Kum zambakları tükenirken!..

Taşeron bir inşaat şirketinin sahibi olan Hıdır, on metre önünde el kadar bikinisiyle çömelip bir tabelanın fotoğrafını çeken turist kadını meraklı gözlerle süzdü. Uzun boylu kadının, dal gibi incecik bir vücudu vardı. Kısa kesilmiş saçları hemen hemen bembeyazdı. 45-50 yaşlarında gösteriyordu.

Hıdır, sabahtan beri yakıcı güneşe aldırmadan bir o yana bir bu yana seğirterek iş makinelerinin çalışmalarını gözlüyordu. Aldığı işin on gün içinde tamamlanması gerekiyordu. Neyse ki çoğu gitmiş azı kalmıştı.

Farkında olmadan, bir süredir ellerinde kameralarla Kuşadası yönündeki beş yıldızlı otel tarafından gelip küçük bir kumul tepesinin üzerinde çekim yapan üç kişilik ekibi izlemeye başlamıştı ki görüş açısına girdi turist kadın. O da kendisi gibi biri kadın üç kişinin neyi çektiğini merak etmişti. Ekibe yaklaşıp çekilen şeyi anlamış olacak ki çömelip tabelayı ve gerisindeki beyaz çiçekli bitkileri çekmeye başlamıştı.

Hıdır, bir süre sonra kadına ve kameralı ekibe arkasını dönüp önünde çalışan iş makinelerini seyretmeye başladı yine. Kepçe, hafif dalgalı denizin önündeki taşı toprağı kaldırıp yan tarafa yığıyordu. Denizin suyu, mermer döşemelerini daha yeni bitirdikleri geniş kanalın içine coşmuş bir dere gibi hızla akıyordu.

Kanalın öte yakasındaki mermerlerin üzerine bir aracın park ettiğini görünce panik halinde elini kolunu sallamaya başladı. Karşı taraftaki elemanını arayıp aracın oradan derhal çekilmesini söylemeyi akıl etti neyse ki.

Bu kaçıncıydı bugün! Sahile araçla gelenlerin kuma batmamak için kanalın kenarlarına yapılan mermer zeminin üzerine park etmelerinin önünü bir türlü alamıyorlardı. Haliyle mermerler de daha kanal açılışı yapılmadan kırılıyorlardı.

Hıdır’ın öfkelenmesine neden olan araç mermer zeminin üzerinde yavaşça geri geri gidip döndü. Sahile, kumsalın üzerindeki diğer araçların arasına doğru yöneldi. Derin bir offf çekti Hıdır terlemiş alnını silerken. Aracın sürücüsüne Zazaca bir küfür salladı içinden…

***

Bahattin Sürücü, “Bu tabelaları onca uğraşın ardından diktirebildik ama işte kaç yıl oldu dikileli, üzerindeki yazı bile okunmuyor” diye yakındı belli belirsiz “kum zambağı” yazısı okunan tabelanın önünde.

Ekosistemi Koruma ve Doğayı Sevenler Derneğinin başkanıydı kendisi. Kısa boylu, tıknaz, sağlam yapılı bir vücudu vardı. Başında şapka, omuzunda büyük objektifli bir fotoğraf makinesi eksik olmadan, Latmos, Gökbel, Madran Dağları, Bafa Gölü civarını karış karış gezerdi. Gezip gördüklerini fotoğraflar ve aldığı notları da oturur aynı akşam yazardı. “Şurada şunu gördük, burada bunu yedik-içtik” türünden değildi yazdıkları. Daha çok dağın, ovanın, gölün, leyleklerin dertlerini dile getiren, sorunlara, sıkıntılara dikkat çekerken, güzellikleri de anlatıp, “İşte bu güzellikleri korumak lazım” diyen cümlelerle biten yazılardı bunlar.

Pamucak sahiline sıfır konuşlanmış, uzaktan beyaz büyük bir yolcu gemisini andıran yüksek yapılı, beş yıldızlı otelin yanında buluşmuş, sahildeki kum zambaklarını çekiyorduk kendisiyle. O anlatıyor, biz kameralarla kayıt alıyorduk.

