26 Ekim 2023 04:19

Galatasaray'a yazık mı oldu?

Galatasaray - Bayern Münih maçında iki takımın oyuncularının topu yakalamaya çalıştığı fotoğraf

Fotoğraf: AA

Paylaş

Bir teknik direktör, takımının fizik gücüne güveniyorsa rakip, Bayern Münih gibi dünya futbolunun en üst seviyesinde yer alan ekiplerinden biri de olsa baskılı bir oyun planıyla maça başlayabilir elbette. Tabii, böyle bir oyun tercihiyle üstlendiği riskleri bertaraf ya da minimize edecek önlemleri alması kaydıyla…

Rakibi yoğun baskıyla boğarak hata yapmaya zorlama hedefli oyun planı tercihinde en büyük risk, rakibinizin seri paslaşmalarla baskıyı kırıp hızlı karşı atak (şimdiki moda tabirle, geçiş oyunu) geliştirmesi ve sizi eksik oyuncuyla yakalayarak gol pozisyonu üretmesi olabilir. Bu riski sıfırlamak için top kaybedildiğinde ne yapıp edip -gerekirse taktik fauller yapmayı da göze alarak- oyun durdurulmalı ve rakibin baskıdan çıkmasına kesinlikle izin verilmemelidir.

Nitekim Galatasaray, tribün desteğiyle maça coşkulu bir başlangıç yapıp Bayern Münih’i sıkıştırırken, ani gelişen bir karşı atakta golü yedi. Galatasaraylı oyuncular, top orta saha civarındayken faul yaparak oyunu durdurabilseydiler, gafil avlanmazlardı...

Bayern, Galatasaray’ın ilk yarıdaki baskısını kırmakta çoğu zaman kendisinden beklenmeyecek kadar tutuk kaldı. Buna rağmen gol dışında birkaç kez daha hızlı karşı atakla Galatasaray savunmasını eksik yakaladı ancak bu fırsatları değerlendiremedi...

Baskılı oyunun diğer bir riski, bunun 90 dakika boyunca sürdürülebilir olmamasından kaynaklanan yorgunluklar ve buna bağlı aksamalar şeklinde ortaya çıkabilir. Dünyadaki hiçbir takımın fizik gücü 90 dakika boyunca yüksek tempoda pres yapmaya yetmez.

Bu bağlamda presin zamanlamasını ve süresini doğru belirlemek/ayarlamak çok önemlidir.

Sadece bir oyuncuda meydana gelebilecek küçük bir düşüş ya da aksama bile presin bütünlüğünün bozulmasına ve etkisizleşmesine yeter. Pres, kolektif/bütüncül mücadele örneğidir, eksik(lik) kaldırmaz…

Bu nedenle teknik direktörlerin yorulan/aksayan oyuncuları gecikmeden saptaması ve zamanında değiştirmesi gerekir.

İlk yarıda rakibini baskılamak için çok yüksek efor harcayan ve beraberliği yakalayan Galatasaray’ın ikinci yarıda yorulacağı belliydi. İkinci devreye, baskıdan vazgeçip 1 puanın kıymetini bilecek şekilde savunmayı sağlam tutan bir oyun anlayışıyla başlamak, maçın gidişatını ve sonucunu değiştirebilirdi.

Ayrıca iş; baskı yapıp topu kapmakla bitmiyor. Baskıdan hedeflenen sonucu almak için kapılan topları doğru kullanıp pozisyon üretmek ve gol bulmak gerekiyor. Aksi takdirde baskı kurmak için harcanan enerji karşılıksız kalmış olur ve fiziksel yorgunluğun yanı sıra psikolojik yıpranma belirtileri de ortaya çıkmaya başlar.

Bayern Münih hem fizik hem de teknik kapasitesi yüksek oyunculardan kurulu bir takım. Bu yüzden onlara karşı baskılı oyun planı kurgularken iki kere düşünmek lazım…

Aslında iki takım arasındaki güç farkını en net ortaya koyan olgu, gol pozisyonlarının hazırlanış biçimiydi.

Galatasaray genellikle baskıyla kaptığı toplardan ve kale önünde yarattığı karambollerden pozisyon üretirken, Bayern’li oyuncuların, özellikle ikinci ve üçüncü golden önceki seri paslaşmaları adeta “pozisyon üretme” dersi gibiydi.

Galatasaray’ın bulduğu pozisyonların temel kaynağı, büyük tribün desteğiyle beslenen yüksek motivasyon yani duygusal güçtü. Buna karşılık Bayern, taktiksel bir çerçeve içinde bilinçli şekilde sahaya yansıttığı hücum çeşitlemeleriyle pozisyon üretti…

Çoğunluk bu maçı değerlendirirken, “Galatasaray’a yazık oldu”  fikrinde uzlaştı. Oysa Galatasaray’a yazık falan olmadı. Sarı-kırmızılı ekip ilk yarının büyük bölümünde etkili presiyle Bayern’e zor anlar yaşatmayı başarsa da iş, topu kaleye sokmaya gelince, özellikle bol paslı hücum çeşitlemeleri yaratmakta oldukça yetersiz kaldı.

Ne zamanki Galatasaray, Bayern gibi taktiksel hücum çeşitlemeleriyle gol pozisyonları üretir, işte ancak o zaman Avrupa ölçeğinde “güçlü takım” nitelemesini hak eder… Ve, işte ancak o zaman yaşanan puan kayıplarının ardından “Yazık oldu” yorumu yapılabilir!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa