Batılı hükümetler İsrail’den, halklar Filistin halkından yana: Türkiye’nin safı nerede?

Binyamin Netanyahu | Fotoğraf: Kremlin Sarayı

İsrail 10 günden beri havadan, karadan, denizden yaptığı saldırılarla çocuk, kadın, hastane, sivil yerleşim yerleri, okul, gazeteci, insani yardım kuruluşları… demeden Filistinlilere ölüm yağdırıyor. Vahşi, “savaş kuralları”nı bile tanımayan; bunu da açıkça ilan eden siyonist İsrail hükümeti, daha büyük bir vahşet için bir yandan Gazze sınırına on binlerce asker, tank, top… gibi ağır silahlar yığarken, öte yandan da “Kara harekatı bugün”, “Kara harekatı yarın”, olmadı “Hava muhalefeti nedeniyle kara harekatını birkaç gün sonra başlatacağız” gibi haberlerle gündemi yönetmeyi amaçlıyor.

Ama İsrail asıl olarak bu zamanı Gazze’ye yönelik bir kara harekatı için güçlerini sınırlara yığmak için kullanırken Gazze’nin kuzeyinde yaşayan 1.1 milyon Filistinliyi Gazze’nin güneyine göç etmeye zorlamak için kullanıyor. Böylece bir kara harekatı için “toprağı düzenlemeyi” de amaçlayan İsrail’in en azından Gazze’nin kuzeyine yeni “yerleşim merkezleri” kurmayı amaçladığı da ortaya çıkmış bulunmaktadır. Dahası İsrail’in böylece Gazze’nin güneyine sıkışacak 2.2 milyon Gazzelinin bu alana sığmayacağı için Gazze’yi terk etmek zorunda kalacaklarını hesapladığı, böylece Gazze’nin bütününde nüfus değişimi yapmayı planladığı da anlaşılıyor.

HALKLARIN İSRAİL SALDIRGANLIĞINA TEPKİSİ YAYILIYOR

İsrail Savunma Bakanının açıkça Filistinlileri kastederek askerlere “Onlar insan değil insanla hayvan arısında bir tür. İnsan hakları, savaş hukuku… hiçbir kuralla bağlı değilsiniz. Tüm kuralları biz koyacağız…” diyerek yıkın, vurun, öldürün… emri vermesine karşın Batılı ülkelerin hükümetleri, kimi “sol” çevreler dışında “muhalefet partileri” İsrail’i mağdur ve mazlum göstererek, ona her yolla destek açıklamaları yapmaya devam ediyor. Nitekim ABD ikinci bir uçak gemisi eşliğinde bir savaş gemileri grubunu daha Akdeniz’e göndermek üzere yola çıkarırken İngiltere de 2 savaş gemisini Doğu Akdeniz’e göndereceğini açıkladı.

Batılı hükümetler İsrail’e önemsiz itirazlar yapsalar da tam destek vererek İsrail’in arkasında yer alırken halklar, “özgür Filistin”, “savaşa hayır” gibi sloganlarla, talepleriyle yayılıp kitleselleşiyor. Nitekim Avrupa’da İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya’da başlayan İsrail’in protesto edilip Filistin halkına destek gösterileri diğer Avrupa ülkelerine de yayıldı. ABD, Kanada, Latin Amerika ülkelerinde de Filistin’e destek gösterileri yayılıyor.

Kısacası Batı ülkelerinde hükümetler İsrail saldırganlığının arkasında yer alırken, halklar Filistinlerin yanında yer almaktadır.

İSRAİLLİ DEMOKRATLARIN TUTUMU ÖNEMLİ

Netanyahu ve siyonist hükümetin Filistinlilere karşı açtığı savaşa ilk karşı çıkışın bizzat İsrailli aydınların, demokratların insan hakçılarının, İsrail Komünist Partisi ve muhalefet içindeki bazı partilerin de olduğu bir kesim tarafından yapılmış olmasının çok önemli olduğu tartışmasızdır.

İsrail’in en önemli gazetelerinden Haaretz, İsrail’in savaş ilan ettiği gün manşetine çektiği başyazısında olup bitenin sorumlusu olarak açıkça Netanyahu’yu gösterdi. O günden beri de bu tutumu sürdürmektedir.

İsrail Komünist Partisi ve muhalefetteki bazı partiler ile İsrailli demokratlar, aydınlar, bilim ve kültür insanları iktidarların siyonist politikalarına cepheden “savaşa hayır” diyerek, “Laik ve demokratik bir Filistin” talebini, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını savunmaktadırlar.

Hele de hükümetin bir “beka savaşı” ilan ettiği ve muhalefetin de geniş bir kesimini yedeklediği koşullarda bu tutumda ısrar etmek, lafta da kalmayarak bunu gösterilerle ortaya koyabilmek elbette küçümsenmemesi gereken, hatta “kahramanca” bir tutumudur. Ve bu tutum, Filistin ve İsrail’in içinde bulunduğu koşullar dikkate alındığında çok değerli, herhangi bir ülkedeki destekten daha somut ve önemlidir.

