Cezayir’den Filistin’e umut çizgisi
Fotoğraf: Muhammad A.F/AA
İsrail’in sınır güvenliği sağlama amacıyla ilgisi olmayan Gazze kuşatması ve dur durak bilmeyen bombardıman devam ediyor. Binlerle sayılan ölülere, on binlerle hesaplanan yaralılara rağmen “uygar”(!?) dünya sessiz kalmak bir yana, kıyıma destek vermeye devam ediyor.
Londra’da Filistin’le dayanışma yürüyüşünde 15 kişi gözaltına alındı. İngiltere İçişleri Bakanı “Filistin bayrağı sallamanın bazı durumlarda yasal olmayabileceğini” önceden açıklamıştı. Fransa İçişleri Bakanı Filistin’e destek amaçlı bütün protestoları “Kamu düzenini bozabilecekleri” gerekçesiyle yasakladı. Strazburg’da Filistin’e destek gösterisine katılan 70 yaşındaki Perrine Olff-Rastegar hafta sonu boyunca gözaltında tutuldu. Alman polisi Berlin’de Filistinlilerle dayanışma gösterisine izin vermedi; Frankfurt’ta ise eyleme katılan 100 kişi, ‘Kimlik tespiti yapılacağı’ gerekçesiyle bir süre gözaltında tutuldu. Hollanda’da Filistin’e destek gösterisinde üç kişi gözaltına alındı.
“Uygar”(!?) ülkelerin tarafını belli etme halleri bununla sınırlı değil.
Frankfurt Kitap Fuarı ve Avrupa Yayıncılar Federasyonu, Filistinli Yazar Adania Shibli için düzenlenen ödül törenini iptal etti. İngiltere’de İşçi Partisinin Müslüman milletvekili Apsana Begüm Filistin meselesiyle ilişkilendirilerek tacize maruz bırakıldı ve güvenliğine yönelik endişeler nedeniyle İşçi Partisi Konferansını terk etmek zorunda kaldı.
Çatışma tüm çirkinliğiyle sosyal medyada da sürüyor. Filistin asıllı Amerikalı Model ve Oyuncu Gigi Hadid, İsrail hükümetinin eylemlerini dengeli bir dille kınamasına rağmen İsrail devletinin resmi Instagram hesabından hedef alındı.
The Guardian gazetesi Netanyahu’nun karikatürünü çizen 42 yıllık karikatüristini işten attı.
Kapitalist merkezlerde 100 yıl sonra özür dilemek zorunda kalacakları kararlar alınmaya devam ediliyor.
* * *
II. Dünya Savaşı’nda Fransa’nın sömürgesi olan Cezayir’den gönüllüler Fransız bayrağı altında savaştı. Avrupa’da savaşın bitişinin kutlandığı 8 Mayıs 1945 günü Setif şehri halkını sokaklara dolduran hem barış sevinci hem de 1830’dan itibaren sürmekte olan Fransız sömürgeciliğinin sonlanması talebiydi. Taşınan Cezayir bayrağı “Yaşasın bağımsız Cezayir!” sloganı eşliğinde 5 bin kişiden oluşan kitleyi coşturdu. Cezayir bayrağını indirmeyi reddeden Bouzid Saal’in polis tarafından vurularak öldürülmesi, göstericiler arasında paniğe ve kitlesel öfkeye neden oldu. İki gün boyunca süren ve 100 civarında Avrupalının öldürüldüğü çatışmalar diğer şehirlere de yayıldı.
General Charles de Gaulle’ün geçici hükümetinin görevlendirdiği General Duval komutasındaki Fransız kuvvetleri beş gün boyunca kadın, çocuk, yaşlı demeden binlerce kişiyi katletti. Uçakların da kullanıldığı bombalama, toplu kurşuna dizme, yargısız infaz, işkence gibi savaş suçlarıyla 45 bin Cezayirli öldürüldü. İsyan bastırıldıktan sonra 4 bin kişi idam edildi.
Rezalet bununla sınırlı kalmadı. Setif Katliamı ve sonrasındaki kıyım Fransa’da derin bir sessizlikle karşılandı. Hemen bütün partilerin gözünde Cezayir, Fransa’nın ayrılmaz bir parçasıydı ve öyle kalmalıydı. De Gaulle hükümetindeki Fransız Komünist Partisi, sömürgecilik karşıtı göstericilerin Almanlar tarafından desteklendiğini iddia ederek katliama karşı çıkmadı. 1954’te İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan ve sonradan cumhurbaşkanı olacak “sosyalist” François Mitterand, işkence ve yargısız infazlara kapı açan bir dille “Yapılması gereken her şey yapılmalı” diyordu.
Bu çok yönlü trajedi, sömürge karşıtı direnişin doğumuna ebelik etti. Geçmişi 1920’lere kadar uzanan bölünmüş Cezayir bağımsızlık mücadelesi, yediği bu darbenin ardından birleşti. 1 Kasım 1954’te ‘Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN)’ ve ‘Ulusal Kurtuluş Ordusu (ALN)’ çatısı altında başlatılan eylemler özgürlüğün yolunu açtı. İnsanlık tarihinin bu yüz akı mücadelesinden doğan ve bir buçuk milyon Cezayirlinin hayatına mal olan bağımsızlık 1962 yılında ilan edildi.
* * *
Cezayir’de de uçaklar sivil halkı bombalıyordu, bebek ölüleri sıra sıra dizilmişti. Cezayirlileri de insandan düşük gördüklerini saklamıyordu sömürgeciler. Netanyahu ve benzerlerinin söylemeyi çok sevdiği gibi “barbar” diyorlardı direnenlere. Sömürgecilerin hep yaptığı gibi yüzyıllık suçlarını örtmek için son haftayı, son birkaç ayı konuşmayı seviyorlardı, “uygarlık götürüyoruz…” diyorlardı.
Ama başaramadılar. Cezayir halkı kazandı. Fransız cumhurbaşkanları özür dileme kuyruğuna girdi.
Filistin halkına yapılanlar herkesin gözü önünde gerçekleşiyor. Şartlar hiç elverişli görünmüyor. Ancak Batı dünyasında gözlenen uğultulu sessizliğe inat, yaşatılan kırımın tıpkı Cezayir’de olduğu gibi bir birleşme ve mücadeleyi sıçratmaya öncülük edebileceğini düşünmek, umut etmek mümkün.
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45
- Günay Kubilay'dan "Bir Kumpas Davasının Anatomisi" 22 Eylül 2024 04:00
- Narin… 15 Eylül 2024 04:51
- Reşit Kibar "Ne" için öldürüldü? 08 Eylül 2024 04:04
- ‘Barış’ emekçinin hayatına nasıl dokunur? 01 Eylül 2024 04:10
- ‘Kolektif Şiddet Siyaseti’ 25 Ağustos 2024 05:07
- Filistin kimin ‘dava’sı? Filistin kimin ‘dava’sı olmalı? 18 Ağustos 2024 04:50