10 Ekim 2023 04:57

İsrail Filistinlilere karşı resmen ‘savaş’ ilan etmişken tarafları ‘itidale’ çağırmak ne anlama geliyor?

Gazze'ye saldırı

Fotoğraf: Mustafa Hassona/AA

Paylaş

Cumartesi sabahı dünya, Hamas’ın askeri kanadı İzzettin el Kassam güçlerinin İslami Cihat’ın da desteği ile İsrail’e karşı “Aksa Tufanı” adını verdikleri büyük bir operasyona giriştiği haberiyle uyandı. Çeşitli kaynaklar, Gazze’den İsrail’e 3-5 bin roket atışıyla başlayan saldırının karadan da yüzlerce El Kassam militanının sınırı geçerek, çok sayıda sivil İsrailliyi öldürdüğü, çok sayıda asker ve sivili de rehin aldıklarını duyurdu.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hamas’ın “Aksa Tufanı” operasyonuna karşı tutumlarını, “Bu bir operasyon veya karşılıklı saldırı değil, savaş…Gazze’yi taş yığınına çevireceğiz” diyerek yedek askerleri de derhal kıtalarına başvurmaya çağırarak açıkladı.

Nitekim daha cumartesi akşamından başlayarak siyonist İsrail güçleri Gazze’ye havadan, karadan ve denizden saldırdı. İçlerinde çocukların da olduğu yüzlerce sivil hayatını kaybederken binlerce kişi de yaralandı.

İsrail başlattığı operasyona “Demir Kılıçlar operasyonu” adını verdi!

Hamas saldırısının üstünden daha 1 gün bile geçmeden ABD, AB, Kanada, Azerbaycan ve pek çok ülkeden İsrail’e destek açıklamaları yapılırken, Rusya, Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye ise tarafları “İtidalli olmaya” çağırdı. ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) toplantısında Hamas’ın kınanması çağrıları ise Çin ve Rusya’nın tutumu ile karşılıksız kaldı.

Hamas’a destek ise, bu saldırının asıl teşvikçisi olduğuna dair yorumlar yapılan İran’dan ve Lübnan Hizbullah’ından geldi.

Lübnan Hizbullahı’nın Hamas’a destek açıklamasından sonra İsrail güçlerinin Lübnan’a yönelik de saldırılara giriştiği belirtiliyor.

BATILI EMPERYALİSTLERDEN İSRAİL VAHŞETİNE TAM DESTEK!

Hamas’ın saldırısında üç gün içinde oluşan yukarıdaki tablo büyük olasılıkla bugün daha vahimleşmiştir. Yarın ve sonrasında bu vahşet tablosunun vahimleşeceğini söylemek de yanlış olmaz.

İsrail’in gelmiş geçmiş en sağcı iktidarı olan Netanyahu iktidarı, Hamas’ın saldırısını “tanrının lütfu” olarak kullanarak hem içerideki muhalefeti yedeklemeyi, hem de ABD başta olmak üzere batılı emperyalistlerin İsrail’e ekonomik ve askeri yardım desteğini artırmak için kullanacaktır.

Nitekim, Hamas saldırısı sonrasında muhalefet Netanyahu’ya “Ulusal birlik hükümeti kuralım” çağrısı yaptı. Netanyahu ise “Acil güvenlik hükümeti kuralım” yanıtı verdi.

Öyle anlaşılıyor ki Netanyahu Hükümeti aylardır boğazını sıkan muhalefet baskısından kurtulacak, dahası muhalefetin desteğini de arkasına alarak kendi amaçlarına yürümeye devam etmek isteyecektir. Hamas saldırısını böyle kullanacaktır. Türkiye’ye ne kadar benziyor!

Yukarda da ifade edildiği gibi ABD başta olmak üzere Batılı emperyalistler İsrail’le geleneksel suç ortaklıklarını sürdürürken ekonomik ve askeri desteklerini artıracaktır. Nitekim ABD, Hamas saldırısının ertesi günü kesenin ağzını açacağını duyururken bir uçak gemisini de bölgeye gönderme kararını açıkladı bile.

‘İTİDALCİ’LİK’ İSRAİL ZULMÜNE ÇANAK TUTMAKTIR!

Tabi bir de “İki tarafa da çağrı” yapan “itidalciler” var: Mısır, Suudi Arabistan ve Türkiye!

Mısır çok uzun zamandan beri “itidalci” diyebileceğimiz, Filistinlilerle İsrail arasında ara buluculuk yapan bir çizgiyi zaten izliyordu. Ama Suudi Arabistan (SA) ve Türkiye ise İsrail’in Filistinlilere yönelik açık saldırıları karşısında iç kamuoylarından gelen tepkilerin baskısıyla da olsa İsrail’e karşı sert suçlamalar yapıyor, BM ve çeşitli uluslararası kuruluşlarda İsrail aleyhine karar çıkması için gerişimler yapıyorlardı!

Oysa bu sefer Türkiye ve SA, “itidalci” bir çizgiye geçerek aslında 75 yıldır Filistinlilere yapılan zulmü ve İsrail ile Batılı emperyalistlerin bu zulmün ekmeğini yemelerine, dahası Filistin sorununun esasının da bu politika olduğunu görmezden gelerek İsrail ve Batılı emperyalistlerin, Filistin direnişini açıkça sınırsız silah gücü kullanma yanında diplomatik manevralarla tedricen yok etme stratejisine çanak tutmuş oluyorlar.

