Gece yarısı treni
Fotoğraf: Pexels
1978 yılının mayıs ayında Midnight Express vizyona girdi. Senaryosunu Oliver Stone yazdı, Alan Parker yönetti. 6 dalda Oscar’a aday gösterildi, ikisine hak kazandı.
Film; 1970 senesinde İstanbul’da uyuşturucu ile yakalanan Billy Hayes’in 4 yıllık cezasının Yargıtay tarafından az bulunup 30 yıla çıkarılmasını, cezaevlerinde yaşanan işkence, tecavüz ve kötü muameleyi, adaletsizliği anlatıyordu.
Türkiye filmi kınadı, sürekli ve biteviye kınadı. Bu kınamalar sürerken sadece 1981-1984 yılları arasında dahi Diyarbakır Cezaevinde 30 kişi hayatını kaybetti.
Ben doğmadan önce çekilmiş bu filmin dünyadaki etkileri liseyi bitirdiğimde dahi sürüyor, tanıştığım yabancılar bana filmin gerçek olup olmadığını soruyorlardı. Ne diyeceksin? Yıl olmuştu 1996, cezaevlerinde ölüm oruçları. 12 insan öldü.
2000 yılının 19 Aralık’ında o korkunç, 32 kişinin ölümüne sebep olan “hayata dönüş” operasyonu...
2004 yılında Oliver Stone, senaryoda mübalağa olduğunu kabul etti ancak bunu Türkiye ziyaretinde yaptı ve 26 senelik geçmişi silmeye bu yetmedi.
2006’da Demokrasi ve Küresel Güvenlik Konferansına Hayes davet edildi ve İstanbul’da filmin birebir gerçekleri yansıtmadığı anlattı. Cezaevi koşullarının tüm ülkeye mal edilemeyeceği üzerinden Türkiye’ye yaşattıkları için pişmanlık dile getirdi, getirtildi?
2014 ekiminde Hayes’e New York’taki Türklerin 29 Ekim kutlamasında bayrağı göndere çekme görevi teklif edildi ve ilk kati özrünü orada diledi. Diletildi?
Neticede 1978’de çekilen bir filmin karaladığı ülke imajını temizlemek için 36 senelik bir çaba gerekti. Bir çaba vardı.
2014’ten sonra Türkiye zaten süreç içinde demokratik bir imaj verme derdinden çıktı. Demokratikleşme bile değil, imajından dahi çıktı.
2011’de AB Bakanlığı kuran ve 2018’de kaldıran bu iktidar dönemine nasip oldu şu karar: Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Osman Kavala’nın serbest bırakılması için Ocak 2024’e kadar süre verdi.
Eğer Kavala tahliye edilmezse Türkiye heyeti AKPM yetkilerini kaybediyor ve bu haksız tutuklulukta sorumluluğu olan tüm yetkililer için Magnitsky Mevzuatı’nın devreye girmesi söz konusu. Bu da haksız tutuklulukta sorumluluğu olanların üye ülkelere girememesi, buradaki mal varlıklarının dondurulması gibi maddeleri kapsıyor.
Aynı günlerde Gezi davasının bir diğer tutsağı Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında karar vermesi beklenen AYM, üyelerden birinin “Dosyaya hazırlanamadığı” bahanesiyle kararı erteledi.
Depremde yok olmuş bir şehrin vekilini içeride tutmak pahasına “Dosyaya bakamadım” bahanesi, daha önemli ne işle meşguldünüz acaba?
Bir filmin etkisini silebilmek için 40 sene uğraşıp şimdi yenilerini “based on true story” sürekli servis ediyoruz dünyaya. Gezi davası, Kobane davası, Barış Akademisyenleri, Özgür Gündem davası, Pınar Selek davası...
Geceyarısı Express’inden girdim konuya çünkü ülkelerin dünyada nasıl görüldüğü halkının yaşamına, yaşam hakkına ve geleceğine de etki ediyor.
Filistin’in dünyaya sesini duyuramamasını, Gazze’ye hapsedilmiş, gıda, su, elektrikten mahrum bırakılmış, yok edilmek üzere bombalanan 2 milyon Filistinlinin durumunu insan hakları üzerinden tartışamıyor dünya. Hamas’ın tüm Filistin halkını temsil etmediğini anlatamıyor Filistinli. Oysa İsrail halkı Netanyahu’ya karşı tavrını daha net duyurabildi ülke içindeki baskıya rağmen. İsrail halkının barış isteyen güçleri, sosyalistleri, komünistleri, özgür basın, bir grup cesur emekli askerinin Netanyahu karşıtı açıklamaları olmasa, herkes neredeyse bir soykırıma alkış tutmak üzereydi. Dünya; İsrailliye mikrofon tutmaya, söz kesmeden dinlemeye daha yatkın, bir Filistinliye nazaran.
Aradaki fark; Hamas.
Hamas öncesi pek bu zeminde tartışılmazdı bu dava. İşgalcilere karşı sapanla intifada onurlu bir başkaldırı, bir halkın haklı isyanıydı dünyanın genelinde.
Bu ay Afganistan’da deprem oldu ve 2 bin 400 kişi hayatını kaybetti. BM, bazı uluslararası sivil toplum kuruluşları, İran, Çin, Pakistan ve Türkiye yardım gönderdi.
Öylece silindi gitti dünya gündeminden 1-2 günde. Uluslararası bir çağrı ile dünyadan dayanışma ve destek talebi-arzı yaşanmadı.
İran’da Mahsa Amini’nin öldürülmesi üzerine başlayan eylemler sonucu savunma hakkı verilmeden, 15 dakikalık duruşmalar sonucu onlarca insan idam edildi.
Sadece 2022 yılında 582 kişinin idam edildiği İran’da hukuksuzluğun aldığı canların ismi bile artık yansımıyor dünya basınına.
Rusya-Ukrayna Savaşı ile tüm Avrupa Ukraynalıların desteğine koşarken, Somali ve Yemen’e giden yardım azaldı, her gün onlarca çocuk susuzluktan ve beslenememekten can veriyor. O Somali ki İslam tarihinde ilk Müslümanlardan olma kıvancını taşır diye yazılıyor.
Yemen’de ise Suudi ve İran destekli gruplar arası bir iç savaş ortamı var ve BM’ye göre 30 milyonluk nüfusun yüzde 80’i insani yardıma muhtaç halde.
Bazı toplumlar; dünyanın medeni görünen kesiminde ölümle kardeş gibi algılanıyor.
Avrupa’da terör saldırıları tüm dünyanın gündemine oturur. ABD’de yaşanan her kasırga için onlarca film çekilir. Onlarda insanlar hayatlarını kaybeder, diğerlerinde ölü sayısı olarak geçer ve sayılar bile net konuşulmaya ihtiyaç duymaz. Ha on Afgan düşmüştür Taliban’dan kaçmaya çalışırken ha bin. Dünya o uçak tekerine tutunmanın getirdiği sakil, absürt görüntüye kilitlenir.
Sanırlar ki Filistin’de analar, yalnız iyi taş atsın diye çocuk doğurur. Sanki onlar koynunda uyumamış, ilk kelimelerinde mutluluk gözyaşı dökmemiş sanki her bir evladına ne hayaller besleyerek özenle isim seçmemiştir. Kızarlar Somaliliye, onca yokluk içinde nasıl çocuk yapabildi diye, içgüdüsel nedenler bulur, tezler yazarlar çünkü medeniyetten kopuk bir kabilenin üremesi ancak hayvanlardaki gibi içgüdüsellikle izah edilebilir onlara göre. Yemenlilerin bir salgındaki gibi, sağlık hizmetine ulaşamadıklarından kör kalmasını umursamazlar zira gözleri açılsa bile ne görecektir hayata dair, ne gösterebilecektir kendinden olan, görülmeye değer ne vardır ki Yemen’de?
Suriyeli bir sayıdır dünya için, bin sen al, on bin o alsın, beş bin de biz alalım, işe yarayanlardan seçelim kendimize, kalanlara da parasını verelim Türkiye kendi sınırları içinde tutsun.
Dünyaca Ünlü Bilim İnsanı Refai Hamo, eşini ve kızını kaybettiği savaştan kaçıp Türkiye’ye gelmiş ve yıkık bir gecekondudan sesini duyurmaya çalışmıştı: “Üniversitelerinizde benim kuramlarım, kitaplarım okutuluyor, makalelerinizde yazdıklarıma referans veriyorsunuz. Ben ölmedim, hâlâ işimi yapabilirim. “
Bazı halklar savaş, çatışma, yoksulluk, yoksunluk, işgal ile sınana sınana dünya gözünde insan olmaktan çıkıp bir uzak dramın dünyadan silinen sayılarına dönüşüyor. Ucuz iş gücü köleliğinin bir sonraki aşaması.
Her ne hikmetse genelde de İslam devletlerinin başına geliyor. Şimdiye kadar ekonomisi ve gücü uyarınca lobi oluşturup, dayanışmaya girip, bir araya gelip tek bir Müslüman halkı refaha kavuşturamamış İslam devletleri.
Laiklik savunurken, elimizdekini kaybettiğimizde hangi safha geçeceğimizin projeksiyonu olsun.