Dünyaca ünlü Pamucak Sahili’nin durumu içler acısıydı! Her taraf kirli, her yanda çöp yığınları vardı! Sahilde, çıplak ayakla dolaşan insanların gelip basmasını bekleyen cam kırıklarını mı ararsınız, öbek öbek yığılmış plastik su şişelerini mi, kumsalın ortasına yakılmış mangal ateşi küllerini mi?.. Aklınıza gelecek her türden çöp birikmişti sahile. Kirli çocuk bezlerinden tutun da kap kacağa, yiyecek ambalajlarına, atık lastiklere kadar…

Yerli-yabancı turistler bu kirlilik içerisinde denize giriyorlardı ki denizin suyu da hiç temiz görünmüyordu aslına bakarsanız. Bu kadar kirli bir ortamda yaşamaya çalışıyordu işte kum zambakları. Buna yaşamak derseniz eğer!

Kimisinin bembeyaz çiçeklerinin üzerinde soda şişesi kırılmıştı. Kimisi ATV ve traktörlerin gide gele yol yaptığı kumsalda tam yolun ortasında kalıp ezilmişti. Kimisi kökünden koparılmaya çalışılmış, ancak kökleri derinde olduğu için parçalanmıştı. Bir kısmı ise daha şanslıydı. Çakır dikenlerin arasında kalmış, bu dikenlere girilemediği için yaşayabilmişti. Küçük bir alanda ahşap çitlerin arasına alınmış, etrafına bilgilendirici ve uyarıcı tabelalar asılmıştı bazılarının da. Rengi solmuş, yazıları ve fotoğrafları neredeyse görünmez olmuş bu tabelalardan birisinin üzerinde “Dikkat kum zambağı yetişme alanındasınız. Nesli tükenme tehdidi altındaki kum zambakları Dünya Doğa Koruma Birliği tarafından koruma altına alınmıştır. Kum zambaklarını koparan ya da yurt dışına çıkaranlara 60 bin163 lira para cezası verilmektedir” yazıyordu. Yazıları ve fotoğrafları biraz daha belirgin olan ilerideki bir başka tabelada ise bu para cezasının miktarı 109 bin 593 TL olarak güncellenmişti.

“Şimdi 244 bin lira oldu bu ceza” dedi Bahattin Bey. Kum zambaklarının küçük keçi dışkılarına benzeyen tohumlarından bu bölgede yetiştirilebildiğini, bunun sevindirici bir haber olduğunu söyledi. “Yine de bir on yıl sonrasını göremiyoruz kum zambakları ne olacak diye düşündüğümüzde. 15 yıldır izliyoruz dernek olarak. Pamucak’ta yüzde 50 azaldılar!..” dedi.

Bizim biraz önce çektiğimiz üzeri silik “kum zambağı” tabelasının önüne çömelerek fotoğraf çeken bikinili beyaz saçlı turist kadının fotoğrafını çektik biz de. “Turistler bu tabelaları okuyup kum zambaklarının burada olduklarını bilseler sadece bunları görmek için bile gelebilirler bu sahillere. Bir turizm çekim nesnesi bile olabilir bu çiçekler. Ancak tabii sahilin temiz tutulması ve kum zambaklarının bütüncül bir şekilde korunması gerekiyor” diye konuştu. Beyaz saçlı turist kadın öğle sıcağında gezdiği kumsalda çıplak ayakları yanmış olacak ki adeta sekerek oteline doğru seğirtti.

Kanal çevresinde iş makineleri tarafından düzlenmiş alanı gösterdi Bahattin Bey: “Buralar hep kum zambaklarıyla doluydu. Antik kanal inşaatının öbür tarafında, Zeytinköy sahiline kadar neredeyse kum zambağı kalmadı.” İş makinelerinin harıl harıl çalıştığı kanal inşaatının öte yakasında, kumsalın üzerine park etmiş birçok araç görünüyordu.

Denizin önü açılıp kanal inşaatına suyun dere gibi aktığı yerde tanıştık Hıdır’la. Kanalın öte yanındaki araçların mermerler üzerine park etmesine söyleniyordu.

Kum zambaklarını çekmek için geldiğimizi, bu güzel çiçeklerin neslinin neredeyse tükendiğini anlattık. Bahattin Bey “Bunların bir tanesine bile zarar vermenin cezası ne biliyor musun? Tam 244 bin lira!” dediğinde gözleri fal taşı gibi açıldı adamın. “Valla bilmiyordum, siz demeseydiniz üzerlerinden kepçeyle geçip giderdim” dedi. Söylediklerinden pişman olmuş gibi bakışlarını kaçırdı bizlerden. Gözlerini tedirgince yere diktiğinde kanalın yanında dümdüz edilen kumsaldaki onlarca kum zambağının nasıl yok edildiğini anlamıştık!..

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen'in tutukluluğuna yapılan itiraz "kaçma şüphesi" gerekçesiyle reddedildi.

Evrensel'i Takip Et