Ankara saldırısı ve iktidarın yeni planı
Fotoğraf: Ahmet Okur/AA
Ankara’daki saldırıdan sonra uluslararası bir boyut kazanan gelişmeler yaşanıyor. Hiçbir zaman olağan zamana erişmeyen Suriye ve Irak toprakları, daha açık ifadeyle Kürtlerin yaşadığı bölge savaş alanına döndü. Sadece sınır komşuları ile sınırlı olmayan ABD’nin, Rusya’nın dahli olan bir bölge olarak Ortadoğu bir kez daha Kürtler üzerinden sıcak gelişmelere sahne oluyor.
Bilindiği gibi, 1 Ekim’de Ankara’da İçişleri Bakanlığına yönelik saldırıyı PKK üstlenmişti. Ancak yapılan saldırının ardından demokratik siyaset alanı bir kez daha hedef seçildi. Yine, Kürtlerin Suriye savaşı sonrası elde ettiği kazanımları hiçbir zaman hazmedemeyen AKP yönetimi bu gelişmeyle birlikte yeni bir seferberlik ilan etti. Oysa on yıllardır süren yöntemle bir yere varılamadı. Şiddet politikalarını ortadan kaldırmak, Kürt sorunun eşit haklara dayalı demokratik çözümünü gündeme almak ve bu tür şiddet sarmalına son vermek yerine, ne yazık ki Ankara saldırısı adeta bir “olanak” olarak görüldü ve çok yönlü yeni bir saldırı planı devreye sokuldu.
Hukuksuzluğun ayyuka çıktığı, kural tanımaz iktidar için bu gelişme yerel seçimler için de bulunmaz bir fırsat olarak değerlendirilecek gibi görülüyor. Zira içeride ve dışarıda yaşananlar kaygı verici. Basın, düşünce ifade özgürlüğü ayaklar altında. Her gün gazeteciler, yazarlar, aydınlar yargılanıyor, hapse atılıyor. Bu vesile ile İçişleri Bakanlığı tarafından başlatılan operasyonlarla yine yasal parti binaları basılıyor, parti yöneticilerinin evlerine baskınlar düzenleniyor, onlarca kişi gözaltına alınıyor. Yeşil Sol Parti, (HDP) demokrasi ve barış savunucuları, hak ve hukuk diyen tüm devrimci, demokratik güçler Ankara saldırısı gerekçe gösterilerek hedef haline getiriliyor. Muhalefet bu vesileyle baskı altına alınmak, yandaş hale getirilmek isteniyor.
Eski MİT müsteşarı ve yeni kabinenin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan “Yer altı ve yer üstü kaynakları hedefimizdir” açıklaması yaptıktan sonra TSK’nin, 30’u aşkın sınır ötesi hedefi vurduğu açıklandı. Bu hareketlilik devam edecek gibi görünüyor. Zira dün, sınır ötesindeki belirlenmiş hedeflerin vurulduğu haberleri geliyordu. Uluslararası farklı ajanslardan yapılan açıklamalara göre aynı zamanda çok sayıda sivil yerleşim yeri vuruldu. Hayatını kaybeden sivillerin varlığından söz ediliyor.
Fidan, “İki teröristin Suriye’den geldiği açıklığa kavuşmuştur” diyerek hedef belirlemişti. Ancak Ankara saldırısına ilişkin yayın yasağı konuldu ve kimse bir şey bilmiyor, bir şey konuşulamıyor. Saldırıyı gerçekleştirenlerin nereden geldikleri, hangi güzergahı izledikleri bilinmiyor. Sis bulutu dağıtılmadı. Ayrıca SDG’den yapılan açıklama bu iddiaların doğru olmadığı yönünde. Mazlum Kobani, “Türk yetkililerin iddia ettiği gibi Ankara’daki saldırının failleri bizim bölgemizden oraya gitmedi. Biz ne Türkiye’deki iç çatışmaların bir tarafıyız ne de gerilimin artmasından yanayız. Türkiye, bizim bölgeye yönelik sürekli yapılan saldırılarını meşru kılmak için bahaneler arıyor ve yeni bir askeri operasyon konusunda son derece endişeliyiz” dedi. Ancak bu sözler karşılık bulmadı, bu saldırı da yeni dönemin malzemesi edildi.
Fidan’ın “3. tarafları” uyardığı açıklamasının başka bir boyutu ise ABD tarafından bir Türkiye SİHA’sının düşürülmesi oldu. Pentagon “üzgünüz” diyerek İncirlik Hava Üssünden kalktığı varsayılan F-16 ile bir SİHA vurduğunu açıkladı. Türkiye yönetimi tarafından SİHA için önce “bizim” değil açıklamasında bulunulsa da bunun bir biçimde kabul edildiğini izlemiş olduk. Ancak bu gelişmenin derin bir krize neden olması düşünülmemeli zira ABD ve Türkiye’nin “derin ilişkiler ağı” içinde bu gelişmenin yeni gelişmeler için değerlendirileceği ve “tolere” edileceği görülüyor. Ayrıca AKP iktidarı bunu da iç politika malzemesi olarak kullanarak “iç ve dış güçler” söylemine malzeme edecektir.
Görünen o ki iktidar, Ankara saldırısını birçok alanda kullanmak üzere bir plan devreye koymuş görünüyor. İç ve dış politikada süregelen hukuksuzluk ve şiddet merkezli politikalar üst boyut kazanıyor. Bu tür gelişmeleri muhalefeti etkisizleştirmek ve Kürtlerin demokratik hak ve özgürlük taleplerinin “terörizm” söylemiyle bastırılmak istendiği sır değil. Yerel seçimlerin de gündemde olduğu düşünüldüğünde önümüzdeki sürecin içeride ve dışarıda nasıl yürütüleceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.
Ancak savaş politikalarına teslim olmayacak güçler var. Barışı, demokratikleşmeyi, eşitliği ve özgülüğü kararlıca savunacak güçlerin varlığı geleceği tayin edecek…
- Emperyalizm, savaş ve yeni dönem 21 Ekim 2023 04:47
- Filistin ve TBMM'de gizli görüşme kararı 14 Ekim 2023 04:51
- Yine Gezi, yine hukuksuzluk 30 Eylül 2023 04:53
- İktidarın politikalarına boyun eğen muhalefet yol alamaz 23 Eylül 2023 04:51
- CHP Tanrıkulu'yu AKP'nin önüne attı 16 Eylül 2023 05:32
- Karaburun Bilim Kongresi; kapitalizm ve yıkım 09 Eylül 2023 04:45
- 1 Eylül Dünya Barış Günü ve dinmeyen savaşlar 02 Eylül 2023 04:45
- Antep’teki işçi direnişleri ve gösterdikleri 26 Ağustos 2023 04:26
- Yargıtaydan hukuksuzluğa bir onay daha… 19 Ağustos 2023 04:57
- Yeni dönem ve dayatılan "yeni" yaşam tarzı 12 Ağustos 2023 04:40
- Diyanetten Kobanê davası fetvası 05 Ağustos 2023 05:05
- Cudi yanıyor, Akbelen ağlıyor 29 Temmuz 2023 04:51