024 04:45
- Amerikan aşırı sağı ne kadar örgütlü, ne kadar tehlikeli? 12 Ekim 2024 04:16
- "Kamyoncular", işçi sınıfı ve Amerikan seçimleri 28 Eylül 2024 05:10
- Türk-İslam tahakkümünün ve Netanyahu terörünün ortak kökenleri 14 Eylül 2024 04:51
- Dünyanın sonu mu geliyor? 31 Ağustos 2024 04:10
- Kamala Harris neyi değiştirecek? 17 Ağustos 2024 05:06
- Doğu Avrupa’da aşırı sağın durumu 03 Ağustos 2024 05:34
- Amerika, daha da sağa 20 Temmuz 2024 04:51
- Irkçılık, sembollerin dili ve masumiyet 06 Temmuz 2024 04:34
- Hindu sağı: Bir adım geri 22 Haziran 2024 04:20
- Amerikan öğrenci hareketi dönüm noktasında 08 Haziran 2024 04:59
- Aranjuez ve Deniz 25 Mayıs 2024 04:45