18 Ekim 2023 04:20

Gazze'deki savaş Fransa'yı da yakar

Fransa'daki eylemde açılan 'Özgür Filistin' dövizi

Fotoğraf: İbrahim Ezzat/AA

Paylaş

Türkiye’nin haline dair “hali pürmelalimiz” yazıları yazıp dururken, koca bir coğrafya hatta dünya hali bizi bu minvalde yazılara sürükler oldu. Aramızdaki dost sohbetlerinde de “Her bir şey de bizi bulmasaydı” cümleleri yine yeniden kurulmaya başladı. Ne oluyor ve ne olacak kaygıları zaten hiç rahatlamayan yüreğimizi sıkıştırdıkça sıkıştırıyor. Yine, yeniden. Bazen, hatta sık sık, artık canıma tak ettiğini düşünüyorum.

7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’de gerçekleştirdiği saldırı sonrasında, Ortadoğu bir defa daha kan gölüne döndü. Zaten kan hep akmaya devam ediyordu da dereler bazen göl hatta deniz oluyor. Bu sefer okyanus olma yolunda. İsrail Başbakanı aşırı sağcı Benyamin Netanyahu’nun istediği bir gözdü, Hamas ona on beş-yirmi göz verdi. Hamas’ın sayesinde Netanyahu ölüler üzerinde dans ediyor. Olan da halklara oluyor.

Dünyanın orasında, burasında pıtrak gibi çoğalan bu otoriter faşist liderler dünyanın başına elbet büyük bir çorap örecekti, bu vesileyle çorabın en büyüğü örülmeye başladı. Sadece bölgeyi değil, tüm dünyayı sarsacak nitelikte bir bela ile karşı karşıyayız. İsrail ve Filistin arasında 7 Ekim’den beri yaşananlar hemen yanı başlarındaki Lübnan’ı zaten yakar, ama daha uzakta, örneğin Fransa’yı, Almanya’yı, İngiltere ve ABD’yi de yakar. Nitekim yakmaya da başladı.

Fransa’nın İsrail’den yana tutum almasının ardından, öncelikle, İçişleri Bakanı Gérald Darmanin Filistin yanlısı eylemleri yasakladı, yasağa rağmen binlerce kişi eylemlerde bir araya geldi. Polis eylemcilere müdahale etti. Paris sokakları, temmuz ayındaki gösterilerin ardından bir defa daha şiddet görüntülerine sahne oldu. Yasakların eylemlerin önüne geçemeyeceği, hatta yasakların ve polis şiddetinin “Halkı isyana teşvik ettiği” bir ülkeden söz ediyoruz. Dolayısıyla, önümüzdeki günlerde bu sahneler artarak devam edecektir.

Ardından, 13 Ekim günü, Fransa’nın kuzeyindeki Arras kentinde Edebiyat Öğretmeni Dominique Bernard, yirmi yaşındaki bir genç tarafından öldürüldü. Otoriteler, olayın öğrenci-öğretmen anlaşmazlığına dayalı bir cinayet değil, İslamcı bir terör saldırısı olduğunu açıkladı. Zira, failin Kafkas kökenli olması, poliste kaydının olması ve kardeşinin DAEŞ ile ilişkisinin bulunması bu ihtimali güçlendiriyordu. Son yıllarda, Fransa’daki eğitim politikalarının da bir sonucu olarak öğretmenler sık sık hedef haline geliyor. 16 Ekim 2020’de Tarih ve ^Coğrafya Öğretmeni Samuel Patty’nin öldürülmesi ülkede infial yaratmıştı. O dönemde ülke adeta İslam, göç gibi konular eksenli olarak ikiye bölündü. İslam ve göç karşıtlığı her geçen gün hızla yükselmeye devam ediyor. Arras kentinde bulunan Gambetta Lisesinde 13 Ekim’de gerçekleşen saldırı nedeniyle ülkedeki terör alarmı üst seviyeye çıkarıldı. 14 Ekim’de polise çok sayıda bomba ihbarı yapıldı. Bu ihbarlar üzerine Versailles ve Louvre Sarayları ile Paris’in önemli tren garlarından Gare de Lyon boşaltıldı. Paris başta olmak üzere ülkede güvensizlik fırtınası esiyor. Bu vesileyle halihazırdaki sendikal eylemlerin baltalanması işten değil. Saldırının gerçekleştiği Fransa’nın kuzey bölgesi, özellikle de Arras’ın bağlı olduğu, Manş Denizi kıyısında, İngiltere’ye en yakın noktada konumlanan Pas-de-Calais ili göçten en çok etkilenen yerlerden. İngiltere’ye geçmek isteyen göçmenlerin geçiş noktası. Kent aynı zamanda, fabrikaların kapanması, artan işsizlik -ülke ortalamasının üzerinde- nedenleriyle göçmen karşıtlığının önemli bir boyuta vardığı, bununla paralel biçimde aşırı sağa verilen oyların da çok arttığı bir bölge.

Bu arada Fransa siyasetinin temel aktörleri de darma duman. Filistin-İsrail meselesinde yaşanan gelişmelerden ötürü solda çok derin bir bölünme oldu. Fransız Komünist Partisi (PCF) sol ittifak NUPES (Ekolojik, Sol ve Halkçı Yeni Birlik) ile yollarını ayırma noktasına geldi. Bunun nedeni Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) Hareketinin Lideri Jean-Luc Mélanchon’un Hamas’ı terör örgütü olarak nitelememesi. France Culture radyosunda geçtiğimiz cuma günü bir programa katılan PCF Lideri Fabien Roussel NUPES ile yolları ayırmanın sinyallerini çok net bir biçimde verdi. Benzer bir biçimde, Sosyalist Parti (PS) de Mélanchon’un yönteminden ve Hamas’ı terörist örgüt olarak nitelendirmemesinden rahatsız. Sosyalist Parti içinde bir grup, partinin NUPES ittifakından ayrılması için harekete geçti. Ortalık toz duman.

Fransa’daki bu gelişmeler, Hamas’ın saldırısının ve İsrail’in kitlesel imha operasyonlarının, ülkenin iç siyasetini ve gündelik yaşamını nasıl da derinden etkileyeceğini ve biçimlendireceğini gösteriyor. Fransa örneklerden sadece biri. Benzer durum başka ülkelerde de yaşanıyor, yaşanacaktır. Zira, dünyanın herhangi bir yerine düşen ateş, günümüz dünyasında başka yerleri de yakıyor. Hele de bu yer Ortadoğu ise!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa