Filistin halkına destek, İsrail hükümetini protesto eylemleri
Washington | Fotoğraf: Mostafa Bassim/AA
İsrail’in Gazze’ye saldırıları tüm dünyada ana gündem maddesi olmaya devam ediyor. Bu mesele sadece kurumsal/geleneksel siyasetin değil, aynı zamanda toplumsal hareketlerin de gündemini oluşturuyor. Geçtiğimiz hafta sonu tüm Avrupa’da halklar İsrail’in Gazze’ye saldırılarının durması ve Filistinlilere insani yardımın ulaşması için meydanlardaydı. Sadece Avrupa’da da değil, ABD’nin farklı kentlerinde, hatta İsrail’de bile İsrail yönetimini protesto ve Filistin halkına destek eylemleri düzenlendi.
Filistin’e destek eylemleri Fransa başta olmak üzere bazı ülkelerde yasaklandı. İlk günlerde bu eylemler iktidarlar tarafından “Hamas’a destek eylemleri” olarak adlandırılıyordu. Bu adlandırma eylemleri yasaklamalarına gerekçe oluşturuyordu. Ancak hem eylemciler bu tür yasaklara uymadı hem de yine Fransa örneğinde Danıştay, İçişleri Bakanlığının söz konusu yasağının düşünce özgürlüğünü ihlal ettiğine hükmetti. Bir yerlerde her şeye rağmen hukuk kurumlarının ayakta olduğunu ve hukuk devletinin işlediğini görmek insana iyi geliyor doğrusu. Berlin’de ise Filistin’e destek eylemleri “Yahudi düşmanlığını provoke etme riskini taşıdığı için” 30 Ekim’e kadar yasak. Buna karşın, İsrail’e destek eylemleri düzenlemek ise serbest.
Avrupa’daki eylemlerin kitleselliği oldukça dikkat çekici. Göçün eylemlerin kitleselliği üzerindeki etkisi göz ardı edilemez olmakla birlikte, katılımın sadece göçle gelenlere indirgenemeyeceği açık. Paris’te kırktan fazla örgütün katıldığı bir kolektif, eylemlere çağrı yaptı. Bu örgütler arasında Boyun Eğmeyen Fransa (La France Insoumise) Partisi ve Genel İş Konfederasyonu (CGT) de vardı. Brüksel’de de on binlerce kişi Filistin’e destek eylemlerine katıldı. Bu katılım bizzat düzenleyen örgütler için bile şaşırtıcı boyuttaydı. Hamas’ın saldırısından sonra oluşan eylemsizlik ortamı, son günlerde Filistinliler lehine değişmiş görünüyor. Sadece Brüksel’de değil, dünyanın başka kentlerinde de. Hafta sonu Barselona’dan yükselen sesler diğer Avrupa kentlerindekilere göre daha radikaldi: “Filistin’deki soykırımı durduralım”, “Katil İsrail, vaftiz babası Avrupa”, “İsrail’e boykot”, vs. İtalya’da öğrenim gören Filistinli öğrencilerin çağrısıyla gerçekleşen Roma’daki eyleme katılım ise diğer kentlere oranla oldukça sınırlı kaldı. Bin civarındaki eylemcinin katılımıyla gerçekleşen protesto eylemi, çağrıcı örgütlerin geniş bir yelpazeye sahip olmasının eylemlerin kitleselliği açısından ne kadar kritik önemde olduğunu -bir kez daha- göstermiş oldu. Avrupa’daki eylemlerin en kitleseli Londra’da gerçekleşti. Polise göre bile katılımcıların sayısı 100 bin. Londra savaş karşıtı eylemlerde her zaman çok örgütlü. 2001 yılında, benim de katılma şansı bulduğum, dünyadaki en kitlesel savaş karşıtı eyleme de ev sahipliği yapmıştı. Katılım bir milyonun üzerindeydi. Filistin’e destek eyleminde eylemciler Başbakanlık konutu önüne kadar gitti. İnsan, hükümetine sesini duyurma şansı olan bu eylemcilere imrenmeden edemiyor doğrusu!
Hafta sonu gerçekleşen eylemler içinde en dikkat çekenleri tartışmasız İsrail’de gerçekleşen Filistin’e destek eylemleri ile örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan Yahudilerin İsrail Başbakanı Netanyahu’yu protesto eylemleriydi. Bu eylemler Türkiye’de farklı medya kuruluşlarında ve özellikle de sosyal medyada çok ilgi gördü ve ön plana çıktı. Bu eylemlerin çok anlamlı olduğu konusunda sanırım hepimiz hemfikirizdir. Tüm risklerine rağmen, bazı İsraillilerin İsrail’de eylem yapabilmesini de içten içe kıskanıyoruz sanırım.
Bu eylemler sayesinde, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısının ardından İsrail lehine gelişen tepkilerin, sokaktan yükselen güçlü sesler sayesinde İsrail’in üzerine bombalar yağdırdığı Filistin halkı lehine dönmeye başladığını görüyoruz. İktidarları dize getirecek bir sokak siyasetinin ne kadar önemli olduğunu İsrail-Filistin meselesi bize bir kez daha gösterdi ve göstermeye de devam ediyor.
Bu arada, sokak eylemleri düzenlemeyi ve eylemlere katılmayı suçlulaştıran AKP hükümetinin Filistin’e destek eylemlerini kolaylaştırması, medyasının da dünyanın farklı yerlerindeki eylemleri çok yakından takip etmesi gözlerden kaçmasın. Aslında bunda şaşıracak bir şey yok, sadece “iyi eylem/eylemci” ve “kötü eylem/eylemci” ayrımı üzerine inşa ettiği politikasını sürdürüyor.
- Umutla umutsuzluk arasında 2024 27 Aralık 2023 04:30
- Adabımuaşeret dersleri 20 Aralık 2023 04:42
- Zor zamanların dostu Tunç Soyer 13 Aralık 2023 04:57
- Bir mülksüzün konut krizi hatıratı 29 Kasım 2023 04:50
- Hukuk devletinde sona doğru 15 Kasım 2023 04:50
- Siyasetle ve siyaset için yaşayan kişiler 08 Kasım 2023 04:45
- Zordur barış akademisyeni olmak 01 Kasım 2023 04:57
- Gazze'deki savaş Fransa'yı da yakar 18 Ekim 2023 04:20
- Gerçek dışı bir mekan olarak üniversiteler 04 Ekim 2023 04:57
- Göçmen karşıtlığından beslenen particiler 27 Eylül 2023 05:26
- Hakikat, özgürlükler ve otosansür 20 Eylül 2023 05:00
- İklim krizi önce yoksulları vurur 13 Eylül 2023 05:05