23 Eylül 2023

2023 seçimleri ışığında: 21. yüzyılda profesyonel devrimcilik nedir? (4)

Fotoğraf: Barış Abak/Flicr CC BY 2.0

Önceki yazılarda şunları anlatmıştım: 1) Yepyeni bir profesyonel devrimci kuşağına ihtiyacımız var. İşinin ehli kadroların yokluğunda, hakim sınıflar en ciddi krizlerden bile güçlenerek çıkıyor. 2) Ancak bu kuşağın önceliğinin kitle örgütlenmesi olması, dar kadroculuktan kaçınması lazım. 3) Burjuva hegemonyasının kurulduğu durumlarda, kendileri profesyonel devrimci olmayan sosyalist ve/ya demokrat meslek sahiplerinin, sistemi içeriden aşındırarak, yeni kurumların zeminini hazırlaması gerekiyor. 4) Profesyonel devrimcilerin, bir taraftan bu meslek sahiplerinin özerkliği kadar, doğrudan proleter olmayan toplumsal mücadelelerin de görece bağımsızlığını tanıması; 5) diğer taraftan da tüm bunları kapitalizme ve var olan devletler sistemine karşı bir blok halinde kenetlemesi 21. yüzyıl siyasetinin temel taşı.

Fakat, hem mücadelelerin ve mesleklerin özerkliği korunup, hem sisteme karşı nasıl tek yumruk olunabilir? Henüz bir reçete yok. Hatta yüksek sesle söyleyelim, sadece Lenin ve Gramsci (ve onların en sıkı güncel yorumcularını) okumaktan da somut bir rota çıkarılamaz. Reçete yolda oluşacak.

Unutmayalım, Lenin’in 1890’daki ilk teşkilatçılık yazılarından 1910’ların sonuna kadar uzun bir zaman var. O yol da bir reçeteyle başlamamıştı. Blankizme (sonradan da daha çok reformizme ve oportünizme) karşı belirli ilkeler vardı sadece. Bunların nasıl bir teşkilatlanma stratejisine, nasıl bir profesyonellik pratiğine dönüşeceği, on yıllar içinde belli oldu.

2023 seçimlerine geri dönecek olursak...

2023 dönemeci neydi? Nasıl hatalar yapıldı? Daha bol, ve daha nitelikli, profesyonel devrimcilerimiz olsa değişen ne olurdu? (Sandığı tamamen reddeden Blankist eğilimlere hiç girmeyeceğim)... Esaslı hatalardan biri, sandığın fetişleştirilmesiydi. Seçimlerden sadece birkaç kısa ay önce gerçekleşen korkunç ekolojik yıkım (Maraş depremi) tabandan siyasileştirileceği yerde, bu bölgenin (kendiliğinden) diktatöre karşı oy vereceği varsayıldı. Bu boş beklenti, hegemonyanın derinliğini anlamamanın tipik bir örneği.

Bir taraftan sosyalist mimarların, mühendislerin, kent planlamacılarının, deprem uzmanlarının, diğer taraftan da kent hakkı, mahalle, ve ekoloji aktivistlerinin, Maraş yıkımının dinamiklerini ifşa ederek, kitle örgütlenmesine girişmesi (Ya da bunun ideolojik ve kurumsal temellerine katkıda bulunması) gerekiyordu ilk başta. Ki bunu yapan çevre ve kişiler de oldu. Fakat, bu çabaları toparlayarak alternatif bir hegemonik blok oluşturabilecek sayı ve nitelikte profesyonel devrimcimiz yok. (Bunların yokluğunda dikkat ve enerjiler, deprem bölgesinden tamamen sandığa kaydı.) Dikkat edin, bu çabada ve rotada olan kimse yok demiyorum. Sadece elimizdeki sayı ve nitelik, Türkiye’de oluşmuş hegemonyayı (Yıkmayı bırakın) geriletecek düzeyde değil.

Bu kadar büyük bir dönemeci kaçıran Türkiye toplumsal muhalefeti, seçimlere zaten yenik girdi. Bundan sonraki ekolojik felaketlerin veya seçimlerin diktatörlüğü devireceği gibi boş beklentilere yine kendimizi kaptırmak yerine, yepyeni bir devrimci kuşağı yetiştirmeyi öncelemek evladır.

Altını çizelim: “Siper”ler, toplumsal mücadeleler, ve bunların özerkliği, dolayısıyla bunların ehli olan yığınla uzman ve aktivist, mücadelenin olmazsa olmazı. Ama bu alanların her birinde en üst düzeyde yetkinleşsek bile, buradan alternatif bir blok çıkmaz. Kurumları ve toplumsal mücadeleleri birbirine kenetleyecek ve yeni bir blok kuracak ivme, profesyonel devrimciler yetkinleşmeden oluşturulamaz.

O halde, elde ne var, ve bundan sonra ne yapmamız gerekiyor? Önerdiğim elbette var olan sosyalist kadroların yapıp ettiklerini bırakıp, yukarıda anlattıklarımı yapmaya başlamaları değil. Türkiye’nin ve Kürdistan’ın, eksiğiyle gediğiyle kendine has birkaç yerleşik hattı var. Bunlardan bazıları klasik proleter kesimler ve hareketler, bazıları orta sınıflar, diğerleriyse doğrudan sınıfsal olmayan hareketler etrafında örgütlenme ve mobilizasyon konusunda ustalaşmışlar. Bu ustalıklar önümüzdeki dönemlere taşınırken, öbür taraftan da dört yazıdır anlattığım tabloyu toptan gören yepyeni bir profesyonel devrimci kuşağın yetiştirilmesi elzem.

Bir de şu var: Devrimi tartışmadan devrimciliği tartışmak aracı amacın önüne koymak gibi oluyor. Ama bu yaptığım sadece çubuk bükmek. Aracın amaçlaşmaması için, çok çok iyi tanımlanması, gerekliliği kadar sınırlarının da iyi bilinmesi gerekiyor.

Yazı dizisi bu haliyle bile uzun olduğu için, bazı konuları çok açamadım. Zaten kısaca değinmiş olduklarım (meslek sahipleri ve eklemlenme meseleleri) kadar, demokrasi, sosyalizm, devrim gibi (Anlamını zaten bildiğimizi zannettiğimiz) kavramların 21. yüzyılda ne demek olduğunu ayrıca tartışmak gerekiyor. Sonra da profesyonel devrimcilik bahsini tekrar ziyaret etmek.

Yol yaman, yürüyüş uzun...

Evrensel'i Takip Et