99 depreminde tüm dünyadan destek gelmişti, 6 Şubat depremi 11 şehri vurdu, 10 milyon insanın yaşadığı bir alanı. Sayı 50 bin civarı dediler. İkna olmadık ve kesin sayıyı duymak üzerine baskı yapmadık. Toplu mezarlarda geride onları arayacak kimsesi kalmayan insanlar var. Biz sayı olduk artık, insan canı değil.
Yurt dışından desteğe gelen Alman ve Avusturya ekipleri güvenlik gerekçesiyle ayrıldı. İspanyol ve Slovak ekip iş makineleri ile enkaza girilmesinin cana kast olduğunu belirterek bu insanlık suçuna ortak olmamak için terk ettiler.
Biz deprem ülkesiyiz. Bir dahakinde daha da yalnız olacağız ve bir sayı olarak yazılacağız, küsuratımız on binler olsa da fark etmeyecek onlara.
Geçen bir Paki’nin stand up gösterisi vardı. Okumak için Türkiye’ye gelmek istediğinde annesi “güvenli değil” diye izin vermemiş. Onu anlatıyordu. Pakistan’da karakoldan polis kaçırıyorlar ve sen Türkiye’yi mi güvenli bulmuyorsun? diye.
Tecavüz edilerek öldürülen İtalyan Pippa Bacca, son görüntülerinde kaçarken izlediğimiz Gabon’lu Dina, polis merkezinde vurulan Nijeryalı Festus Okey, Kapadokya’da yürüyüş yaparken bıçaklanan Japon Mai Kurkiharac, ölümündeki esrar hâlâ süren ABD’li
Sarai Sierra, Beşiktaş’ta bir eğlence mekanına açılan ateşte kör kurşunla hayatını kaybeden İsveçli Maggie Badgo, bisikletle beş ayrı kıtada 40 ülke gezen ve Marmaris’te trafik kazasında ölen Christian Jean Auguste Niaffe, niceleri ve ülkenin metropolünde yaşanan mafya hesaplaşmaları nezdinde dünya; onların büyük acılarının bizim rutinimiz olduğunu gördü. Biz ölümleri büyütmedik, dünyanın eksenini kaydırmadık.
Ankara Garı Katliamı, Suruç, Roboski, Taksim saldırıları, Reina Katliamı, deprem, iş cinayeti, kadın cinayetleri, biteviye yurt dışı operasyonda şehit haberleri, ölüm bize teşne biz ölüme.
Netanyahu’nun karşısında ne İslam devletleri bir araya gelip katliamı durduracak ne uluslararası örgütler, müreffeh devletler bir yaptırım uygulayacak. Netanyahu’nun ve siyonizmin karşısında en büyük duvar; barıştan yana, katliama karşı, insan hakları savunan, işgal karşıtı kendi halkı. Filistin halkını dinlemeyi reddeden dünya Filistinlinin haklılığını onlardan dinliyor.
Hiçbir emperyalist güç, dincilerin elinde dünyayla bağı koparılıp köleliğe, yoksulluğa, yoksunluğa ve ölüme terk edilmiş halkların kurtarıcısı olmadı, olmayacak. Yarattığı pisliği temizlemez emperyalizm, tedavi etmek için hasta etmez, yıkmak için eder.
Hiçbir İslam devleti de halkına gül bahçesi, diğer İslam devletlerine koşulsuz din kardeşliği vadetmedi.
Bizim birinci sorunumuz bu dincileşme ve yok ettiği evrensel adalet normları, hukuk.
Tencere boş demeyi geçelim, bize açlıktan öte ölüm mü yok, seç beğen al, istatistiklerde bir rakam ol. Bizim yeniden “can” olma kavgası vermemiz lazım. İnsanız biz insan.
Demem o ki son yıllarda, o gece yarısı trenine son sürat doluştuk, gidiyoruz güneşin hiç doğmayacağı yerlere.
Hiçbir istasyonda durmuyor, dünyanın diğer güçleri durdurmayacak, makasçısı da biziz, yolcusu da.
Ya inelim ya rayı değiştirelim artık.
- Var mıyız yok muyuz? 18 Ocak 2025 04:08
- Uykusuzluk üzerine 11 Ocak 2025 05:00
- Merhaba yeni sene, mutluluk hangi seneye? 04 Ocak 2025 06:30
- Öngörü, strateji ve bir film üzerine 28 Aralık 2024 04:50
- Uyanık tutan sorular 21 Aralık 2024 05:15
- Kara kış 14 Aralık 2024 04:45
- Karar üzerine tartışma 07 Aralık 2024 06:25
- İçimdeki taziye çadırı 30 Kasım 2024 06:10
- Had aşımı 23 Kasım 2024 05:04
- Kitap-defter açık sınav 16 Kasım 2024 04:47
- Soru 09 Kasım 2024 04:19
- Bi'şey 02 Kasım 2024 04:47