22 Ekim 2023 07:05

Babylon çökerken

Çekmeyen, karıncalı gösteren televizyon ekranı, bir masanın üzerinde duruyor

Fotoğraf: aj_aaaab/Unsplash

Paylaş

Dokuz yıl önce Giles Fraser Guardian gazetesinde şöyle bir tartışma başlatmıştı: Gazeteciler ölen çocuklar hakkında yazarken nasıl objektif olabilir? Gazeteciyi yazı işlerinde oturup hangi haberi nasıl vereceklerine dair soğukkanlı tartışmalardan uzaklaştıran İsrail’in Gazze’de Birleşmiş Milletler’e ait bir okulu vurmasıydı. BM’ye göre İsrail, hedefin bir okul olduğunu ve orada çocuklar olduğunu biliyordu. Saldırıda 15 çocuk öldü, 200’den fazlası yaralandı. İsrail’in o dönem de başbakanı olan Binyamin Netanyahu Filistinli sivillerin ölümünden Hamas’ın sorumlu olduğunu söylerken, BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu (UNRWA) Sözcüsü Chris Gunness canlı yayında masaya kapanıp hıçkırarak ağlamıştı.

2014 öncesinde de sonrasında da İsrail sivilleri hedef almaya devam etti. Ateşkesin fiilen sona erdiği 2008’den bugüne her iki tarafın kayıplarını karşılaştıran grafiği görmüşsünüzdür hani Mısırlı Komedyen Bassem Youssef'in konuk olduğu programda sürekli gösterdiği grafik. 2008’den bugüne hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı 6 bin 407 iken (ve artmaya devam ederken), İsraillilerin sayısı 658. Ölen Filistinlilerin en az üçte birini çocuklar oluşturuyor. İsrail’in saldırılarının yoğunlaştığı 2009 yılında o günkü Başbakan Ehud Olmert, bu saldırıları İsrailli askerlerin ölmemesi için bir alternatif olarak tanımlamışken, şiddetin Filistinli çocuk ve gençleri radikalizme ittiği uyarılarını görmezden geliyordu.

Görmezden gelen bir başka güç de medyaydı. Fraser açtığı tartışmada doğrudan gazetecilere sesleniyor, duygularını karıştırmadan ölen çocukların haberini vermenin imkansızlığından ve çaresizliğinden bahsediyordu. Bu yazı çok eleştirildi, zaten durumun kendisi yeterince vahimdi, gazeteci duygularını karıştırmadan da bu haberleri verebilirdi. Trajik ayrıntılar nihayetinde insanları bu şiddete alıştırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Fraser haklı çıktı, bugün geldiğimiz noktada İsrail’in ve desteklediği medyasının inkarlarına karşı hastanede ölen çocuk bedenlerini göstermek zorunda kaldı gazeteciler.

Noam Chomsky ve Edward S. Herman, Rızanın İmalatı adlı kitaplarında günümüz propaganda makinesinin işleyişini kâr odaklı, tekelleşmiş medya, onun bağımlı olduğu reklam endüstrisi kadar “tepki üretiminin” başarısına bağlar. Bu düzen içinde gazeteciler, neyin haber olacağını, kime sorulacağını, hangi sözcükleri kullanacaklarını belirlerken objektif ve etik davrandıkları konusunda hiç şüpheye düşmezler. Yanlış bir şey yapmaları durumunda çoğunlukla yönlendirilmiş kitleler telefonlara sarılacak, mektuplar yazacak onları doğru yöne çevirecektir. Koskoca demokratik Batı medyasını telefonla arayıp ‘şu haberi böyle verin’, ‘bunu demek yasak’ diyecek halleri yok ya (?) Bu öylesine ince işler ki sonunda ölen çocuklar için ağlayan Chris Gunness’i Yahudi karşıtı olmakla itham etmeye kadar varır.

Fakat gelin görün ki propaganda makinesi artık eskisi kadar iyi işlemiyor. Geçen cumartesi Londra’da binlerce kişi Filistinlilere destek için yürürken BBC’ye “yalancı” diye bağırıyordu. Objektif ve sağduyulu kamu yayıncılığın kalesi kabul edilen BBC ise protestocuları Hamas yanlısı olarak sunduğu için özür dilemek zorunda kaldı. Ama yetmedi, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Britanya Başbakanı Rishi Sunak’la görüşmesinde, BBC’nin yayın politikasını değiştirerek, Hamas’ı “terör örgütü” olarak tanımlamasını istedi. İngiltere Savunma Bakanı Grant Shapps da ona katıldı. BBC’nin yayın politikasını “kepazelik sınırında” diye niteledi. Olayları Batı medyasının çerçevesinden vermeyen yayın kuruluşu Al Jazeera’nın canlı yayın aracına el konuldu. Şimdi de İsrail’deki ofisi kapatılıyor. El-Ehli Baptist Hastanesi’nin vurulmasından sonra haberlerdeki İsrail destekli öfkenin tansiyonu biraz düştü ama yine sorumlular işaret edilmeden insani dram haberleri yapılıyor. Filistinliler ‘ölüyor’, İsrailliler ‘öldürülüyor’. Avrupalı siyasetçileri icabında yerden yere vuran medyası İsrail’e destek açıklamalarını ya da İsrail Hükümeti’nin Filistinlileri “hayvan” yerine koyan açıklamalarını yorumsuz veriyor. Bu arada Bassem Youssef'in gerçekleri Piers Morgan'ın yüzüne çarptığı program bu yazı yazılırken 15 milyon kez izlenmişti.

Diğer yandan ilginç bir durum daha ortaya çıktı. Türkiye’deki medyayı haklı sebeplerle eleştirip, dünyaya kapalı olmakla suçlayan gazetecilerin çoğunluğunun haber kaynağının Batı medyası olduğunu gördük. Onlar çuvalladıkça bizimkiler de çuvalladı. Türkiye’de haksız sebeplerle suçlanıp cezaevine konan özgür kalması için kampanyalar yapılan Deniz Yücel örneğin “her savaşa masumlar da kurban gider. Ama bu, İsrail’in meşru müdafaa hakkını değiştirmez” diyebildi. İnternette özgürce haber yaptığını savunan Nevşin Mengü bir İsrail yetkilisi gibi yorumlar yaptı.

Özetle Batı demokrasisi, İkinci Dünya Savaşı sonrası aldığını iddia ettiği dersleri bir bir inkâr ederek çöküyor, medyasını da yanında götürüyor. Rıza imalatının “zor” yoluyla inşasına geçilen yeni bir evreye giriyoruz. Üstelik bu Erdoğan Hükümeti ve benzerlerinin çok hoşuna gidecek bir evre. Uluslararası hukuku Ursula von der Leyen, Olaf Scholz ya da Biden tanımıyorsa Erdoğan, Orban ya da Putin neden tanısın? Marx basın özgürlüğü kavramına basının zaten özgür olmadığı koşullarda var olamayacağını, dolayısıyla totolojik olduğu gerekçesiyle karşı çıkar. Şimdi Babylon ya da Babil’in o görkemli, imrenilen dünyası çökerken basının nasıl özgür olacağı hakkında konuşmalıyız, çünkü yerine gelebilecek yeni tür faşizmde buna çok vaktimiz olmayabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa