18 Eylül 2023 04:00

Amigo muhabirliğin yeni çukuru

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Futbol mevsiminin sultanı transfer sezonu sona erdi. Kalitesi 20 takımı kaldırmanın yakınından geçmeyen “süper” ligimizin “Benim burada ne işim var” dercesine dolanan takımları üst düzey futbolda artık “vasıfsız iş gücü” derecesine gelmiş isimleri “geceyarısı pazarı” avantajıyla kaptı. Büyük kulüplerimiz ve şaibeli mal varlıklarıyla şov yapmayı seven başkanlara sahip taşra ekiplerimiz ise kaynağı uluslararası medya tarafından da merak edilen transferlere imza attı. “Her şeyin kaydı kuydu ortada, madem o kadar eleştirel gazeteciyiz kaynaklarına bakıp neden ortaya çıkarmıyoruz bu usulsüzlükleri” diyecek muhabir bulunmazken Beşiktaş’ın garip çıkışlarına deprem günü dahi ara vermeyen başkanı “Sergio Ramos’u almak zorunda kalsam, çift kontrat yapacaktım” deyiverdi. Hmm bu itiraf gibi cümleye bakılırsa herhalde yaz boyu birbirine çalım atan büyük kulüplerin epey bir mesaisi var bu konuda. O halde genç yaşta Galatasaray’ın resmi olmasa da onursal ve ruhani başkanlığı mertebesine yükselen yıldız yöneticisinin (Yıllardır “GS’ye Erden Timur lazım” diyen ben bile bu kadarını beklemiyordum) tüm tarafsız kurumlara yaptığı inceleme çağrısı da karşılığını bulur herhalde. Bakalım çamur değil de taş atacak bir günahsız yiğit çıkacak mı meydana?

***

Erden Timur demişken aslında onun bir başka demecine odaklanmamız gerekiyor. Çünkü kendisini dinleyen tüm muhabirlerin sessizlikle geçiştirdiği o demeç, Türkiye’de spor muhabirliğinin düştüğü durumu çok iyi özetliyor. Timur diyor ki “Transfer haberi verilmesi kulübe külliyen zarardır. Transfer haberi için, etkileşim artırmaya çalışan hiç kimseye hakkımı helal etmiyorum.” Haklı olabilir; dedikodular, transferleri muhtemelen zorlaştırıyordur. Ancak bir yönetici, gazetecilerden haber yapmamasını bekleyemez. Sızan haberler yüzünden daha kötü şartlarda transfer yapılması kulübün sorunudur. Gazeteci, kulüp çalışanı değildir, doğru habere ulaşıp onu kamuoyuna duyurmakla yükümlü kişidir. Bir transfer haberi de kamu yararı içermez. Gazetecinin hassas olması gereken tek konu, haberinin doğruluğudur. Ha menajerlerden öğrenilen isimleri doğrulatmadan piyasaya sürmek başka bir mevzu. Maalesef muhabirlerin yaz boyunca verdiği isimlerin yüzde 90’ı bu kategoride ve evet, bu, transfer sezonunda spor medyasını var eden balon gündemin olmazsa olmazı. “Transfer obezliği”, “transfer iyimserliği”, “transfer yetmezliği”, spor medyası ekosisteminin psikolojik ve sosyolojik açıdan incelenmesi gereken kavramlarına dönüşmüş durumda. Ancak taraftarlardan bir nevi mevsimlik zombi yaratan bu sendromdan medya kadar transferi her şeyin merkezine oturtan yönetimler de sorumlu. Ve tekrarlayalım, transfer her şeyin bu kadar merkeziyse, haberin de dedikodunun da merkezi olacaktır. Gelelim spor medyasının esas utanç kaynağı olması gereken klişeye: “Bu operasyon yönetim tarafından çok gizli şekilde yürütüldü. Ben de transfere zarar vermemek için haber yapmadım.” Son yıllarda Timur’un şikayet ettiği “etkileşim kasan” muhabir türünün en gurur duyduğu olay bu. Oysa dünyanın herhangi bir yerinde bu cümleyi kuran muhabirin aynı gün istifasını vermesi lazım. Bizde habercilikle amigoluk o kadar birbirine karıştı ki, “makbul” muhabir olmanın sırrı da bu sürüye dahil olmaktan geçiyor. Arkalarında duracak gerçek gazetecilik mecralarının, ciddi kurumların yokluğunda spor basını çalışanları, yönetim fedailiğine, kulüp fanatizmine, amigo muhabirliğe mecbur durumda. İşin aslı gerçek gazeteciliğin hatıraları bile o kadar unutuldu ki bugün bol takipçili muhabirlerin çoğu buna “mecbur” kalmıyor, kariyerlerini baştan sona buradan inşa ediyorlar. Hâl böyle olunca yöneticiler tarafından basın toplantılarında azarlanmak da müstahak oluyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa