Akbelen Ormanı katledildi ama mücadele bitmedi: İkizköylülerin adalet arayışı sürüyor
Fotoğraf: Sakine Yıldıran
Milas İkizköylülerin ve ülkenin dört bir yanında gelerek çam ağaçlarının altına kurdukları çadırlarda orman nöbeti tutan yaşam savunucularının direnişlerine rağmen Akbelen Ormanı ne yazık ki katledildi. 70 binin üzerinde ağaç, altındaki kömür madeninin çıkarılabilmesi için termikçi şirkete kurban edildi.
Diğer taraftan İkizköylülerin açtıkları davalar da -geçtiğimiz günlerde- mahkeme tarafından reddedildi. Peki neydi bu davalar? Hatırlatalım: Tarım ve Orman Bakanlığınca 28 Kasım 2020 tarihinde Akbelen Ormanı’nda linyit madeni açılması için YK Enerji Şirketine verilen orman tahsisi ve maden işletme ruhsatının iptali davaları.
KÖMÜRÜ ZEYTİNE TERCİH ETTİLER!
Mahkeme ret kararını termik santralin elektrik üretmesinde kamu yararı olduğu görüşüne dayandırdı. Yüzlerce köylünün geçimlik tarım arazileri, yüz binlerce canlının evi olan orman, bilim insanlarının uyarılarıyla on binlerce insanın içme sularının tehlikeye girmesi YK Enerji’nin elektrik üretmesindeki kamu yararından daha önemli değildi mahkemeye göre!
İÇDAŞ ve Limak’ın çıkarı tüm bunların ve dahi doğanın üzerinde bir kamu yararı idi!.. Muğla 1. İdare Mahkemesinin oy birliği ile aldığı kararın tek cümlelik özeti şudur aslında: Kömür üretimi ormana ve zeytinliklere tercih edildi!
Akbelen Ormanı’nı koruma mücadelesi ile ilgili hukuki süreçleri irdelediğimizde ülkedeki hukuksuzluğun tipik örnekleriyle karşılaşırız. Mesela bakanlığın YK Enerji Şirketine verdiği orman tahsis izni 28 Aralık 2021’de sona ermesine rağmen, hukukun arkasından dolanılarak 2041 yılına kadar uzatıldı.
BİR GECEDE MADEN YÖNETMELİĞİ DEĞİŞTİ
17 Temmuz 2021’de şafak baskını ile ormana girerek ağaçları kesmeye başlayan orman işletmesi kesim ekibine direnen İkizköylülerin direnişi köylüler gelene kadar kesilen 30 ağacın dışında Akbelen Ormanı’nı koruyabilmişti. Köylülerin orman içine çadır kurarak 24 saat nöbet tutmaları da bu olaydan sonra başlamıştı.
Nöbetle birlikte devam eden hukuksal süreçte de ilginç olaylar yaşandı. Orman tahsis iznine açılan davadaki birinci bilirkişi keşfinde mahkeme hakimi köylülerin avukatına “ruh hastası” diyerek hakaret etti. Avukatların bu hakareti tutanak altına alıp itirazları sonrası bilirkişi keşfi iptal edildi. Yapılan ikinci bilirkişi keşfinden bir gün önce çıkarılan maden yönetmeliği değişikliği Akbelen davasına bir müdahale gibi yorumlandı. Bilirkişi keşfinin yapılacağı günün gecesi 28 Şubat gece yarısı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliğine göre kamu yararı kılıfı adı altında tapuda kayıtlı olan zeytinliklerde madencilik yapılmasının önü açıldı.
İKİNCİ BİLİRKİŞİ RAPORU MADENE KARŞI
Buna karşın, ikinci keşif sonrası hazırlanan bilirkişi raporu aslında önemli tespitleri olan ve bölgede yapılacak madenciliğin sonuçlarının felaket olacağına dönük uyarılar içeren bir rapordu. Heyetteki iki bilirkişiye göre “Termik santrale kömür temininde kamu yararı var”dı. Oysa dört uzman bilirkişi, madenin sakıncalarını bir bir sıralayıp bölgede kömür madenciliği yapılmaması konusunda görüş bildirdi.
Dört bilirkişi raporda şu önemli noktalara dikkat çekiyordu:
*Akbelen Ormanı’nın ekolojik koridor olarak muhafaza edilmesi zaruriyeti ve rehabilitasyon çalışmaları ile mevcut orman yapısının tekrar geri getirilmesinin mümkün olmadığından, madencilik faaliyetleri nedeniyle önemli düzeyde ormanlık alanın ve orman ekosistem bütünlüğünün zarar göreceği.
*Ocak alanı ile Akbelen Ormanı alanı arasındaki tarım alanlarının zarar göreceği, madencilik faaliyetleri nedeniyle önemli düzeyde toz emisyonunun oluşacağı.
*Bilhassa yörede çıkan orman yangınları alanda ve yakın çevresinde bulunan hayvan türlerinin barınma, üreme ve beslenme faaliyetlerinin devamlılığı açısından bu doğal ormanları kullanıyor olmaları sebebiyle önem arz ettiği, alanda yürütülecek maden faaliyeti sonucunda söz konusu orman ve içerisinde var olan ekosistemin geri dönüşümü olmayacak şekilde ortadan kalkacağı.
RAPORA İTİRAZ MAHKEMEYE CAN SİMİDİ OLDU
Şirket bu bilirkişi raporuna itiraz etti. Çünkü raporu hazırlayan uzmanların önemli bir kısmı kömür ocağına karşı görüş belirtmişlerdi. Öte yandan İkizköylülerin avukatları da büyük oranda madene karşı görüş içeren bu rapora itiraz etti. Köylülerin avukatlarından Arif Ali Cangı itiraz dilekçesinde bir yandan “Dört bilirkişinin işlem konusu maden işletmesini olumsuz değerlendirmeleri, o projenin yasaklanması için yeter de artar bile” derken öte taraftan rapordaki eksik başlıklara -keşif öncesi taleplerin dikkate alınmaması, raporda kömür madenciliğinin hava kirliliğine etkisinin ve insan sağlığına bedelinin irdelenmemesi, oluşacak hava kirliliğinin tarıma, zeytinliklere ve arıcılığa etkilerine değinilmemesi gibi- dikkat çekti.
Bugün verdiği kararla doğayı, İkizköylüleri değil şirketi gözettiği ortaya çıkan mahkeme heyeti için köylülerin rapora bu itirazları bir can simidi oldu adeta. Madene büyük oranda karşı gelen bu ikinci bilirkişi raporunu bu rapora taraflarca/müdahillerce karşılıklı olarak itiraz edildiğinden, tekrar mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına” karar vererek bir anda çöpe gönderdi.
Bu kararın ardından hazırlanan üçüncü bilirkişi raporu ise Akbelen Ormanı’nın katledilmesi ve geçtiğimiz günlerde davaların reddedilmesine uzanan sürecin zeminini oluşturdu.
İkizköylülerin çevre hukuku konusunda deneyimli avukatları, hukukun bu kadar siyasallaştığı ve sermaye iktidarının önünü açma aparatı haline geldiği bir ortamda, hâlâ dürüst kalabilmiş bilim insanlarınca, kendileri açısından türlü riskleri de göz önüne alarak yazılan ve büyük oranda madene karşı çıkan bir rapora yaptıkları bu itirazın -her ne kadar eksikliklerine atıfta bulunularak da olsa- mahkemece bu şekilde kötüye kullanılabileceğini hesap edemediler belli ki. Bu durumu görüp sonrasında üçüncü bilirkişi keşfine karşı çıkmaları ve hatta mahkeme heyetini reddetmeleri de bir işe yaramadı.
"GÜCÜMÜZÜN SON DAMLASINA KADAR..."
İkizköylüler geçtiğimiz günlerde yaptıkları açıklama ile “Kamunun değil şirketlerin yararını koruyan bu hukuksuz kararları asla kabul etmiyoruz” dedi. “Gücümüzün son damlasına kadar bu adaletsizliklere karşı direneceğiz” ifadeleri ile de mücadele kararlılıklarını ortaya koydular. Şimdi tüm ekoloji, emek ve demokrasi mücadelelerine düşen İkizköylülerin bu adalet arayışına omuz vermektir. Doğrulardan-yanlışlardan ders çıkararak köylülerin bu mücadelesini güçlendirmeye çalışmaktır. Çünkü mesele başından bu yana ne İkizköylülerin meselesiydi ne de sadece Akbelen Ormanı’nı koruma mücadelesi idi. Mesele bu ülke, doğa ve tüm canlılar için adalet arayışı, emek ve özgürlük mücadelesidir.
- COP29 toplantıları ya da "Bir şey yapılıyor tiyatrosu": Tam bir zaman kaybı 18 Kasım 2024 04:20
- Kaz Dağları kardeşliği... 11 Kasım 2024 04:44
- Namlunun ucunda yaşamı savunanlar: Kırılırız ama eğilmeyiz!.. 04 Kasım 2024 04:51
- ‘Etki ajanı yasası’ ve Bergama köylüleri için kaynatılan cadı kazanı 28 Ekim 2024 04:51
- Bilimle dalga geçmenin bedeli 21 Ekim 2024 04:40
- Kapadokya'da balon turizminin görünmeyen yüzü ve balon emekçileri 14 Ekim 2024 04:32
- Mor çiçekli garganlar, arılar, mezarlar... 07 Ekim 2024 04:48
- Gediz bitti!.. 30 Eylül 2024 04:34
- Göreme'yi neden göremedik? 23 Eylül 2024 04:25
- Latmos'a sahip çıkmak 16 Eylül 2024 05:07
- Kazan Gölü küstü bize! 09 Eylül 2024 04:56
- Göl kurudu RES'ler kuruldu! 02 Eylül 2024 05:18