12 Eylül ve burjuva siyasetinin ikiyüzlülüğü
Fotoğraf: Turgut Özal, Wikipedia / Kenan Evren (TRT konuşması) / Süleyman Demirel, Wikipedia
Eski günlerde darbe ve darbecilik modaydı. Hatta Türkiye’nin alametifarikalarındandı. İstisnalarıyla, sağcısı da solcusu da darbeleri ve darbeciliği savunur, “kurtuluşu” ya da “çözümü” darbede görürdü. Bir dönem yaklaşık on yılda bir darbelere tanık olduk.
Sonra yine herkes darbe karşıtı kesildi.
Şimdi darbeler Asya’da Myanmar’la Pakistan, L. Amerika’da Bolivya’yla Peru gibi görece geri kapitalist ülkelerde oluyor. Afrika’da Mısır’da darbeci Sisi hâlâ iktidarda. Son birkaç yıldır kuzey ve orta batı Afrika’da neredeyse darbe gerçekleşmeyen ülke kalmadı. Darbe modasının başını günümüzde Afrika çekiyor. Ortadoğu’da bile uzun süredir darbesiz idare ediliyor!
Bizde darbe karşıtlığı, “gel gel” yapılıp değerlendirilen son “FETÖ” darbe girişiminin ardından başlamadı. Sovyetler Birliği’ni kapitalizm yoluna sokan hain Kruşçev’in ortaya attığı, başlıca aracı “sol” darbeler olan “kapitalist olmayan yol”dan “kalkınmacılık” peşine düşen bir kısım “sol” zaten, 12 Martçıların el çabukluğuyla tersine döndürdüğü, altında kalınan 9 Mart 1971 girişimiyle birlikte darbecilikten vazgeçmişti. 12 Eylül’ün ardından özellikle beslenen liberal solculuk ise, darbe karşıtlığını düzene bağlanmanın bir aletine dönüştürmüştü.
Asıl darbecilik mihrakı, bizde de dünyada da tekelci burjuvazi ve onun faşist eğilimi olageldi. Olağan biçimlerle yönetmekte zorlanan burjuva gericilik halkın talepleri ve yükselen mücadelesini bertaraf etmek ve egemenliğini pekiştirmek için darbelere başvurdu.
Menderes-Bayar’ın faşizme yönelmelerine karşı düzenlenen 27 Mayıs 1960 darbesinin bile ilk ilan ettiği “NATO’ya, CENTO’ya bağlılık” olmuştu. Bizdeki darbeler hep Amerikan emperyalizmi ve çıkarlarıyla ilişkili oldu. İlişkiyle kalmıyor, Amerikancı burjuva gericilik de darbecileri de, işbirlikçi tekelci gericiliğinki kadar Amerikan çıkarlarını esas alıyor, onun borusunu öttürüyordu. Kolay değildi; NATO’nun kanat ülkesiydik, Türkiye’ye zeval gelmesi ABD ve NATO’ya zeval gelmesi olurdu!
Öyle ki, meşum 12 Eylül 1980 sabahı, CIA Şefi Paul Henze, ABD Başkanı J. Carter’ı, sevinçle “Bizim çocuklar yaptı/başardı” diyerek haberdar etmişti. Bir diğer sevinen de, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Halit Narin olmuş; darbenin işçi düşmanı niteliğini açığa vurmuştu: “Şimdiye kadar biz ağladık, işçiler güldü, şimdi sıra onlarda”!
Başında Kenan Evren, 12 Eylül’ün faşist paşalarının hedefi, yükselişteki devrimci işçi ve halk hareketiydi. Dolaysız olarak işçi sınıfı ve halkı, talep ve kazanımlarını hedef alarak tekelleri gerçekten güldürdüler! Sendikal faaliyeti yasaklayıp sendikaları ve CHP ile Demirel’in AP’sini bile kapsayarak siyasal partileri kapattılar. Artık, bugünkü gibi, her şey yasaktı. Artısı vardı. 200’e yakın kişi işkenceli sorgularda can verdi, 49 kişi idam edildi. Sokaklar ve dağlarda bugünkü gibi sayısız insan öldürüldü, cezaevleri ağzına kadar dolduruldu.
İşçi ücretlerini dondurarak işe başlayan 12 Eylül üç belli başlı kalıcı iş başardı. İlki, Demirel’in Özal’la birlikte aldığı neoliberal içerikli 24 Ocak Kararlarını uygulamaya koymasıydı. Neoliberalizme, dünya Thatcher ve Reagan’la, Türkiye 12 Eylül’le adım attı. Uluslararası kapitalizmin önündeki tüm engellerin kaldırılması, özelleştirmeleri, esnek çalışması ve durmaksızın işçi ve diğer alt sınıflardan kapitalistlere gelir transferiyle neoliberal kapitalizm hâlâ başımızın belası. İkincisi, dinciliğin önünü açıp Türkiye’yi “yeşil kuşak” ve “ılımlı İslam” kıskacına yöneltmesidir. Üçüncüsü, YÖK ve MGK gibi kurumlar kuran ve sonradan değişikliklerle güçlendirilen güncel yasaklar anayasasıdır. 12 Eylül’e sözde karşı çıkıp 20 yıldan fazladır onun anayasasıyla yönetmeyi sürdüren, tek adam yönetimini sürekli kılarak 12 Eylülcülerin eksik bıraktıklarını tamamlayan AKP, şimdi daha da gericileştirmek üzere, bu Anayasa’yı bile değiştirmek istiyor.
Lafta “12 Eylül’e karşıtlık” iddia eden, ama onun orduya dayanarak yaptıklarını, orduyu da kontrolüne alarak sürdürmekte ve gerçek ücretlerin düşürülmesi gibi bazı yönleriyle aşmakta olan AKP, aşağı kalmamak için, zaman zaman, ortağı MHP ile, idam cezasını yeniden uygulamaya koymayı da gündeme getiriyor!
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11
- Sadece İsrail mi terörist? 08 Ekim 2024 04:51
- İsrail’le uzlaşıp anlaşma mı, mücadele mi? 06 Ekim 2024 03:57
- Haydut başı: Amerikan emperyalizmi 01 Ekim 2024 05:02
- Haydut devlet: İsrail 24 Eylül 2024 05:02
- Özgür Özel’e açık mektup 17 Eylül 2024 04:59
- Adaletin batsın!.. 10 Eylül 2024 04:54
- Şu hayali ‘aynı gemi’ ve ‘yüzsüzler’... 04 Eylül 2024 04:27