Yani Filistin sorununun çözümü İslam kültürü ile Hristiyan-Yahudi kültürü arasındaki “medeniyeteler savaşı” üstünden olmayacak. Tersine bu çözüm, siyonist-emperyalist savaş ve soykırımcı ittifakı ile Filistin halkının İsrailli barış ve demokrasi güçleri başta olmak üzere tüm dünyanın demokrasi ve barış güçleri ile dayanışarak yürütüldüğü ölçüde mümkün olabilecektir.

FİLİSTİN SAFLAŞMASINDA TEK ADAM REJİMİNİN YERİ NEREDE?

Türkiye’nin, yani Erdoğan’ın tek adam rejiminin Filistin-İsrail politikası ise yeni dramatik savrulmalarla karşıya.

Tam da karşılıklı, büyükelçilerin atandığı, Netanyahu ile Ankara ve Tel Aviv’de kucaklaşılacakken Hamas’ın saldırısını bahane ederek İsrail’in savaş ilan etmesi karşısında Türkiye, açıkça İsrail’in savaş ilanı karşısında yer almak yerine Mısır ve Suudi Arabistan (SA) ile birlikte, “taraflara itidal” çağrısı yapma çizgisinde durdu. Ancak tek adam yönetiminin diplomasisi, sonraki gelişmeler karşısında ne yapacağını şaşırmış bulunmaktadır.

Özellikle de ABD’nin Türkiye’nin SİHA’sını düşürmesini bile sineye çekmişken Biden’in Türkiye’nin kuzey Suriye’deki girişimlerinden dolayı IŞİD’e karşı mücadeleyi zayıflattığı ABD’nin ulusal güvenliği için tehdit oluşturduğuna dair iddiaları sonrasında Erdoğan birden, “Ey Amerika” diyerek, “ABD nere, Akdeniz nere, İsrail nere, Gazze nere!” diye soran bir çizgiye geçti.

Tabii; acaba bize;

  • 71 yıldır NATO’nun bölgedeki tek ülkesi olarak ABD askerlerine radar ve hava üsleri kurduran siz değil misiniz diye soran olur mu,
  • Suriye’ye, Irak’a, Orta Afrika’ya asker göndermek ve yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesi için izin verme yetkisi için Meclise tezkere göndermediniz mi soruları sorulmaz mı,
  • Ya da bugüne kadar yapılan bu tür çıkışlara bakılarak, “Söyleneler laftan ibarettir, 31 Mart yerel seçime kadar böyle konuşurlar ama 70 yıldır olduğu gibi sonra taşlar yerli yerine oturur” denmeyecek mi,
  • Önceki gün de Doğu Akdeniz’de dört gün süreyle bir tatbikat yapılacağı duyuruldu. Tabii tatbikatın kime karşı olduğu açıkça söylenemeden ama içeriye yönelik olarak, “Bakın ABD ve İngiltere’ye, hatta tüm batıya meydan okuduk” propagandası yapılacağı, bunun 31 Mart 2024’e kadar sürdürmek istenip istenmeyeceği konusunda sorular gündeme getireceği umursanmadan!

Sorular daha da çoğaltılabilir ama yukarıdaki sınırlı sayıdaki soru bile Türkiye’nin Filistin politikasının “kör gözüm parmağına” çelişkilerle dolu olduğunu, dolayısıyla inandırıcılıktan uzak olduğunu göstermektedir.

Kısacası NATO üyesi Türkiye bu çelişkili tutumuyla son tahlilde lafta ne derse desin İsrail ve batılı emperyalistlerin safında yer almış olmaktadır!

Bu yüzden de Filistin sorununun diğer önemli sorular gibi, emperyalistler ve bölge gericiliklerinin birbiriyle çatışmaları etrafında çözüleceğini bekleyen tutum hep hayal kırıklığı ve büyük acılarla sonuçlanmıştır. Sorunun gerçekçi çözümü halkların barış ve demokrasi mücadelesi çerçevesinde ele alındığı ölçüde mümkün olabilecektir. Bu çok tekrarlandığı için klişe bir gerekçe olsa da söz konusu olan 75 yıllık Filistin davası olduğunda bu gerçeği bir kez daha yinelemenin bir sakıncası yoktur.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Şireci Tekstil 2023’te vergi öncesi kârı 1.6 milyar TL ama 2023’te hiç vergi ödemedi. İşçilere teklifi yüzde 30 zam.

Karafiber 2023’te 6.6 milyar TL değerinde net satış geliri elde etti. Bu satışlardan “kâr etmediğini” öne sürerek vergi ödemedi.

Yalçın Kardeşler Halı 2023’te kendi beyanıyla 44.4 milyon TL vergiye esas kâr elde etti. İşçilere yüzde 34 zam dayatıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et