FİLİSTİNLİLER İLE İSRAİLLİLERİN HAK EŞİTLİĞİNİ TANIMAYAN HİÇBİR ÇÖZÜM KABUL EDİLMEMELİDİR

Kısacası;

  • 75 yıldır “Filistin sorunu” olarak adlandırılan ama Filistinliler için on binlercesinin, hatta yüz binlercesinin gösterilerde, “intifadalarda”, savaş kıvamındaki İsrail saldırılarında hayatını kaybettiği, milyonlarcasının uzak diyarlara sürüldüğü, Filistin’de kalabilenlerin geleceksizliğe mahkum edilmek istendiği, emperyalistler ve bölge gericiliklerinin kendi iç ve dış politikalarının malzemesi olarak istismar ettiği bir sorundur.
  • Bu sorunun gerçek sorumluları ise İsrail ve arkasındaki emperyalistlerle bölge gericilikleridir.
  • Hamas da bu son saldırıdan bağımsız olarak siyonist-emperyalist stratejinin bir ürünü olarak, laik ve demokratik Filistin mücadelesini bölmek ve itibarsızlaştırmak için sahneye çıkmış bir organizasyondur. Bu yüzden de bugün sorun Hamas’ın yaptıklarını savunmak değil Filistin halkına yönelik devlet terörü ve saldırılara karşı mücadele etmektir.

Önceki gün Emek Partisi tarafından bu konuda yapılan basın açıklaması; İsrail siyonizminin hak tanımazlığı karşısında tarafsızlık ya da ‘ara buluculuk’ tutumu alınamaz. Ulusal siyasal hak eşitliği ve devlet olma hakkı talep eden Filistinliler haklıdır; bu mücadele desteklenmeli ve Filistinlilerin hak eşitliğini tanımayan hiçbir ‘çözüm’ kabul edilmemelidir. Emek Partisi siyonist İsrail’in tutumu karşısında Filistin halkının yanındadır. Filistin ve İsrail halklarının eşit siyasal haklara sahip olması gerektiğini savunur. İsrail’in işgal altında tuttuğu toprakların kaderi iki halk tarafından ortaklaşa belirlenmelidir. Sonu gelmeyen saldırıların durdurulmasının yolu budurdiye bitiyordu.

Biz de bu yazıyı böyle bitirelim.


ÇÖZÜM LAİK VE DEMOKRATİK FİLİSTİN MÜCADELESİNDEN GEÇİYOR

Filistin sorunu dünyanın en eski sorunlarından birisi. Ama bugün tartışılan sorun, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünyanın dört bir yanından Yahudilerin BM kararıyla Filistin’e yerleştirilmesi için harekete geçmesiyle başlayan bir sorun. Özellikle de ’60-’70’li yıllarda “laik ve demokratik Filistin mücadelesi” olarak dünyadaki demokratik ve antiemperyalist devrimci güçler için ilham kaynağı olan “Filistin mücadelesi”, İsrail’de laiklik ve demokrasi mücadelesi veren İsraillilerle hem de tüm dünyanın antiemperyalist ve demokratik güçleriyle dayanışma içinde olan dünyanın gündeminin üst sıralarından inmeyen bir sorundu. Filistinlilere yapılan zulüm ve baskı ABD’den Japonya’ya, Türkiye’den Latin Amerika’ya tüm dünyanın antiemperyalist ve demokratik güçleriyle dayanışma sağlayabiliyordu. Pek çok ülkede devrimciler bu dayanışmayı Filistin’e gidip İsrail’e karşı savaşmaya kadar götürüyordu!

Ama 1987’de Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu olarak kurulan Hamas, Filistin davasını fiziki olarak böldü. Batı Şeria, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) yönetiminde kaldı. Gazze ise Müslüman Kardeşlerci Hamas’ın yönetiminde!

Hamas bütün İslamcı odaklar gibi, Filistin davasını, Hıristiyan-Yahudi uygarlığı İslam Uygarlığı arasındaki “Medeniyetler Savaşı” stratejisinin alanına çekti.

Şeria’daki FKÖ yöntemi de İsrail ve Batı emperyalizmi ile uzlaşarak laik ve demokratik bir Filistin yerine kendisinin de bir biçimde yönetimde kalacağı iki devletli çözümden uzak bir kısmi özerkliğe razı bir çizgiye çekilmişlerdir.

Böylece Filistin davası dünyanın antiemperyalist güçlerinin gündeminin üst sıralarındaki yerini kaybetmiştir. Bu yüzden bugün gerici ve emperyalist güç odakları, halkların baskısından çekinmeden İsrail’in arkasında mevzilenmekte bir beis görmemektedir. Nitekim Erdoğan, bu “itildaci” çizgiye geçtiği için, savaş naraları atarak Filistinlilere yönelik katliamlara girişen Netanyahu ile görüşmekten, “O buraya gelecek ben oraya gideceğim” demekten çekinmemektedir.

Bu yüzden de Filistin davasının sadece İsrail’in saldırılarına karşı direnme değil antiemperyalist, laik ve demokratik Filistin talebini öne çıkarma gibi önemli bir sorunu da vardır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa