Dezenformasyonu kim yapıyor?
Fotoğraf: DHA
Geçen hafta sonundan beri Yunanistan’daydım. Gazete yazımı da Nea Vrasna isminde bir sahil kasabasından yazıyorum. Yaz günlerinin uzatmaları oynadığı, pırıl pırıl denizinde yüzüp maalesef memleketimden ucuz ve bol balık yiyebildiğim, pandemiden beri yapamadığım bir haftalık tatilin sonuna geldim. Hafta başında memlekete dönüyorum ya, nasıl bir memlekete dönüyorum, diye düşünmeden edemiyorum. Sevgili Osman Kavala’nın kurguladıkları bir suç üzerinden ağırlaştırılmış müebbete mahkum edildiği, canım Mücella Yapıcı’nın canlarını içeride bıraktığı için tahliyesine sevinemediği, gencecik meslektaşlarımızın yaşamından vazgeçtiği, sansürün iliklerimize sızdığı, dezenformasyon yasası çıkarıp kendi dezenformasyonlarını garanti altına aldıkları bu memleketi bir harabeye dönüştürme konusunda Birinci Paylaşım Savaşı ardından işgal kuvvetleriyle memleketi istila eden düşman dahi bu kadarını yapamazdı.
Son hafta içinde uzaktan izlerken, önce Hacette Üniversitesinin bir yazısı Pandemi Çalışma Grubumuza iletildi. COVID-19 PCR testi pozitifliğinin hastane çalışanlarında yüzde 3’ten yüzde 20’ye çıkması üzerine maske uyarısı yapılıyordu. TTB Aile Hekimliği Kolu da testi negatif olmakla birlikte klinik ve radyolojik olarak COVID-19 ile uyumlu vakalarla karşı karşıya kalınma sıklığında artış olduğunu paylaşmıştı. Bir meslektaşımız ise ne yazık ki COVID-19 ile uyumlu klinik bulgularla tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmişti. Sağlık Bakanının birkaç gündür yaptığı açıklamalar, aşı karşıtlarını besleyecek ifadelerle aşı tereddüdünü ortadan kaldırmak bir yana, infodemi diye adlandırdığımız bilgi kirliliğini artırarak derinleştiren söylemleri pandemi başından beri yaşam hakkımızı tehdit eden uygulamalarına yenilerini ekliyor. Sağlık Bakanlığı düzeyinde “küresel aşı baskısı” gibi anlaşılmaz bir kavramın kullanılması, mücadele edilmesi gereken aşı tereddüdünü büyütmeye devam ediyor.
SARS-CoV-2’nin akut hastalıktan sonra yol açtığı ölümlere ek olarak, iyileşmiş kişilerde başta şeker hastalığı, kalp krizi, pıhtı atma gibi olaylar ve diğer uzun COVID-19 durumları gibi komplikasyonları da dikkate alındığında, birçok ülke sadece risk gruplarını da değil, diğer grupları da aşılamayı planlamaktadır. COVID-19 aşılarının hem ölümleri hem de diğer komplikasyonları azaltmada oldukça etkili olduğu, güncellenmiş aşıların kullanımının bu etkinlikleri daha da artırdığı bilimsel olarak gösterilmiştir. Her yıl grip aşıları için de yapılmakta olan, güncellenmiş aşılarla hatırlatma dozu uygulamasının “aşı baskısı” olarak nitelendirilmesi talihsizliktir. Nitekim bakanın kendisi aynı açıklamasında grip aşılarını “önemsediklerini” ifade etmiş. Gripten en az iki kat daha ölümcül olan COVID-19 için dünyada yapılmakta olan da tam olarak grip aşısındaki gibi bir güncellemedir. Yüksek gelirli ülkelerde bir önceki dönem hem orijinal virüs hem de güncellenmiş COVID-19 aşılarıyla yapılan aşılamaların ölümü aşısızlara oranla 14 kat azalttığı, güncellenmiş aşılarla yapılan aşılamaların ölümü azaltmada orijinal virüs içeren aşılardan üç kat daha etkili olduğu gösterilmiştir. Ülkemizde bir yıldan uzun süredir yeterli izlem, tarama ve test yapılamıyor olması nedeniyle COVID-19’un toplum sağlığına etkisinin tam olarak bilinmesi ne yazık ki mümkün değil.
Türkiye nüfusunda COVID-19 aşısı ile iki doz aşılananların oranı yüzde 62.4, üç doz aşılananların oranı ise yalnızca yüzde 33.1’dir. Bu yıl içinde yapılan toplam COVID-19 aşısı sayısı yaklaşık 110 bin, ağustos ayında ise bu sayı yalnızca 1000 civarındaymış, Eylül ayı verisine ise yurt dışından ulaşamadım ama dönünce ulaşılabilir mi emin değilim. Çok farklı bir rakam çıkacağını da sanmam. Öyle bir noktadayız ki, ülkedeki sağlık çalışanlarının dahi önemli bir kısmı COVID-19 aşılarından bazılarına güven duymamaktadır. Aşı kararsızlığı, önümüzdeki salgınlar için acil olarak başa çıkmamız gereken en önemli konulardan biri olarak karşımızda duruyor.
TTB uyarısını bir kez daha buradan paylaşayım: “Eris varyantına karşı koruyuculuğu yüksek aşıların kullanıma girmesine yönelik girişimler en kısa sürede yapılmalı; el yıkama alışkanlığının korunması, kamusal alanların temizliğinin sağlanması, kapalı ve kalabalık alanlarda ve sağlık kurumlarında maske kullanılması, doğru bilgilerin şeffaf bir biçimde paylaşılması gibi halk sağlığı önlemleri alınmalıdır. Unutmayalım; kapalı ortamlarda maske, bizi ve sevdiklerimizi koruyacaktır.” Siz siz olun, dezenformasyon yasasıyla sansürü memleket sathına yayanlara kulak vermeyin. Trollerle karalama çabalarından, sözümüzü büyütmesi gerekenlerin kaçınmasına uzanan bu karanlığı birlikte aşacağız. Eylemci umudunuz eksik olmasın, dayanışma oldukça...
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43
- Savaş hesabı 05 Eylül 2024 05:26