Aksa tufanı ve Filistin sorununun karartılması!
İsrail'in Gazze'ye yönelik hava saldırıları gece boyunca devam etti | Fotoğraf: Mahmut şehirli/AA
Hamas’ın abluka altındaki Gazze Şeridi’nden İsrail’e karşı Aksa Tufanı adı altında bir operasyon başlatması ve İsrail’in buna şiddetli bir yanıt vermesi, İsrail-Filistin sorununu yeni bir savaş sürecine soktu.
Elbette İsrail-Filistin sorunundan kaynaklı gerilim ve çatışmaların hiç bitmediği söylenebilir ancak son gelişmeler, bu gerilim ve çatışmaların yeni bir evreye girdiğine işaret ediyor.
O yüzden sonda söylenmesi gerekeni baştan söyleyelim: Körfez’deki Arap rejimlerinin ve Erdoğan iktidarının İsrail ile ‘normalleşme’ yönünde attıkları adımlara rağmen İsrail-Filistin sorununun yeni bir çatışma sürecine girmesi, Filistin sorununa iki devletli adil ve barışçıl bir çözüm bulunmadığı müddetçe bu adımların bir işe yaramadığını/yaramayacağını ortaya koyuyor.
Sorunu tartışmanın önüne geçtiği/geçirildiği için baştan vurgulanması gereken bir diğer nokta da şudur: Hamas militanlarının İsrailli ölü ve esirlere karşı insanların akıllarına IŞİD barbarlığını getiren vahşi uygulamalarının kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Radikal İslamcı-cihatçı dünya görüşünün yansıması olan bu vahşi uygulamaların en büyük zararı Filistin davasına verdiğini ve özellikle Filistin davasını itibarsızlaştırmak için kullanıldığını da belirtmek gerekiyor.
Öte yandan “Hamas terörünü kınamak” için sıraya giren ‘büyük güçler’, Hamas’a gösterdikleri tepkinin onda birini İsrail’in işgal ve saldırılarına gösterselerdi sorun bugünkü aşamaya gelmezdi.
Filistin sorunu, tıpkı Kürt sorunu gibi bölgesel gelişmelerle fazlasıyla iç içe geçmiş bir sorun olduğu için son gelişmeleri anlamak bakımından bazı bölgesel gelişmeleri hatırlamak/hatırlatmak gerekiyor.
Birinci olarak, bugün İslamcı Hamas’ın böylesine güç kazanmasında 1993’teki I. Oslo Anlaşması’ndan bugüne seküler-demokratik çizgideki FKÖ’nün soruna iki devletli barışçıl çözüm bulma konusunda Filistin halkında yarattığı beklentiyi karşılayamaması önemli bir rol oynuyor. Abbas’ın başkanlığı döneminde Filistin ulusal yönetimi ile ilgili halktan koparak giderek bürokratikleşmesi ve yolsuzluk iddiaları da Hamas’ın öne çıkmasını sağlıyor.
Arafat döneminden başlayarak FKÖ’nün İsrail ile barışçıl çözüm yönünde attığı adımların beklenen sonuca ulaşmamasının en önemli nedeni, bu görüşmelerin “garantörü” olan ABD’nin açık bir biçimde İsrail’in çıkar ve politikalarını desteklemesi ve bu temelde İsrail’in işgal ve saldırılarının aralıksız devam etmesidir.
Trump döneminde ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve işgal altındaki Golan Tepelerini İsrail toprağı olarak tanıması, Filistin-İsrail sorunu konusunda yeni bir sürecin başlangıcı olmuştu. Trump yönetimi bu işgal planını kalıcılaştırmak üzere 2020’de “Yüzyılın Anlaşması” adı altında bir plan açıklamıştı. Batı Şeria’nın Yahudi yerleşim yerleri dışında kalan toprakları ile Gazze Şeridi’nde “Yeni Filistin” adı altında “sembolik bir devlet” kurulmasını amaçlayan bu plan ile İsrail’in işgallerini kalıcı hale getiren bir “çözüm” getirilmesi amaçlanıyordu. Böylece 1917’deki Balfour Deklarasyonu ile başlayan işgal süreci, “Yüzyılın Anlaşması” ile tamamlanmak isteniyordu.
Bu planın arka planında ABD’nin bölgesel çıkarları temelinde Filistin sorununun İsrail ile Körfezdeki iş birlikçi Arap rejimleri arasında bir sorun olmaktan çıkartılması amaçlanıyordu. Bu temelde BAE, Sudan, Fas, Bahreyn ve İsrail ile ‘Abraham Anlaşmaları’ adı altında ilişkileri normalleştirmeyi amaçlayan anlaşmalar imzaladılar. Bunları henüz resmi anlaşma imzalamamış olsa da S. Arabistan’ın İsrail ile ilişkileri geliştirmeye yönelik adımları izlemişti.
Dolayısıyla Filistin halkının karşı karşıya kaldığı bu çok yönlü kuşatma ve saldırılar, aslında ideolojik-politik olarak Hamas’a uzak duran Filistinliler de dahil Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonunun halktan büyük destek görmesini sağladı.
İkinci olarak, bölgesel gelişmelere bağlı olarak Hamas’ın son on yıldaki politikalarındaki değişime de dikkat çekmek gerekiyor.
2011’de Suriye savaşının başlaması, İran’dan destek gören ve liderleri (Halid Meşal) Suriye’de kalan Hamas’ın politikasında bir değişime yol açmıştı. 2012’de liderleri Suriye’den Katar’a geçen Hamas, Suriye savaşındaki cihatçı grupların en büyük destekçileri olan Türkiye ve Katar’ın politik eksenine bağlanmıştı. Ancak Suriye yönetiminin devrilmesi konusunda müdahale politikasını destekleyen diğer güçler gibi Hamas da yanıldı. Daha da önemlisi, Mısır devriminden sonra iktidarı ele geçiren ve Hamas’la ideolojik-politik akrabalığı olan İhvancı Mursi de darbe ile devrildi. Devamında Katar da diğer Arap rejimleri tarafından ablukaya alındı.
Her fırsatta Hamas’ı desteklediğini söyleyen ve bunu Filistin davasının savunucusu olduğunu göstermek için kullanan Erdoğan iktidarının, İsrail ile ilişkileri ‘normalleştirme’ yönündeki hamleleri ve bu temelde İhvancılara karşı tutumundaki değişiklik Hamas için de bir darbe oldu. Bu nedenle Hamas, yüzünü yeniden İran ve Suriye’ye dönmek zorunda kaldı.
Bu bağlamda Hamas’ın son saldırısının -ki, İran bunu desteklediğini açıkladı- özellikle ABD ve İsrail’in İran’ı Suriye’den çıkarmaya yönelik hamlelerine bir yanıt anlamı kazandığına da şüphe yoktur. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’da deyim yerindeyse bir savaş batağına sürüklenmesi, ABD ve İsrail’in Suriye ve Ortadoğu’da yeni hamlelerine alan açmıştı. Bu nedenle Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonu, bölgedeki bu gelişmelerden ve ‘direniş ekseni’ olarak tanımlanan İran-Suriye ve Lübnan Hizbullahı’nın ABD ve İsrail’e karşı pozisyonundan bağımsız düşünülemez.
Türkiye’deki Erdoğan iktidarının bu gelişmeler karşısındaki tutum ve pozisyonu konusunda şunlar söylenebilir:
Türkiye Dışişlerinin son gelişmelerle ilgili açıklaması, daha önce İsrail’e “terör devleti” diyen Erdoğan’ın son dönemde İsrail’le ilişkileri normalleştirme yönündeki hamleleri ve “İsrail ile dengeli, tutarlı ilişkiler geliştirme” açıklamasıyla uyum gösteriyor. Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada “Sükunetin bir an önce yeniden tesis edilmesi” çağrısı yapılıyor ve sivil can kayıplarının “şiddetle kınandığı” belirtiliyor. Çatışmaların sona erdirilmesi için bir diplomasi trafiği yürüten Dışişleri Bakanı Fidan da ‘ara buluculuk’ rolüne soyunuyor.
Tam bu noktada “sivil kayıplarını şiddetle kınayan” ve sorunun çözümünde ‘ara buluculuk’ rolüne soyunan Erdoğan yönetiminin Suriye Kürtlerine yönelik askeri-sivil ayrımı yapmadan bütün tesisleri hedef alan bombardımanına dönüp bakmak gerekiyor. Dışişleri Bakanı Fidan, İsrail-Filistin arasında ‘ara buluculuk’ rolüne soyunuyor ama Suriye’deki Kürt özerk yönetimin temsilcileri ve SDG’nin her fırsatta ‘güvenlik’ başta olmak üzere sorunların müzakere yoluyla çözülmesi çağrısına kulaklarını kapatıyor. Fidan’ın “Bütün altyapı ve üstyapı tesislerinin hedef olduğu” açıklamasının ardından Suriye’nin kuzeyinde aralarında hastanelerin, su ve elektrik tesislerinin yer aldığı tesisler bombalanıyor. Ancak muhafazakar-İslamcı çevreler ve burjuva muhalefet başta olmak üzere karşımıza Filistin davasının hararetli savunucuları olarak çıkan siyasi çevreler, tıpkı Filistin sorunu gibi yüz yıllık bir sorun olan Kürt sorunu konusunda Erdoğan iktidarının uyguladığı bu politika karşısında üç maymunu oynamaya devam ediyor.
Sonuç olarak, Hamas militanlarının İsrailli ölü ve esirlere karşı insanlık dışı muameleleri nasıl kabul edilemez ise, medya ve sosyal medya üzerinden servis edilen görüntülerin Filistin sorununun gerçek nedeninin ne olduğunun ve çözümünün nereden geçtiğinin karartılması için kullanılması da kabul edilemez. Filistin sorununun gerçek muhatabı Hamas değil, Filistin halkıdır ve çözümü de İsrail’in işgal ettiği bölgelerden çekilmesidir.
Bugün hem Filistin sorunu ve hem de Kürt sorunu, emperyalistler tarafından istismar ediliyor ve bölge gericilikleri tarafından saldırılarının dayanağı olarak kullanılıyor. Bu nedenle bölgede barışçıl-demokratik bir geleceğin inşa edilmesinden yana güçlerin bu gerçeği görmesi ve bu temelde halklar arasında dayanışmayı ve ortak mücadeleyi büyütmek için çaba göstermesi gerekiyor.
- Selefi Ebu Hanzala in, demokrasi ve laiklik out! 26 Kasım 2024 06:45
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34
- Bahçeli’nin açıklamaları, TUSAŞ saldırısı ve Öcalan’ın mesajı 25 Ekim 2024 15:04
- Fethullah Gülen: Emperyalizm ve iş birlikçi gericiliğe adanmış bir yaşam 22 Ekim 2024 04:34
- Irak Kürdistan seçimleri ve bölgesel etkileri 18 Ekim 2024 05:00
- İktidarın "Savaş vergisi" barış ve güvenliği sağlar mı? 14 Ekim 2024 04:51
- 'Cumhur'un eli ve siyasi dizayn 11 Ekim 2024 05:00
- Bölgedeki ateş çemberi ve pergelin sivri ucu 08 Ekim 2024 04:49