12 Ekim 2023 04:41

Müesses nizam, İsrail ve Filistin direnişi - 3

İsrail'in saldırılarında Gazze'nin kuzeyinde yer alan El Karame mahallesinde birçok bina kullanılamaz hale geldi.

Fotoğraf: Ashraf Amra/AA

Paylaş

Tüm dünyada, İsrail ve Türkiye’de de hükmünü sürdüren kapitalist sömürü düzeni deprem ya da sel gibi bir doğal afet değil. Son noktasına, imar afları, konutların fay hatları üzerine, dere yataklarına ve temel bile atılmadan yapılabildiği imar politikalarıyla vardırılarak on binlerce insanın ölümüne neden olunan insan yapımı kâr hırsı üzerine kurulu bir düzen.

Küçük bir azınlık başkalarının sırtından malikane ve saraylarda varlık içinde yaşayıp yönetirken, üreten ezici çoğunluğun yokluk içinde sürünmeye mahkum edildiği, insanın insanı sömürdüğü düzen. Sömürü ve sömürü düzeni kalubeladan beri yok. Yarın da olmayacak. Sovyetler Birliğinde 40 yıla yakın son verilmişti sömürüye.

İnsanın geliştirebildiği üretici güçlerinin düzeyine göre düzenlerde yaşıyoruz. Ve şimdi artık dünyada birkaç on milyon ailenin üreten milyarların sırtından efendilik etmesinin son demlerindeyiz. Artık bir Volkswagen 60, Türkiye’de bile bir Renault 57, Şanghay fabrikasında bir Tesla 40 saniyede üretiliyor. Bunca gelişkin üretici güce karşılık işçi ücretlerinin açlık sınırı civarında olduğu bir “adil paylaşımı” işçiler ancak daha bir süre kabul edebilir. Eksiklik nesnellikte değil. Kapitalist düzenin sona erdirilebilmesinin tüm ön koşulları fazlasıyla var. Tek eksik, işçi ve emekçilerin kendi sınıf çıkarlarıyla güçlerinin farkına varıp sömürü düzenine ve koruyucusu askeri-bürokratik makineye son vererek kendi egemenliklerini kurma bilinç ve örgütlülüğüne sahip olmayışları. İşçi sınıfı eksiğini giderecektir.

Dünyanın kurulu düzeni yalnızca sömürüye dayalı değil. Bunca sömürünün devamı devasa bir koruyucu güce ihtiyaç gösteriyor. Bu, askeri-sınai kompleksiyle devasa bir makine. Ve düzenin bekası sadece silah tekelini değil, sömürülenlerin ağulanıp aldatılmaları içerikli araçların sonuna kadar kullanılmasını gereksiniyor. Biri, milliyetçilik.

Milletler de kalubeladan beri var değil. Kapitalizmle birlikte, onun şafağında ortaya çıktı ve -milliyetçi zevat kendisine mukayyet olsun- onunla birlikte tarih olacak!

Ancak millet demek milletler arasında rekabet ve milli çatışmalar demek. Kendisi rekabete dayanan kapitalizm doğarken milletler olarak örgütlendi ve zenginlikleri önce komşu, giderek daha ötelerdeki milletlerle paylaşamadı. Bütün milletler “üstünlük” iddia etti ve elindekileri almak için komşularından başlayarak başka milletlerle çatıştı. Buna “pazar kavgası” ya da “rekabeti” dendi. Her daim barışçıl yürümedi, çoğu kez milletler birbirlerine karşı silaha sarıldı.

Başlangıçta İngiltere dünya pazarlarına hakim olmuşken kapitalizm tekelleşti. Artık emperyalist kapitalizm uluslararasılaştı, uluslararasılaşan emperyalist burjuvazinin de milletle ilgisi kalmadı. Ama tekeller ABD ya da Fransa, Almanya ya da Çin gibi ülkelerde merkezileşmişti ve “milli” kaygılarla hareket edip milliyetçiliği kullanmayı sürdürdü. Artık pazar kavgası emperyalist tekeller ve devletler arasında sürüyor.

Ancak milletler olarak örgütlülük ve emperyalizm, bir ülke içinde hakları tanınmayanların yanı sıra emperyalistlerin baskı altına alıp sömürgeleştirerek yağmaladıkları milletlerin de milli baskı ve zorbalıktan kurtuluş kavgalarını koşulladı, koşulluyor.

Gerek Filistin milleti gibi ülkesi işgal edilen gerekse emperyalistler tarafından yağmalanan milletlere “köle” muamelesi ediliyor çünkü. Dünya sömürenlerle sömürülenler arasında bölündüğü gibi, ezen ve ezilen milletler olarak da bölünmüş halde. Ezen milletler ezilenlerin kendileriyle eşit siyasal haklara sahip olduklarını kabul etmiyor. En başta devlet olma/kurma hakkına pazartesi gününden itibaren İsrail’in yaptığı gibi kitlesel bombardımana bile başvurmaktan kaçınmayarak saygı göstermiyor. Yasaklı fosfor dahi kullanıyor. Bombardımanın gerekçesiyse sivillerin hedef alınmış olması!

Oysa Yahudiler sadece fırınlarda yakıldıkları Hitler Almanya’sında değil dağıldıkları dünyanın dört bir yanında, Mısır’da, Rusya’da, İspanya’da örneğin köleleştirilmiş, yaşam kendilerine zehir edilmişti. Şimdi siyonizm benzerini Filistinlilere uyguluyor ve ulusal köleliğe boyun eğmeyip direnenleri terörist ilan ediyor!

Elektrik yok, su ve yiyecek yok, yakıt yok!” Sadece bomba. Sadece ölüm!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa