29 Eylül 2023 04:30

Ümmetçilik ve milliyetçilik çözüm değildir

Mültecilere değil AKP'nin mülteci politikasına hayır  yazan döviz

Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel

Paylaş

Ülkenin ekonomik, siyasal ve sosyal sorunları üst üste yığılıp, bir kör düğüm yumağı haline gelirken, bu sorunlardan biri olan mülteci sorununa karşı ümmetçilik ve milliyetçilik bazı çevreler tarafından “çözüm” olarak ortalığa atılıyor. Ama ortaya atılan bu “çözüm yolları” ne yeni ne de daha önce önerilmiş, denenmiş yöntemler. Aksine bunlar denenmiş ve başarısızlığı kanıtlanmış yöntemlerdir. Bu nedenledir ki ne İslam ülkeleri ne de İslam’ı asıl olarak kendilerinin temsil ettiğini iddia eden Arap ülkeleri tek bir bayrak altında toplanıyor. Milliyetçilik ise ırkçılığa ve faşizme açılan kapısı ile tam bir bataklıktır. Bütün bunları neden hatırlatıyoruz?

Hatırlatmamızın nedeni şu; kısa bir süre önce 16 gazeteci de mültecilere karşı düşmanlıkların tırmanmasına karşı “Hepimiz bir milletiz” konulu bir video yayımladılar. İktidar destekçisi ve politik İslamcı çizgideki bu “gazetecilerin”, “Hepimiz bir milletiz” derken kastettikleri “din kardeşliği”, yani ümmetçiliktir. Mültecilere karşı yaygınlaşan düşmanlıkları, ırkçılığa varan saldırıları önlemenin yolu olarak “din kardeşliğine” çağrı yapmaktadırlar. Ama “ümmetçiliğin” ne iç politikada ne de İslam ülkeleri nezdindeki dış politikada bir karşılığı bulunuyor. Her İslam ülkesi dış politikada kendi çıkarlarını temel alan politikalar izlerken, bazıları da içeride kendi “din kardeşlerini” baskı ve terörle yola getirme peşindedir. Ülkemizde ise bazı araştırmaların son dönemde yeniden kanıtladıkları gibi, küçük bir azınlık dışında ümmetçiliğe razı olacak geniş kitleler bulunmamaktadır.

Ama Ziraat Bankası bu konuda olup biteni daha açıklığa kavuşturacak ve anlaşılır kılacak “gerçekçi” bir yaklaşıma sahiptir. Bu devlet bankası mülteci işçi çalıştıracak işletmelere kredi desteği sağlayacağını açıklamış durumdadır. Böylece sorun “ümmet, din kardeşliği vb.” gibi demagojik bir alandan sermayenin ucuz iş gücü ihtiyacını karşılayacak çok gerçekçi bir alana indirilmiş olmaktadır. Zaten daha önce de birkaç bakan “Suriyeliler, mülteciler olmasa, sanayinin çok zorlanacağını, hatta duracağını” açıklamıştı. Bu gerçekler gösteriyor ki iktidarın mültecilere yönelik “açık kapı” politikasının temel unsurunu onları sermaye lehine sömürü çarkına çekmek oluşturmaktadır. Elbette sorunun başka boyutları da var ama bunlar şimdilik konumuz değil.

Diğer taraftan mülteci akınına karşı tepkiyi milliyetçi bir kanala akıtma yönünde güçlü bir akım bulunmaktadır. Zafer Partisi gibi partiler bu konuda başı çekerken, düzen partilerinin hemen hepsi bir biçimde bu akımdan etkilenmektedirler. Milliyetçi propaganda ülkenin nüfus bileşiminin değişeceğinden, cihatçı güçlerin toplanmakta olduğuna kadar geniş bir alanda etki göstermektedir. Bu gerici propaganda halkın geri kesimleri içinde daha etkili olmakta, bazı durumlarda ortaya çıkan küçük sorunlar bile küçümsenmeyecek kalabalıkların mültecilere karşı eyleme geçmesine yol açabilmektedir. Milliyetçi propaganda mülteci sorununun büyümesinde iktidarın dış politikasının sorumluluğunun üstünü örtmekte, halkı bölmeyi ve gericileştirmeyi politikasının temeline oturtmaktadır. Milliyetçilik sadece diğer uluslara düşmanlığı körüklememekte, ülke içinde de ezilen ulusu inkar ve baskılama politikasına en güçlü desteği sunmaktadır.

Ümmetçilik ve milliyetçilik kalkış noktaları farklı olsa da birbirini besleyen gerici politikaları ile iktidarın tüm halkı baskı ve denetim altında tutma amacına hizmet etmekle kalmamakta, sermayenin ucuz iş gücü amacına, işçi ve emekçileri bölmeye çalışarak destek vermektedirler. İktidar AB ile yaptığı geri kabul anlaşmasıyla başka ülkelere gitme isteğinde olan mültecileri de engellemekte, eline sıkıştırılan biraz sadaka karşılığında bekçilik görevini üstlenmektedir. Bu durum mülteci sorununu daha da ağırlaştırmakta, mültecilerin günümüzün köleleri olarak keyfi bir muameleye tabi tutulmasına yol açmaktadır.

Mülteci sorunu ne günümüzde dış dünyada ne de ülke içinde bugünden yarına kolayca çözülebilecek bir sorundur. Aksine emperyalist ülkeler arasında güç ve egemenlik ilişkisinden kaynaklanan gerginliklerin, müdahalelerin -mülteci sorununun ortaya çıkmasının ana nedeni de bunlardır- artması, bu tür sorunların daha da ağırlaşacağını açıkça ortaya koymaktadır. İşçi ve emekçi halklar için artık sorunun bir yanı mültecilerin bulundukları ülkelerde insanca yaşam koşullarına kavuşması için mücadele etmek olurken, diğer yanı onları işçi ve emekçi kardeşleri olarak görüp sömürüye, gericiliğe, savaşlara ve emperyalizme karşı mücadeleye kazanmak oluşturmaktadır. Şimdilik bu yönde olumlu örnekler az olmakla birlikte bu mücadelenin gelişip, güçlenebilmesinin koşulları genişlemektedir. Dinciliğin ve milliyetçiliğin düşmanlaştırıcı ve bölücü yolu değil, işçi ve emekçi halkların birleştirici ve kardeşleştirici yolunun çözüm olması için mücadele etmek gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa