BM'nin sefaleti
Birleşmiş Milletler logosu | Görsel: Pixabay
İkinci Dünya Savaşı’nın 8 Mayıs 1945’te bitmesinden çok kısa bir süre sonra 26 Haziran 1945’te kurulan Birleşmiş Milletlere (BM) bugün itibarıyla toplam 193 ülke üye. Her yıl New York’ta yapılan BM Genel Kurulu bir yanıyla ülke liderlerine eteklerindeki taşları dökme fırsatı veriyor. Diğer yanıyla ise dünyanın biriken ağır sorunlarını çözebilecek bir kudrete sahip olmadığını gösteriyor.
Gerçi, bu yıl salı günü başlayan 78. BM Genel Kuruluna katılan lider sayısı da az oldu. BM Güvenlik Konseyinin 5 daimi ülkesinden sadece ABD Başkanı Joe Biden kurula katılarak bir konuşma yaptı. Toplantı ülkesinde yapılmamış olsaydı muhtemelen o da Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İngiltere Başbakanı Sunak, Çin Devlet Başkanı Şi gibi bir gerekçe bulup katılmayacaktı. Rusya Devlet Başkanı Putin zaten bir süredir bu türden toplantılara katılmıyor.
Güvenlik Konseyinin 10 üyesi belli aralıklarla değişmekle birlikte, 5 üye hiç değişmiyor. İkinci Dünya Savaşı’nın kazananı olan bu beş ülkenin elinde bir de veto hakkı bulunuyor. Birisinin veto ettiği bir öneri karara dönüşmüyor.
Hitler Almanya’sının yenilmesinin ardından kazanan ülkelerin uzlaşmasıyla kurulan BM’de birbirini dengeleme, frenleme nedeniyle veto hakkı kuralının konulduğu anlaşılıyor. Aksi durumda çoğunluğu sağlayan dünyada istediğini yapabilecekti.
Bu kurala rağmen değişen güç ilişkileri çoğu zaman BM’yi işlevsiz bıraktı. Veto hakkının kullanıldığı durumlarda güçlü emperyalist devletler kendi koydukları kuralları tanımadan, BM’yi takmadan planlarını hayata geçirdiler, geçirmeye de devam ediyorlar. Bunun en somut örneği Irak işgali öncesinde görülmüştü. BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri Fransa, Rusya ve Çin veto ettiği halde ABD ve İngiltere işgal harekatını başlatmıştı. ABD ve İngiltere bununla da kalmamış BM’nin Irak savaşını mahkum etmesini vetoyla engellemişti.
Soğuk Savaş yıllarında kısmen işleyen denge sistemi, SSCB’nin dağılmasıyla ABD tarafından her fırsatta sorgulandı, tartışmaya açıldı ve ihlal edildi. Şimdi de ABD, Biden’ın genel kurulda ifade ettiği gibi “reform”u savunuyor. Mevcut durumdan memnun olmayan, dünya üzerindeki egemenliğini daha da artırmak isteyen BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri, neredeyse dünyanın her yerinde birbirlerinin ayaklarına basıyorlar ve birbirlerinin kontrol ettiği pazarları ele geçirmenin mücadelesini yürütüyorlar.
BM tarafından 2015’te 2030 yılına kadar açlığın bitirilmesi, herkesin temiz suya ulaşması, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve küresel ısınmanın 1.5 dereceyle sınırlandırılması gibi kararlar alındığı halde bugüne kadar bir ilerleme sağlanmadığı gibi gerileme söz konusu.
Savaş ve savaş tehditleri ise sürekli artıyor.
Kapısında İsveçli Sanatçı Carl Fredrik Reuterswäd’in bronzdan “Non Violence” (Şiddetsizlik) adıyla yaptığı düğümlenmiş tabanca anıtının bulunduğu BM binasında, bu sefer de daha çok şiddet ve savaş konuşuldu. Genel Kurula beklendiği gibi iki önemli konu damgasını vurdu: Ukrayna savaşı ve BM’nin reformdan geçirilmesi.
Batılı emperyalist devletlerin temsilcileri ısrarla Ukrayna’nın silahlandırılması çağrısında bulundu. Almanya Başbakanı Scholz, kurulda yaptığı konuşmada bir taraftan “Putin bir emirle savaşı durdurabilir” derken, diğer tarafta Ukrayna’ya her türlü askeri destek çağrısında bulundu. Bu durumda sormak gerekmiyor mu: “Madem savaş Putin’in bir emrine bağlıysa neden politik baskıyı bırakıp savaşı körüklüyorsunuz?”
Sermayesinin ve silah tekellerinin kârını düşünen ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya rotasını savaşa çevirmiş. Bu nedenle hep birlikte namludaki düğümü çözüp, daha fazla kan ve gözyaşı dökmenin çabası içindeler.
BM’nin reformdan geçirilmesini isteyenlerin farklı amaçlar ve hedefleri var. Biden kurulda yaptığı konuşmada, “Uluslararası düzenin bazı prensipleri kutsaldır: Egemenlik, toprak bütünlüğü ve insan hakları”dedi. İsim vermeden Rusya ve Çin’in bu “kutsalları” ihlal ettiğini ima etti. Görünen o ki; ABD, Rusya ve Çin’in elindeki veto kartını almak için reform çağrısında bulunuyor.
Reformu savunan ikinci gruptaki ülkelerin başında ise Almanya, Türkiye, Hindistan, Brezilya gibi ülkeler geliyor. Bunlar da savaştan sonra kurulan dünya düzeninin günümüz gerçeğine tekabül etmediğini ifade ederek, kendilerinin de karar mekanizmasına dahil edilmesini istiyorlar.
Mevcut BM’nin pek çok açıdan günümüz dünyasına uygun olmadığı bir gerçek. Ancak reformdan geçirilmesi için asıl olarak veto kartını elinde bulunduran 5 ülkenin anlaşması ya da uzlaşması gerekiyor.
Çelişkilerin derinleştiği, savaşların arttığı, silahlanmanın devasa boyutlara ulaştığı günümüz dünyasında BM’de reform adına yapılacak küçük hamle var olanın dağılmasının koşullarını da yaratabilir. Bu nedenle asgari uzlaşmayla, çoğu zaman işe yaramaz bir kurum olarak varlığını sürdürmeye devam edecek.
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12