‘El açma’ ekonomisi!

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, sıcak para akışı için New York’taki Times Meydanı’ndaki dijital panolarda “Invest in Türkiye” mesajını yayımladı. (Fotoğraf: AA)
Semt pazarında duyardık; ‘gel vatandaş gel, akşam pazarı bunlar’ bağırışını.
Bu ‘yerli’ pazarlama taktiğini ABD’ye taşıdık; artık New York’taki Times Meydanı’ndaki dijital panolarda görüyoruz: ‘Gel sermaye gel, Türkiye’ye yatırım yap’.
Taşıyan kim?
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi…
Ofis demiş ki… Hazır şehir, BM zirvesi nedeniyle, dünyanın dört bir yanından ziyaretçilerle dolmuşken, donatalım şehri.
Parası mı?.. Bizim verdiğimiz vergilerle ödeniyor tabii ki!
Ülkede tuvalet kağıdının bile vergisini artır sonra git ABD’lilere ver!
Hadi desek ki ‘itibardan’… İtibar da değil ki, ‘Benim paraya ihtiyacım var’ ilanı.
***
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek de ABD temasları kapsamında New York’ta. Fon yöneticileri ve kredi derecelendirme kuruluşlarının üst düzey yöneticileriyle görüşüyor.
O da sosyal medya hesabından görüşmesini pazarlıyor: Türkiye yatırımcılar nezdinde heyecan uyandırmaya devam ediyor.
Para sahiplerini yaptığı işe ikna etmeye çalışıyorken vatandaşı da adeta gazlıyor.
Şimşek’in işi ne?
Büyük ölçekli uluslararasılaşmış sermaye gruplarının desteklediği ‘rasyonalite’yi Türkiye’de hayata geçirmek.
Şimşek, finans kapitalin istikrar programına uyumlu bir orta vadeli program da hazırladı. Şimdi de ‘Program var, hadi para getirin’ diyor.
‘Getirseler iyi midir?’ sorusundan önce şunu belirtelim. Yapılanlar karşısında Türkiye’nin kredi notunu yükselten kuruluşlar oldu. Ama sadece ‘negatif’en ‘durağan’a çıkardılar.
Yani diyorlar ki… ‘Ekonominiz size koşa koşa gelecek durumda değil.’
EFELENME DEĞİŞSE DE EL AÇMA HEP AYNI
Derecelendirme kuruluşlarını bir kenara bırakıp biz vaziyete bakalım.
Durum hiç değişmiyor; Reis ‘eyy’ diye efelense de faiz artsa da inse de uygulanan politikalar değişse de…
Mutlaka foncuların ayağına gidiliyor.
‘Liralaşma’ tezlerinin havada uçuştuğu dönemde de… Göreve gelir gelmez, “Sıcak para istemiyoruz” diyen bir önceki Bakan Nebati de koşa koşa gitmişti Londra’da ayaklarına.
2018 yılında da Tayyip Erdoğan, Londra’da ‘faiz’ modelini anlatırken Mehmet Şimşek yanındaydı… ‘Vallahi yine de kazanacaksınız’ falan diyordu.
Sonra 2018 sonbaharında ise…
Dönemin Hazine Bakanı Berat Albayrak Londra’da 11 fon yöneticisiyle gerçekleştirdiği görüşmelerde Erdoğan’ın aksine pozitif faiz sözü vermişti.
***
El açma değişmediği gibi pazarlama biçimi de pek değişmiyor.
Bakan Nebati negatif faiz uygulandığı dönemde mealen diyordu ki…
Çinleşme (ucuz emek) üzerinden ihracat artacak. Ekonomik büyüme sağlanacak. Yabancı yatırımcı isterse bu üretim atılımından pay alabilir. Sizi pay almaya davet ediyorum!
Mehmet Şimşek de faizi artırırken aynısını diyor: İhracatla büyüyeceğiz.
İç tüketimle ekonominin büyümesini sonlandıracağız.
Vatandaşın gelirini düşürerek, vatandaşa bol vergi salarak harcayamaz hale getireceklerini belirtiyor.
“Kredi ile tüketmesini de kısacağız; kredi kartı, konut kredileri ve taşıt kredilerini hem fiyatlama hem miktar olarak sınırlayacağız” diyor.
Faizleri de foncuların istediği düzeylere getireceklerini vadediyor. Foncuları, büyük sermayenin çıkarlarının ‘siyasi çıkarlara’ feda edilmeyeceğine inandırmaya, finans kapitalin endişelerini gidermeye çalışıyor.
Çünkü…
Acil paraya ihtiyaç var; finanse edilmesi gereken cari açık artı 1 yıl içinde ödenmesi gereken dış borç toplamı 250 milyar doları buluyor.
BAŞKA YOL YOK MU?
Bakanın para bulabilmek için söylediği şu: Ucuz emek var, paranıza faiz var, uygun kur var gelin.
Nasıl olacak?
Ücretler, maaşlar baskılanacak… Düşük asgari ücret, enflasyona göre değil, hedeflenen enflasyona göre düşük memur maaşı verilecek.
Faize daha çok pay ayrılacak. OVP’ye göre 2026’da bütçenin 5’te biri faize gidecek.
Faiz dışı bütçe fazlası verilecek. Meali: Harcamalar kısılacak, daha kötü sağlık, daha kötü eğitim hizmeti verilecek, vergi ve zam yağacak.
‘Liralaşmadan’ payına kölelik düşene yine aynısı düşecek.
***
Ülkenin Cumhurbaşkanı swap ile körfez ülkelerinden para istiyor. Bir, Suudi Arabistan’da… Bir, Birleşik Arap Emirliklerinde dolaşıyor.
Her bakan foncuları ikna etmeye çalışıyor.
Neyle?..
Ucuz işçi, kelepir ülke!
Gelen paranın hamuru emekçilerin kanı, teriyle yoğrulacak.
Bunun yerine bağımlılığı azaltan, servet vergisi alan, müteahhit yerine vatandaşa kaynak aktaran halkçı bir ekonomiyi savunmak gerekmez mi?
Evrensel'i Takip Et