Montella’nın kerametleri!
Fotoğraf: DHA
Milli Takımın, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’na katılma hakkı elde etmesi tantanası yapıldığı kadar büyük bir başarı sayılabilir mi?
Futbola bu kadar para döken, yatırım yapan bir ülkenin Hırvatistan, Galler, Ermenistan ve Letonya ile mücadele ettiği grupta ilk ikiye girmesi elbette sürpriz değil. Milli Takım son maçında deplasmanda karşılaşacağı Galler’i de yenerek grubu lider olarak tamamlarsa, işte o zaman kayda değer bir başarıdan söz edilebilir…
Son iki maçta alınan galibiyetlerle birlikte, kahraman ve hurafe yaratma heveslisi spor medyası için son derece elverişli bir ortam oluştu…
Bir anda Stefan Kuntz’un yerine getirilen Teknik Direktör Vincenzo Montella’ya övgü yarışına girdiler. Tabii galibiyetleri türlü kerametlerle ilintilendirerek...
Neler demediler, neler yazmadılar ki… Montella, yok takımda aile ortamı oluşturmuş, yok futbolcularla çok özel bağ kurmuş, yok futbolculara özgüven aşılamış, yok takıma yeni bir ruh kazandırmış, yok bütün İtalyan teknik direktörler gibi o da bir taktik dehasıymış, yok takımı farklı bir sistemle oynatmış, yok oyuncuları doğru kullanmış, yok takımı kenardan çok iyi yönetmiş vs.
Galibiyetlerin sırrını bulmak için bayağı bir kafa patlattılar. Oyunculara sordular. Çoğu oyuncunun buna, “Montella bize öz güven aşıladı” şeklinde yanıt vermesinden de haklı olarak tatmin olmadılar.
Bu, nasıl bir öz güven yüklemesi ki kendi ortalama performans seviyesinde ilerleyen bir takımı bir anda bambaşka bir çehreye büründürdü!..
Galibiyetler elbette salt oyunculara öz güven aşılanmasıyla elde edilmedi. Aslında oyun olarak Kuntz döneminden çok da farklı bir performans sergilendiği söylenemez. Milli Takım, Hırvatistan maçının ikinci yarısının neredeyse tamamında ve Letonya maçının ikinci yarısındaki yaklaşık 20 dakikalık dönemde, rakibine tam anlamıyla mahkum oldu. Bu anlar gol yemeden atlatıldığı için, sonradan yeterince üzerinde durulmadı. Zafer şamatası içinde kaynadı gitti...
Oysa bunlar, Milli Takımın hatalarını, yanlışlarını, zaaflarını gösterdiği için üzerinde en çok durulması ve dikkatle irdelenmesi gereken anlardı.
Güçlü zafer havasının hakim olduğu ortamlarda eleştiri ve öz eleştiri kavramları hükmünü yitirir. Dahası, bu işe soyunanlara hoş gözle bakılmaz. Bu da haliyle tartışmanın ve dolayısıyla gelişmenin önünü tıkar. Abartılı zafer ortamının tehlikeli yanıdır bu…
Oyuncuların; galibiyetlere “Teknik direktörün öz güven aşılaması” ve “Konya’ya özgü seyirci kaynaklı yüksek motivasyon” argümanlarının ötesinde bir açıklama getirememesi, teknik anlamda kapsamlı bir değişiklikten söz edilemeyeceğinin itirafı anlamına gelmiyor mu zaten?
Galibiyetlerin sırrını aydınlatma çabası içinde, Milli Takımın daha önce Konya’da oynadığı maçlarda aldığı galibiyetlere gönderme yaparak “Konya’nın uğrundan” söz edenlere bile tanık olduk. Ehh; şans, kader, kısmet, nazar laflarının dillerden eksik edilmediği bir hurafe ortamında “uğur” kavramının da kendisine yer bulması şaşırtıcı değil.
Aslında Montella, galibiyetlerin sistem ve diziliş farklılığıyla elde edildiğini iddia eden bir gazeteciye verdiği yanıtta “sırrı” apaçık ortaya koydu. “Dizilişin çok önemli olduğuna inanmıyorum, önemli olan oyuncuların sahayı doğru paylaşması ve doğru zamanda doğru pozisyon alıp doğru müdahalelerde bulunmasıdır” diyordu Montella…
Futbol, en genel bakış açısıyla bir alan-zaman oyunu… Dolayısıyla kolektif bir mücadele anlayışıyla alanı ve zamanı en doğru, en verimli kullanabilen takım kuşkusuz kazanmaya çok daha yakın olacaktır. Montella’nın dediği de tam bu işte…
Buna karşılık, yaptıkları açıklamalara bakılacak olursa, futbolcuların ağırlıklı olarak işin duygusal kısmına çakılıp kaldıklarını ve teknik anlamda kendilerinden isteneni henüz tam anlamıyla kavrayamadıklarını anlıyoruz. Ya da yaptıkları işi doğru dürüst ifade etmeyi beceremiyorlar…
Ne olursa olsun, zafer havasından bir an önce kurtulmak şart. Zira takımda hatalar, yanlışlar, eksikler, zaaflar çok. Neyse ki Montella, daha alınması gereken çok yol olduğu gerçeğinin farkındaymış gibi konuşuyor.
Hedeflere ulaşabilmek için kahraman(lar)dan, mucize(ler)den medet ummanın, hurafelere bel bağlamanın ve maçlardan önce mehter marşı, maçlardan sonra da “Ölürüm Türkiye” şarkısını çalmanın ötesinde yapılması gereken çok iş olduğunu hiç akıldan çıkarmamak lazım…
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26