Süper Lig, süper sömürü
Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel
Malum, pandemi döneminin “yıldız” şirketlerinin konjonktüre ve yoğun emek sömürüsüne dayanan hızlı büyümelerini “spor aşkı” takip etti. Çoğunluğu e-ticaret platformu olan bu şirketler bir anda aynı dönemde gelişen Youtube merkezli dijital yayıncılığın spor ayağına merak salıp her gün başka bir kanala sponsor oluverdiler. Bu eğilim, şirket büyürken içerideki çalışma koşulları nedeniyle işçi huzursuzluğunun da arttığı gerçeğini (ki aynı dönemde sürekli direniş, eylem, kötü çalışma koşullarına dair haberleri okuyorduk) gizleme gerekliliğinin neticesiydi kuşkusuz.
Getir, Yemeksepeti, Migros Hemen, o kanal, şu program, bu yorumcu derken pandemi bitti ama pandemi alışkanlıkları bitmedi. Özellikle insanları evde tutan, asosyalleştiren -ya da sosyalleşme biçimlerini değiştiren-, pasifleştiren şartlar yerleşik hâle geldi. İnsanın alışveriş sosyalleşmesini, esnaf muhabbetini, pazar etkileşimini bile en aza indiren bir çağ… Bu, Rockefeller’ın finanse ettiği bir kapitalizm laboratuvarında böyle simüle edilmiştir demiyorum elbette ama sermaye dinamiklerinin kendiliğinden hamleleri, kâr odaklı eğilimin bencilliği bizi buraya getirdi. Aynı dönem zaten 40 yıldır hızlı bir tekelleşme süreci içinde olan profesyonel spor endüstrisinin de müşterilerini evlerine, koltuklarına, hatta mümkünse tabletlerine mıhlama dönemiydi. Mümkünse sadece izlemeli, tüketmeli, harcamalıydık. Zaten spor yapabilme imkanları gitgide daralırken, çalışma tüm güne ve haftaya yayılırken, “boş zaman”ın tıyneti değişirken aksi mümkün oluyor muydu? “Oturup, sipariş verip izlemek”ten başka bir şey yapmayan yeni bir “sporsever” türü itirazsız şekilde doğdu ve endüstrinin tüm “inovasyonları” bu eğilimleri kışkırtmaktan fazlasıyla memnundu.
Tüm bunları hatırlayıp bir kez daha kağıda dökünce 2023 yılında Süper Lig’in sponsorunun “Trendyol” olması da aynı dönemde Trendyol’da sendikalaşmanın engellenmesi, işçilerin direnişe geçmesi, eylemlerin şiddetle karşılanması da şaşırtmıyor… Ancak geçen hafta Evrensel’de Mehmet Özyazanlar’ın dediği gibi şirketin bu güdümlü sponsorluk hamlesinin ardındaki niyeti açıkça dile getirecek, sözde spor hamisi firmanın gerçek yüzünü ortaya serecek çıkışlar yok denecek kadar az. Maç her hafta kazanılır, şampiyon her yıl olunur, biraz da işçileri kadar sevgimizi, ilgimizi, zamanımızı sömürenleri tribünlerimizden, Youtube’umuzdan, sosyal medyamızdan (her neyse) ifşa edelim. 120 yıldır futbol seyirciliğine biçilen kıyafet aynı: “Hayatın gerçeklerinden, zorluklarından uzaklaşma”, “kafa dinleme, “deşarj olma” aracı. Oysa artık tüm hayatlar iç içe geçmiş durumda ve futbolun halka ait olduğunu ancak onun sayesinde diğer hayatlarla anlamlı, sahici bir bağ kurabiliyorsak iddia edebiliriz.
- 100 yıl arayla Paris’te iki olimpik dönüm noktası 26 Temmuz 2024 05:27
- Papara baskını ve marka değeri 19 Mart 2024 04:10
- Bozacılar ve şıracılar 12 Mart 2024 04:46
- Beşiktaş'a cüret gerek 05 Mart 2024 04:42
- "Dünümüzü getirin, yarınımızı verelim" 27 Şubat 2024 04:15
- Geriden oyun kurmayı, yarım alanlara sızmayı atla, göğe bakalım 20 Şubat 2024 04:50
- "En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi 13 Şubat 2024 04:21
- Gerçeğin yumruğu: İşte Türk futbolu bu! 13 Aralık 2023 04:56
- Çalınmış ülke, bölünmüş spor: Filistin 23 Ekim 2023 04:36
- City Football Group-Başakşehir flörtü 09 Ekim 2023 04:00
- 'Voleybol Ülkesi' miyiz? 25 Eylül 2023 04:25
- Amigo muhabirliğin yeni çukuru 18 Eylül 2023 04:00