Batılı emperyalistler-İsrail suç birliği
Filistin’e yönelik imha saldırılarının baş sorumlusu, İsrail’in baş patronu Amerikan emperyalizmidir. Pentagon şefleri iki gün önce, “İsrail ile Hamas arasında Gazze’de artan çatışmaya yanıt olarak ABD ordusunun 2 bin askerini konuşlandırma alarmına geçirdiğini” duyurdu ve İsrail’in Gazze’de bir hastaneye düzenlediği saldırıda en az bin civarında kişinin öldüğü açıklandı. Ayrıca Gazze’de 500’ü çocuk olmak yaklaşık bin 200 kişinin enkaz altında kaldığı belirtiliyor. Bunlar 17 Ekim tarihli gazete ve ajans haberlerinde öne çıkanlar.
İsrail devlet yönetimi Ortadoğu korsanıdır. İşgalci, saldırgan ve teröristtir. Baş koruyucusu Amerikan emperyalizmi benzeri politikaları dünya ölçekli uygulayan ve uluslararası alanda yeni savaşların hazırlık evresinden başka bir anlamı olmayan burjuva “barış politikası”nın baş kıyıcısıdır. Halihazırda dünyanın en büyük ekonomik-mali ve askeri gücü olması nedeniyle bütün kıtalarda hegemonya kavgasının baş gücü konumunu sürdürmek için başlıca rakipleri olarak gördüğü Çin ve Rusya’ya karşı Batı’nın tüm emperyalist güçleriyle gerici-iş birlikçi yönetimleri yedeğinde tutma politikası izleyen ABD’nin yönetimi; saldırgan ve yağmacı politikalarını “Barış ve demokratik değerlerin korunması” yalanıyla pazarlamaya çalışıyor.
Çin’in hızlı gelişimi ve Rusya’nın nükleer güç olması gerçekliğine karşın, yine mevcut koşullarda Batılı emperyalistleri de yedeklemiş olan ABD, barbar faşist güçleri destekleyen ve dünya halklarının barbarlıkta sınır tanımayan baş düşmanıdır. O, Biden’ın eline tutuşturulmuş kağıtta yazılanları ve kulağına fısıldanan cümleleri tekrarda dahi zorlanarak ileri sürdüğü üzere “barış isteyen-barıştan yana” bir güç değildir. İsrail-Filistin savaşı karşısındaki tutumu bunun aktüel çarpıcı kanıtıdır.
Emperyalizmin Ortadoğu’daki ileri karakolu ve korsan jandarması olan İsrail yönetimi, Türkiye, S. Arabistan ve Mısır gibi bölge ülkeleri yönetimlerinin somut ve fiili bir tepki politikasıyla da karşılaşmamanın avantajlarına sahiptir. Riyakar kınamaların hiçbir etkisinin olmadığı açıktır. Batılı emperyalistlerin ve Batı menşeli mali sermaye ve tekellerin düzeninin Ön Asya ve Afrika’da tutunması ve bu bölge ülkeleri kaynaklarının yağmasının güçlerini oluşturanlar, Filistinlilerin topluca katledilmesi politikalarına ortak olurken, bölge ülkeleri halklarını da ateşten çemberin içine atmaktadırlar.
ABD-İngiliz emperyalistleri başta olmak üzere emperyalistlerin koruması ve desteğindeki İsrail siyonist yönetimleri, 1948’den beri Filistin halkını imha politikasıyla sindirip teslim almaya, olmadığında da yok etmeye çalışıyor. Siyonist yerleşim politikasıyla Filistinliler topraklarından sürülürken buna karşı direnen çocuk, kadın, yaşlı fark etmeksizin katledilirken, Batı’nın “demokrasileri” diye de pazarlanan kapitalist diktatörlüklerinin yöneticileri İsrail’in ardı sıra diziliyor ve “şeriatçı teröristlere karşı kendini savunma hakkı” diye bir masalı da tekrarlayarak Filistinlerin üzerine bomba yağdırılmasına güç kuvvet veriyor. Batılı emperyalistler napalm bombaları, tank top mermileri, füze ve savaş uçağı desteğiyle Filistinlerin yok edilmesi savaşının suç ortaklarıdır.
Asya Pasifik’ten Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Kafkasya’ya her yanda mali ekonomik ve askeri politikalar izleyen ABD bu katliam politikalarının baş sorumlusudur. Yıkım ve imha süreklilik gösterirken ABD’nin politik-askeri şeflerinin yanı sıra İngiliz ve Alman yönetimleri de Netanyahu kuvvetlerinin yanında saf tutmuştur. Gazze’nin yıkımı ve Filistinlilerin topluca katledilmesi politikasında Ukrayna’da Rusya’ya karşı olduğundan çok daha çıplak halleriyle bombardıman karargahlarının komuta heyeti yanında duruyorlar. Alman yönetimi ne kadar süreceğinden bağımsız olarak şimdi CIA yeşillerinin en aktif temsilci rolünü üstlendiği Amerikan dünya siyasetinin yedek gücü konumundadır.
Batılı emperyalistlerin izledikleri politika, Ortadoğu haritasını değiştireceğini ilan eden Netanyahu yönetimine desteğin yanı sıra İran, Rusya ve Çin’e karşı, rekabet ve çıkar dalaşıyla bağlı değişime mahkum “birleşik hareket süresi”nin bitimine dek sürecek “güç birliği”ni de açığa vuruyor.
Amerikan-İngiliz emperyalistlerinin baş korsanlığını üstlendikleri Batılı emperyalist şefler, dünya ve bölge politikalarının aleyhine olası evrilmeye barikat oluşturmak için bölge halklarını kan deryasının içine sürüklemekten kaçınmamaktadırlar. ABD ve İsrail’in Batılı güçlerin desteğinde İran ve Rusya’ya karşı yeni mevziler edinmek için bu savaşı kullanma politikası izlemeleri şaşırtıcı olmayacaktır. İran’ı hedefe koymaya ve Rusya’yı kuşatmaya takviye anlamına da gelen nükleer savaş gemilerinin bölgeye sevki, İsrail ve Ukrayna’nın nükleer başlıklı füzelerle takviyesi, halklar aleyhine askeri politikalarda yoğunlaşmanın göstergeleri arasındadır.
Bu savaş, işgal ve imha politikalarına karşı bütün ülkelerin işçi ve emekçilerinin mücadeleyi yükseltmesine ihtiyaç vardır. Sorun kapitalist emperyalist barbarlığın kale burçlarında oturanların göstermek istedikleri gibi “barbarlarla medeniler arasındaki savaş” sorunu değil, insan canı ve kanıyla beslenen kapitalist sömürü sisteminin ürettiği yıkım ve imhaya, kaynağıyla birlikte son verme mücadelesinde birleşme ve bu mücadeleyi ilerletme sorunudur. Proletarya ve emekçilerin ileri kesimleriyle ilerici devrimci aydınların, sosyalist ve devrimci parti ve örgütlerin karşı karşıya oldukları zor ve ağır koşullara karşın güç ve eylem birlikleriyle ilerletme sorumluluğu taşıdıkları mücadele olmaksızın bu kan dökücü-can alıcı sistem varlığını sürdürmeye devam edecek ve bugün Filistin, başka zaman başka bir halk kitle imha silahlarıyla ve yok etme tehdidiyle teslim alınmaya çalışılacaktır. Seyirci kalmak, iş başa düştüğünde yalnız kalmak demektir.
Evrensel'i Takip Et