İspanya iç savaşı bitmedi
Faşizm bebekler için ne demektir? Bir faşist diktatörlük kurulduğunda bebekler neden tehlikededir? Uzun uzun düşünmeye hiç gerek yok. İspanya’da Franco döneminde yaşananlara bakmak yeterli. Faşist Franco diktatörlüğünde bebeklere neler yapıldığını biliyoruz.
Geçen yıl İspanya’da iç savaş döneminin (1936-1939) ve ardından kurulan diktatörlüğün (1939-1975) kurbanlarını onurlandırmayı amaçlayan bir yasa kabul edildi. 5 Ekim 2022’de kabul edilen yasayla annelerinden çalınan bebeklerin de Franco diktatörlüğünün kurbanları olduğu ilan edildi.
Bebeklerin çalınması İspanya İç Savaşı’nın bir uzantısı olarak yürütüldü. Faşist rejim, toplumu Cumhuriyetçilerden ve “sol” olarak görülen her şeyden temizlemek istiyordu. Solcuların üremesi de engellenmeliydi. Yalnızca 1944 ve 1954 yılları arasında 30 binden fazla çocuğun Cumhuriyetçilerden ya da hapisteki solculardan alınıp devlet gözetimine verildiği tahmin ediliyor.
Cumhuriyetçilerin bebekleri, özellikle de iç savaşa katılmış annelerin bebekleri de “Marksist genleri” taşıdıkları için tehlikeliydiler. Bu nedenle bebeklerin annelerinden alınmasına başlandı. Bu süreçte Katolik Kilisesi büyük rol oynadı. Franco rejimi için “iyi İspanyol” olabilmek ancak Katolik olmakla gerçekleşebilirdi. Katolik olmayanlar veya dönemin baskın Katolik öğretisine uygun yaşamayanlar “iyi İspanyol” olamazdı ve toplumun bunlardan temizlenmesi gerekirdi. Evli olmayan bir kadının doğum yapması kabul edilemezdi. Bir kadın evlenmeden doğum yaparsa toplumdan uzaklaştırılması ve bebeğinin elinden alınması gerekirdi. Bu yolla kutsal annelik dogması korunmuş olacaktı.
Franco rejimi güçlendikçe bu uygulama genişletildi. Evlilik dışı doğan her bebek artık tehlikedeydi. Ardından yoksul çiftlerin bebekleri de istenmeyen bebekler listesine eklendi. Hem yoksul, hem çok çocuklu çiftlerin bebekleri de alınabilir bebekler listesindeydi.
Bebeklerin annelerinden alınması zor değildi çünkü faşist rejim devleti tümüyle eline geçirmişti. Belge düzenleme ve imza yetkisi hekimlerde olduğu için bebeklerin alınmasında hekimler kilit rol oynuyorlardı. Çoğu anneye bebeklerinin öldüğü söylendi. Birçok bebeğin çalınmasını sağlayan hekimlerden birinin çalıştığı doğumhanede bir bebek cesedi bulundurduğu ve bebeğini alacağı annelere bu bebeği gösterdiği de artık biliniyor.
Rahibelerin rolü en az hekimlerinki kadar önemliydi. Çalınan bebeklerin varlıklı, muhafazakar ve Katolik çiftlerin eline verilmesi Ulusal Katolik Kilisesi tarafından onaylanıyordu. Yalnız hastaneler değil, başka birçok kurumda da bulunan rahibeler, bebeklerin çocuk sahibi olmak isteyen ve Franco yanlısı çiftlerle eşleştirilmesini sağlıyorlardı.
Bebeklerin çalınması giderek yaygınlaştı. Artık amaç, “Marksist genleri” ve ahlaki çöküşü engellemeden çok paraydı. Faşist rejimin yücelttiği “kutsal aile” çocuksuz olamayacağı için çocuksuz çiftler para ödeyerek bebek edinmeye yöneliyordu. Sonuçta çalınan bebekleri satan bir “kutsal” şebeke oluştu. Şebeke, Franco’nun 1975’de ölmesinin ardından da varlığını sürdürdü.
İspanya İç Savaşı 1939’da, ardından kurulan faşist diktatörlük ise kağıt üzerinde de olsa 1975’de sona erdi. Faşist diktatörlüğün bebeklere ve “kutsal aile” dogmasına sığmayanlara açtığı savaş ise bitmedi. Bugün hâlâ bebeklerini arayan anneler, annelerini veya kardeşlerini arayan çocuklar var. 2011-2019 yıllarında İspanya genelinde 2 binden fazla çalınmış bebek davası açıldı ancak hiçbiri beklenen sonucu vermedi. Çocukların çalınmasında rol oynayan hekimler ve rahibelerin büyük çoğunluğu ise hesap vermeden ölecekleri günü bekliyorlar.
Franco rejiminin kendini Katoliklik ile eşleştirmesi, “milli” Katolik öğretisi oluşturup bunu toplumsal yaşama dayatması, ahlaki çöküşe karşı “kutsal aile” dogmasıyla savaş açması bugün hâlâ güncel. Tüm devlet aygıtlarını eline geçiren “yerli ve milli” bir rejim ile ülke çapında gayet örgütlü tarikatlar ve bir dini mekanizma bir araya gelirse, çocuklar için oluşacak tehlikeler çok güncel bir mesele, değil mi?
Evrensel'i Takip Et