I Shot the Sheriff
Ekran görüntüsü Umut filminden alınmıştır.
ODTÜ İnşaat Bölümünü kazanmış olmanın sevincini yaşadığım günlerdi. 1974 eylülü. Bir gün Yılmaz Güney’in bir hakimi vurduğunu öğrendik gazetelerden. Yumurtalık Hakimi Sefa Mutlu isimli bir kişi Endişe filmini çekmek için Yumurtalık’ta olan Yılmaz Güney ve film ekibinin yemek yediği yerde olay çıkarmış, Güney ve arkadaşlarına sataşmış, hakaret etmiş, eşine küfür etmiş Güney de onu vurmuştu haberlere göre.
O günlerde gazeteler yalan yanlış, olayı magazinleştirerek uzun zaman bu olayı yazdılar. Gazetenin birinde manşet, Yılmaz Güney’in ağzından “Şerif’i vurdum” idi. Habere göre Güney, hakimi değil ama arbede sırasında Yardımcısı Şerif Gören’i kaza ile vurduğunu söylemişti. Şerif Gören de galiba o olayda hafif yaralanmıştı. O günlerde Bob Marley’in söylediği, benim de çok sevdiğim bir şarkı vardı: I Shot the Sheriff. Bu şarkıyı çok seviyordum ve sürekli dinliyordum. Yumurtalık olayı denince aklıma hep bu şarkı gelir.
O günlerde, Yumurtalık olayını bugün değerlendirenler gibi düşünmüyordu kimse. Herkeste "Yılmaz Güney, hakimi vurduysa haklıdır, adam hak etmiştir" düşüncesi yaygındı. Bu olay Yılmaz Güney’in saygınlığında ve sevilmesinde azalmaya yol açmadı.
Çok küçük yaşlardan itibaren Yılmaz Güney filmlerini seyretmiştim. Belki de sinemalarda gösterilen hepsini. Başlarda vurdulu, kırdılı filmleri hoşuma giderdi. Annem sevmezdi. Konuşmayan adam derdi. Yılmaz Güney, filmlerinde çok konuşmazdı. Kafasını sağa ya da sola eğip bakar ve bakışlarıyla konuşurdu. Kasımpaşalı Recep filmlerini hatırlarım hâlâ.
Sonra filmlerinde daha fazla konuşmaya başladı. Arkadaş filmi adeta devrimciliğe giriş dersi gibiydi. O günlerde çok beğenmiştik ama çok didaktik bir filmdi. Bu filmi seyredip pek çok gencin devrimci olduğu, saçlarını uzatmaktan vazgeçtiğini bilirim.
Sonra Yumurtalık olayına neden olan film, Endişe gösterime girdi. Filmin ilk sahnesinde bir kamyon içinde tarlaya çalışmaya giden tarım işçileri arasında alaburus tıraşlı Yılmaz Güney de vardı. O sahne bile insanların filme gitmesine yetiyordu. Filmi Şerif Gören çekmiş, Erkan Yücel, Yılmaz Güney’in rolünü oynamıştı. Daha sonra Sürü filmi. Zeki Ökten’in çektiği, Tarık Akan’ın oynadığı film. Artık Yılmaz Güney tartışmasız olarak ‘Çirkin Kral’lıktan sinemanın kralına dönüşmüştü.
Davası Ankara’da görülüyordu ve Yılmaz Güney de Ankara Hapishanesinde kalıyordu. 1974 affı ile devrimciler hapishanelerden çıkmıştı. Ankara Hapishanesinde aftan sonra tutuklanan az sayıda siyasi mahpus vardı. Sayıları beş, altı gibiydi. Hapishanede devrimcileştirdikleri adi mahpuslarla birlikte tek komün kurmuşlardı. Biz ODTÜ’de haftada bir gün öğle yemeğinde ODTÜ-DER’in kağıttan yaptığı kumbaraya bir öğün yemek parası atıyor, toplanan para ile hapishanedeki komünde kalan mahpus sayısı kadar yemek kafeteryadan alınıyor ve hapishaneye götürüyordu. Diğer günler de diğer okullar; siyasal, Hacettepe, hukuk vd. aynı işi yapıyordu. Hapishane yemekleri kötüydü. Güney’in midesi daha o zamanlarda dahi iyi değildi.
Sonra, ‘77 sonu ‘78 başlarında Yılmaz Güney’in Halkın Kurtuluşuna katılacağı haberleri geldi. Görüşüyorlardı. Halkın Kurtuluşu partileşme aşamasındaydı ve bütün proleter devrimcilere birleşme çağrısı yapmıştı. Çok sayıda devrimci bu çağrıya olumlu yanıt vermişti. Yılmaz Güney de katılmak istiyordu ama çeşitli söylentiler vardı. Halkın Kurtuluşu prensip olarak herkes tek tek örgüte katılır, örgüt gruplar federasyonu değildir diyordu. Yılmaz Güney de grup olarak katılırız ve ben yönetimde yer alırım diyordu. Kimisi Güney’e “Sen devrimin Gorki’si ol, Lenin’i olmaya soyunma” diyordu. Olmadı. Güney Halkın Kurtuluşuna katılmadı. Üstelik bizden Nihat Behram’ı da kopardı.
Sonra Güney isimli bir dergi çıkardı. Güney dergisi bir örgüt adıyla anılmaya başladı. Sonra bilinen firarı. Yurt dışına gidişi ve çektiği harika filmler.
Bugün Yılmaz Güney’e saldıranlar ona devrimci olduğu için sosyalist bakış açısıyla çok güzel filmler çektiği için saldırıyor. Yılmaz Güney; Umut, Zavallılar, Endişe, Sürü, Yol gibi filmleri çekmeyip hep Kasımpaşalı Recep gibi filmler çekse ya da o tip filmlerde oynasa böyle bir saldırıya maruz kalmazdı. Saldırdıkları Yılmaz Güney hep hayranlık duyularak anılacak.
- Kartlar yeniden karılıyor 17 Aralık 2024 04:41
- Suriye'yi bekleyen 10 Aralık 2024 05:01
- Savaşa ve yoksulluğa karşı ittifak 03 Aralık 2024 06:40
- Kayyım 26 Kasım 2024 04:41
- Onların çocukları 19 Kasım 2024 04:42
- Etki ajanlığı 12 Kasım 2024 04:59
- Senaryo belli oldu 05 Kasım 2024 04:52
- Açılım senaryoları 29 Ekim 2024 04:48
- Haklar pazarlık konusu olmaz 22 Ekim 2024 04:13
- Erdoğan'ın dediklerinin meali 15 Ekim 2024 04:37
- Bilinen yalanlar 08 Ekim 2024 04:41
- Barış mücadelesi 01 Ekim 2024 04:48