Barışa övgü

Fotoğraf: Serhat Koç/Flickr (CC BY-SA 2.0)
İçinde yaşadığımız bu çağda hiçbir şey artık tuhaf gelmiyor insana. Geçen yıl Dünya Barış Günü dolayısıyla yazdığım bir yazıya ilişti gözüm. Ortalıkta Ukrayna-Rusya savaşı vardı. Ve o günlerde barış üzerine yazmak çok önemli gelmişti bana. Şimdi aradan bir yıl geçti, bu kez dünya yeniden savaş tamtamları içinde geçiriyor gece ve gündüzünü. İsrail Filistin’e saldırıyor, Hamas İsrail’i kışkırtıyor. Savaşların baş mimarları Amerika ve NATO ülkeleri de kışkırtıcılıkta geri durmuyorlar elbet. Onların derdi savaştan elde edecekleri rant. Silah endüstrisinin yeni silahları uygulamaya koyacağı yeni fırsatlar. Savaşta kim kazanmış, kim kaybetmiş çok da umurlarında değil. Ölen, yaralanan canlılar, bombalarla yıkılan kentler onlar için sadece iş dünyasında açılacak yeni ufuklar. Varsıl ülkeler yoksul yurttaşlarını milliyetçilik duygularıyla dine dayalı savaşlarla, mezhep çatışmalarıyla körüklüyorlar. Onlara yoksulluklarını, açlıklarını bu sayede unutturuyorlar. Çocukların, gençlerin daha iyi bir dünyaya erişme rüyalarını çalıyorlar. Sevgiyi yok ediyorlar, nefreti çoğaltıyorlar. Varsıl güçlerin tek derdi nereden gelirse gelsin, hangi yöntemle gelirse gelsin sadece ve sadece kazanç. Kasalarını doldurmaktan başka bir şey düşünmüyorlar. Bu kabustan kurtulmanın yolu yok mu? Var elbet, insanların barış için verecekleri mücadele, savaşa ve şiddete karşı var gücüyle karşı duran toplumlar yaratmak. Gezegenimizin geleceğini kurtarmak için bireyler olarak var gücümüzle direnç göstermek. Birinci Dünya Savaşı’nda, İkinci Dünya Savaşı’nda barış için uğraş veren sosyalistler, komünist partizanlar sonuçta büyük bedeller ödediler ama Nazizm’i, faşizmi yenmeyi başardılar. Günümüzde halkları yok etmeye uğraşan emperyalist devletler geçmişten daha güçlü. İnsanlık belki de çok daha zor bir sınavdan geçecek. Yine bedeller ödeyecek. Sonuçta ise kazanan insanlık olacak. Buna kuvvetle inananlardan biriyim ben de.
Yannis Ritsos, komşu ülke Yunanistan’ın unutulmaz şairlerinden biri. Bizim Nâzım Hikmet gibi hep daha yaşanası bir insanlık, daha umut bir verici bir dünya için yazdı. Zulme, zalimlere, savaşa karşı çıktı. Bu yazıyı da Yannis Ritsos’un daha önce de okurlarımla paylaştığım “Barış” şiiriyle bitirmek istiyorum. Şiiri dilimize İoanna Kuçuradi ve Özdemir İnce çevirmişler.
Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında sevdalıların sevda sözleridir barış.
Gözlerinin içinde uçsuz bucaksız bir gülümseme
elinde yemiş dolu bir zembil
ve alnında ter tomurcukları
-pencerede suyu soğutan testideki damlalar gibi-
akşamüstü eve dönen babadır
barış.
Dünyanın yüzünde yara izleri kapanırken
ağaçlar diktiğimizde havan mermilerinin kazdığı çukurlara
yangının kavurduğu yüreklerde ilk tomurcuklarını açarken umut
ve ölüler kanlarının boşa gitmediğini bilerek
yan dönüp içerlemeksizin uyuyabildiklerindedir
barış.
Barış yemek kokusudur tüten akşamleyin
arabanın yolda durmasının korkutmadığı
kapı çalınmasının dost demek olduğu
ve pencereyi saat başı açmanın,
renklerinin uzaktaki çanlarıyla
gözlerimizin bayram etmesini sağlayan
gökyüzü demek olduğu zamandır
barış.
Barış bir bardak sıcak süt ve bir kitaptır uyanan çocuk önünde.
Başaklar birbirlerine eğilip “İşte, ışık, ışık, ışık!” dedikleri
ve ufuk çemberi ışıkla dolup taştığı zamandır
barış.
Hapishaneler onarılıp kitaplıklar yapıldığı zaman
eşikten eşiğe bir türkü yükseldiği zaman geceleyin,
cumartesi akşamları mahalle berberinden çıkan yeni tıraş olmuş bir işçi gibi
baharda ay buluttan çıktığı zamandır
barış.
Geçmiş gün
yitirilmiş gün olmadığı
sevinç yapraklarını akşamın içine salan kök
ve kazanılmış bir gün, hak edilen bir uyku olduğu zaman
acıyı kovmak için zamanın dört bucağından
güneşin hemen ayakkabılarını bağladığını duyduğun zamandır
barış.
Barış ışınlar demetidir yaz ovalarında
iyilik alfabesidir tanın dizlerinde.
“Kardeşim” dediğin- “Yarın kuracağız” dediğin zaman
kuracağız dediğimizi kurunca türkü çığırdığımız zamandır
barış.
Ölüm yüreklerde az yer kapladığı
ve güvenli parmaklarda mutluluğu gösterdiği zaman bacalar,
ikindi vaktinin büyük karanfilini
ozan ve proleter aynı şekilde kokladığı
zamandır
barış.
İnsanların sıkışan elleridir barış
dünyanın masasındaki ekmektir
gülümsemesidir annenin.
Budur yalnızca.
Başka bir şey değildir barış.
Ve toprakta derin karıklar açan sabahlar
tek sözcük yazarlar:
Barış. Başka bir şey değil. Barış.
Dizelerimin rayları üzerinde
buğday ve güller yüklenmiş
geleceğe doğru yol alan trendir
barış.
Kardeşlerim,
barış içinde derin derin soluk alıyor
tüm dünya bütün düşleriyle.
Verin elinizi kardeşlerim,
işte budur barış.
Evrensel'i Takip Et