Siyasette değişim tartışması-1: CHP değişim derken neyi değiştirmek istiyor?

Fotoğraf: DHA
14-28 Mayıs seçimlerinin sonrasında en çok sözü edilen kavram “değişim” oldu!
Seçimden beklemedikleri ağırlıkta yenilgi alan, İyi Parti ve AKP’den kopan sermaye muhalefeti partileri, yenilgiden CHP’yi sorumlu tutup kendilerini “Sütten çıkmış ak kaşık”, hatta “CHP’nin mağdurları” olarak ilan ettiler. “Altılı masa” muhalefetinin motive edicisi CHP’de ise bütün sorumluluğun Kılıçdaroğlu’na yıkıldığı bir yola girildi.
Seçimden beri geçen aylar içinde, seçimden çok önceden başlayıp seçim süreci boyunca da Kılıçdaroğlu’nun “A takımı”, “kurmayları” olarak bilinen kıdemli CHP kadrolarının önemli bir bölümü, “değişim” diyerek, tabiri caizse Kılıçdaroğlu’na ve ekibine bayrak açtı. İmamoğlu’nun başını çektiği grup Özgür Özel’i de genel başkan adayı ilan etti.
CHP içindeki kaotik durum akla ister istemez Napolyon Bonapart’a atfedilen bir anlatıyı akla getiriyor. Kazanılan bir savaşın arkasından generalleri Bonapart’a “Bu savaşın zafer madalyasının kime verileceği”ni soruyorlar. Bu soruya Bonapart’ın yanıtı çok kesin ve dönemin hakkaniyetine uygundur: Bu savaşı kaybetseydik kimi kurşuna dizeceksek zafer madalyasını ona vereceğiz!”
Bonapart’ın ölçütünden bakıldığında seçim sonrasında “değişimci” olduğunu ilan ederek Kılıçdaroğlu’nu suçlayanların büyük çoğunluğu, 28 Mayıs’a kadar Kılıçdaroğlu’nun en yakınında, yaygın deyişle “A takımında” olanlardır!
Ki bu kişilerin büyük çoğunluğu, eğer seçim kazanılsaydı; Kılıçdaroğlu’nu Atatürk’ten sonraki en büyük siyaset dehası olarak gösterip “Bu zaferde de en büyük pay benim” diyerek “zafer madalyası”nın kendisine verilmesini isteyecek kişilerdir. Bu yüzden de “değişim” isteği ve bu istek amaçlı girişimlerın inandırıcılığı tartışmalı hale gelmektedir.
‘BİZİ İKTİDAR YAPIN SİZİ KURTARALIM’DAN, ‘BENİ BAŞKAN YAPIN TAKIMI ŞAMPİYON YAPAYIM’A!
Değişimcilerin Genel Başkan Adayı Özgür Özel konuşmalarında bazen CHP’nin mücadele anlayışını, özellikle seçim sürecinde “Sokağın tek adam rejiminin tuzağı” olarak gösterilip “yasaklanmasını” yanlış bulan cümleler kursa da bu cümlelerin inandırıcılığı “Takımı şampiyon yapacağım”, “CHP’yi kuruluş ayarlarına döndüreceğim” gibi yüksek perdeden iddialar arasında yitmektedir.
Nitekim kimi TV kanallarında saatlerce süren tartışmalarda tartışmaya katılan değişimi savunan sözcüler de değişim derken Kılıçdaroğlu ekibi dışında neyi değiştirmek istediklerini açıklayamıyorlar.
Kılıçdaroğlu ve ekibi ise “değişim değil yenilenme” diyerek, “Tek adam rejimini devirmek için gerekirse 16’lı masa kurarız” gibi kör gözüm parmağına gerçekler konusunda bile bir öz eleştiriye yanaşmayan bir tutum almış bulunmaktadır.
Nitekim CHP’de “değişim” denen şeyin, il kongrelerinin başlamasıyla parti içinde bir itiş kakışa da dönüşmesi “değişim”in çekiciliği ötesinde somut bir siyaset tarzı değişikliğine karşılık gelmediği de görülmektedir. Elbette ki böyle bir “değişim” anlayışının CHP’yi nereye götüreceğini, halk indinde ne kadar inandırıcı olacağını önce CHP Kurultayı sürecinde sonra da yerel seçimde göreceğiz.
Ancak CHP’de tartışılan “değişim”in CHP’nin siyaset tarzında bir değişim olmadığı şimdiden açığa çıkmıştır. Çünkü; CHP değişimcilerinin “değişim” anlayışında da CHP’nin “Oyunuzu bize verip bizi iktidar yapın sizi kurtaralım” biçimindeki ana siyaset tutumunda bir değişim yoktur. Tersine CHP’nin değişimcileri de Kılıçdaroğlu ekibi gibi, kendilerini kurtarıcı ilan etmektedir. Bunu değişimcilerin lideri pozisyonundaki İmamoğlu “CHP değişir Türkiye değişir” diyerek sloganlaştırmıştır.
‘CHP DEĞİŞİR TÜRKİYE DEĞİŞİR’ İDDİASI NE KADAR İNANDIRICI
İlk bakışta en azından CHP’liler için heyecan uyandırabilecek olan “CHP değişir Türkiye değişir” aforizması; değişimden ne kastedildiği yeterince ve inandırıcı biri biçimde doldurulmayınca sadece gök kubbede hoş bir seda olarak kalmaktadır. Tıpkı seçim sürecinde yaygın ve sıkça kullanılan “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır”, “Boş tencere iktidar götürür”… gibi “hoş” ama arkası gerektiği gibi doldurulamayınca “boş” lafa dönüşen, hatta rehavete yol açarak zararlı olan iddialar gibi “CHP değişir Türkiye değişir” iddiası da neyin değişeceği ve nasıl değiştirileceği açıklanmayınca hoş ama boş bir lafa dönüşmeye aday görünüyor.
Kısacası CHP’nin değişimcileri de Kılıçdaroğlu gibi halkı 4-5 yılda bir seçimde oy vermekle sınırlı tutan bir siyaset tarzını sürdürecek görünmektedir. Ki, halkın 4-5 yılda bir oy kullanarak siyasete katılması, bunun ötesinde siyaset dışında kalması tutumu sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da parlamenter sistemlerin sorunu haline gelmiştir. Ama ne var ki tek adam rejimini alt etmeyi seçime indirgeyen CHP’nin değişimcileri de halkın yürüyüş, miting, grev, genel grev… gibi mücadele araçlarıyla iktidarın ekonomik politikalarına, iç ve dış politikasına karşı kendi tarzında müdahale ettikleri bir siyaset tarzına yöneleceklerine dair bir işaret görünmemektedir.
Elbette CHP içindeki iktidar mücadelesi CHP üyelerinin sorunudur. Dolayısıyla bizi ilgilendirmez. Ama “değişim” tartışması, tek adam rejimine karşı mücadele ekseninde çıkan bir tartışma olduğu ve yığınların siyasete müdahalesini seçimlerde oy kullanmaya indirgeyen siyaset tarzını kabul edilir hale getirmeyi amaçladığı için elbette tek adam rejimine karşı mücadeleden ve bu mücadele içinde CHP ile şu ya da bu ölçüde birlikte hareket edenlere de söz hakkı doğmaktadır.
Bu yüzde de elbette bizler de CHP içindeki ne olduğu belirsiz “değişim” tartışmasına karşı siyasette gerçek bir değişimin nerede ve nasıl mayalandığına dikkat çekeceğiz. Tartışmanın bu boyutuna yarın devam edeceğiz.
Not: Sürekli okurlarımız, geçirdiğim bir kaza nedeniyle bu köşenin iki aydır çıkmadığını biliyorlar. Artık sağlığım tamamen düzeldi. Bugünden itibaren yazılarıma yeniden başladım. Bu süre içinde arayıp soran, iyi dileklerini ileten tüm okurlarımıza teşekkür ediyorum.
Evrensel'i Takip Et