02 Ekim 2023 04:30

Süper Lig, süper sömürü

Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel

Paylaş

Malum, pandemi döneminin “yıldız” şirketlerinin konjonktüre ve yoğun emek sömürüsüne dayanan hızlı büyümelerini “spor aşkı” takip etti. Çoğunluğu e-ticaret platformu olan bu şirketler bir anda aynı dönemde gelişen Youtube merkezli dijital yayıncılığın spor ayağına merak salıp her gün başka bir kanala sponsor oluverdiler. Bu eğilim, şirket büyürken içerideki çalışma koşulları nedeniyle işçi huzursuzluğunun da arttığı gerçeğini (ki aynı dönemde sürekli direniş, eylem, kötü çalışma koşullarına dair haberleri okuyorduk) gizleme gerekliliğinin neticesiydi kuşkusuz.

Getir, Yemeksepeti, Migros Hemen, o kanal, şu program, bu yorumcu derken pandemi bitti ama pandemi alışkanlıkları bitmedi. Özellikle insanları evde tutan, asosyalleştiren -ya da sosyalleşme biçimlerini değiştiren-, pasifleştiren şartlar yerleşik hâle geldi. İnsanın alışveriş sosyalleşmesini, esnaf muhabbetini, pazar etkileşimini bile en aza indiren bir çağ… Bu, Rockefeller’ın finanse ettiği bir kapitalizm laboratuvarında böyle simüle edilmiştir demiyorum elbette ama sermaye dinamiklerinin kendiliğinden hamleleri, kâr odaklı eğilimin bencilliği bizi buraya getirdi. Aynı dönem zaten 40 yıldır hızlı bir tekelleşme süreci içinde olan profesyonel spor endüstrisinin de müşterilerini evlerine, koltuklarına, hatta mümkünse tabletlerine mıhlama dönemiydi. Mümkünse sadece izlemeli, tüketmeli, harcamalıydık. Zaten spor yapabilme imkanları gitgide daralırken, çalışma tüm güne ve haftaya yayılırken, “boş zaman”ın tıyneti değişirken aksi mümkün oluyor muydu? “Oturup, sipariş verip izlemek”ten başka bir şey yapmayan yeni bir “sporsever” türü itirazsız şekilde doğdu ve endüstrinin tüm “inovasyonları” bu eğilimleri kışkırtmaktan fazlasıyla memnundu.

Tüm bunları hatırlayıp bir kez daha kağıda dökünce 2023 yılında Süper Lig’in sponsorunun “Trendyol” olması da aynı dönemde Trendyol’da sendikalaşmanın engellenmesi, işçilerin direnişe geçmesi, eylemlerin şiddetle karşılanması da şaşırtmıyor… Ancak geçen hafta Evrensel’de Mehmet Özyazanlar’ın dediği gibi şirketin bu güdümlü sponsorluk hamlesinin ardındaki niyeti açıkça dile getirecek, sözde spor hamisi firmanın gerçek yüzünü ortaya serecek çıkışlar yok denecek kadar az. Maç her hafta kazanılır, şampiyon her yıl olunur, biraz da işçileri kadar sevgimizi, ilgimizi, zamanımızı sömürenleri tribünlerimizden, Youtube’umuzdan, sosyal medyamızdan (her neyse) ifşa edelim. 120 yıldır futbol seyirciliğine biçilen kıyafet aynı: “Hayatın gerçeklerinden, zorluklarından uzaklaşma”, “kafa dinleme, “deşarj olma” aracı. Oysa artık tüm hayatlar iç içe geçmiş durumda ve futbolun halka ait olduğunu ancak onun sayesinde diğer hayatlarla anlamlı, sahici bir bağ kurabiliyorsak iddia edebiliriz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa