13 Eylül 2023 05:05

İklim krizi önce yoksulları vurur

Bir kişinin elinde yanan dünya tasviri.

Görsel: Flickr

Paylaş

İki haftalık bir “yıllık izin” arasından sonra yeniden merhaba. Ülkede ne olup bittiğine bakmadan geçen birkaç hafta iyi geldi, kendimi kısır döngüden çıkmış ve yenilenmiş hissediyorum. Her ne kadar kısır döngüye yeniden dahil olmam için sadece birkaç saat bile yeterli olacaksa da!

Bu hafta üzerine yazılacak çok sayıda önemli konu var, ancak “dönünce” ne yazacağıma çok önceden karar verdiğim için son dönemlerin her daim gündemi olan iklim krizine dair bazı gözlem ve düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım. Zira bu krizin etkilerini son haftalarda açıktan görmeye başladık. Aklımızı başımıza devşirmezsek, bundan sonrası hiç kolay olmayacak.

Dünyanın pek çok bölgesi iklim krizinin etkilerini doğrudan ve acı sonuçları ile yaşıyor. Brezilya’daki sel felaketi, Mayotte’taki su meselesi, İspanya, Yunanistan, Bulgaristan, Trakya ve İstanbul’u vuran şiddetli yağmur sonucu ortaya çıkan sel felaketinde yaşamını yitirenler, gıda krizi… İnsanlık bu felaketleri yüzyıllardır bizzat kendi elleriyle hazırladı. Ve ne yazık ki doğada yarattığı tahribatı hız kesmeden sürdürüyor. İnsanın kendine ettiğini başka kimse etmezmiş derler ya, aynen öyle.

İklim krizi bazı bölgeleri daha derinden vuruyor. Öyle ki, bazı coğrafyalarda iklim krizine bağlı göçler başladı bile. Buna karşılık kentleşmenin görece planlı olduğu yerlerde, alınan önlemlerle kriz görece daha hafif atlatılmaya çalışılıyor. Örneğin, zaten Türkiye kentlerine kıyasla -ki kıyas bile abes- çok yeşil olan Paris’te iklim krizine karşı mücadele çerçevesinde-yapılan başka pek çok şeyin yanında- on binlerce yeni ağaç dikilmesi planlandı. Brüksel’de katı atık meselesinin hayati önemini otoriteler kavramış durumda ve kentte yaşayanlar bu konuda disiplin sahibi olsunlar diye ciddi yaptırımlar getirildi. Her gün her çöpü dışarı çıkarıp atamıyorsunuz, her birinin ayrı günü var. Evinizde de dört ayrı çöp kutunuzun olması gerekiyor, çünkü evde ayrıştırma şart! Çok sayıda Avrupa kentinde atık suyun yeniden değerlendirilmesine yönelik projeler geliştirildi, geliştirilmeye de devam ediyor.

Mesele hızlı bir bakışla bölgesel görünse de aslında iklim krizini en derinden yaşayanlar yoksullar. İstanbul’da şiddetli yağmurun neden olduğu sel Başakşehir’de ve Küçükçekmece’de ölümlere neden oldu, Ulus’ta ya da Bebek’te değil. Aşırı sıcaklar Avrupa’da herkesten önce sokakta yaşayanların koşullarını daha da yaşanmaz hale getirdi. Küçücük bir çadırın içinde sıcağın alnında yaşam mücadelesi veriyorlar.

Su kıtlığı Paris’in varlıklı kesimlerini değil, Fransız denizaşırı topraklarının en yoksul yerleşimi olan Mayotte Adası’nı vurdu. Bu yazıyı kaleme aldığım sırada adada ancak üç günde bir musluktan su akıyordu. Hane başına günde sadece iki şişe su dağıtılıyordu. Mayotte’lular su kıtlığı yüzünden ortaya çıkan hijyen sorunlarıyla ilgili ciddi kaygılar içinde. Böyle bir ortamda su krizi en çok da yoksul ailelerin kadınlarını vuruyor, zira suyun kullanımı onların idaresinde. O kısıtlı suyu okula giden çocuklarının temizliğinde mi, mutfakta mı yoksa tuvalette mi kullansın? İşleri çok zor.

Gıda krizi de alım gücü düşük olanları daha fazla etkisi altına alıyor. Tahıl krizi bazı kesimler için ekmeği, makarnayı bile alınamaz hale getirdi. Bu fiyat artışından etkilenmeyen üst sınıflar da ekmek bulamazsa pasta yiyiveriyorlar!

Olanağı olanlar için şimdilik iklim krizinin yol açtığı felaketleri bertaraf edecek çözümler bulmak zor değil. Tsunami ve/veya sel tehlikesi mi var, kentin yüksek yerlerindeki dayanıklı konutlara taşınırlar, hem havası da daha serin olur. Ama bir kötü haber: iklim krizine bağlı olarak bazı bölgelerde bu tür alanlar da heyelanlara bağlı olarak çökmeye başlamış! Olmadı, iklim krizinin etkilerinin en az hissedildiği bölgelere göç ederler. O da olmadı yeni gezegenler ilk önce onlara açılır. Malum, batan gemiyi önce onlar terk ederler.

Önümüzdeki dönemlerde iklim krizi ve yarattığı sonuçlar karşısında toplumsal barışın sağlanabilmesi için devletlere önemli görevler düşüyor. Bunun için de çok geç olmadan yeni bir refah devleti modelinin tanımlanarak devreye girmesi kaçınılmaz.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa