HAMAS'ın gölgesinde kalan Filistin meselesi!
Fotoğraf: Ali Jadallah/AA
HAMAS’ın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği saldırıdan beri İsrail, HAMAS ile IŞİD’i özdeşleştirmeye çalışıyor. Türkiye’de de yankı bulan bu girişimle birlikte HAMAS’a karşı mücadelenin IŞİD’i çökerten mücadele ile aynı olması gerektiği savunuluyor. Sosyal medyada ve hatta uluslararası medyada HAMAS ile IŞİD ilişkisinin olup olmadığı konuşuluyor.
HAMAS, 1987 yılında Müslüman Kardeşlerin Gazze kolu olarak kuruldu. İslam devleti kurma hedefiyle hareket eden HAMAS’ın önü Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) gibi sol-seküler hareketlerin zayıflamaya başlamasıyla açıldı.
FKÖ gibi örgütlerin zayıflamasının sebepleri arasında örgütün uçak ve insan kaçırma gibi eylemlerinin dünyada Filistin lehine esen desteği tersine çevirmesi, sol-seküler hareketlere verilen desteklerin yıllar içinde azalması, 1979’daki İran İslam Devrimi’nden ilham alan yeni İslami hareketlerin ortaya çıkması gibi faktörler var.
HAMAS’ın da hedefi Gazze’de İslami esaslara göre yönetilen bir devlet kurmak ancak HAMAS ile IŞİD’in arasında birçok fark olduğu da bir gerçek.
Bu farkların başında Filistin meselesinin öncelikli mücadele sebebi olması geliyor. IŞİD her türlü milliyetçi eğilimini, hedefi şirk yani Allah’a ortak koşmak olarak görüyor.
Bunların dışında IŞİD, HAMAS’ın İran, Şam yönetimi ve Lübnan Hizbullah’ı ile ilişkilerinden çok rahatsız ve örgütü Şiiliği yaymak gibi hedefleri olmakla suçluyor. IŞİD’e göre HAMAS, İslami değerleri ve söylemleri kendi çıkarları için kullanıyor. HAMAS içinde çok sayıda kadının olması IŞİD’in rahatsız olduğu bir başka unsur.
Ayrıca HAMAS’ın IŞİD ile arasına mesafe koymaya çalıştığı biliniyor. Hatta HAMAS 2009 yılında güney Gazze’de İslam Emirliği ilan etmeye kalkışan bir din adamının öldürülmesi kararını vermişti. Bu durum IŞİD’in HAMAS’ı din dışına çıktıkları iddiasına dayanak olan olaylar arasında.
Kısacası IŞİD, HAMAS’tan nefret ediyor. HAMAS ise mücadelesini Filistin’in özgürlüğü gibi milliyetçi çerçeveler içinde tutarak IŞİD gibi radikal örgütlerle arasına mesafe koyuyor.
Peki HAMAS Filistinlilerin tamamını temsil ediyor mu?
Aslında Filistinlilerin en büyük sorunlarının ve zayıf noktalarının çok başlılık olduğunu söylemek mümkün.
Bir tarafta şiddetle eleştirilen ve yolsuzluğa batmış ancak bütün dünya tarafından meşru sayılan Filistin Yönetimi ve Mahmud Abbas var. Diğer tarafta, sol-seküler-ılımlı sesleri boğan, dünyanın birçok ülkesinin terör listesine aldığı HAMAS ve İslami Cihad…
Filistinlilerin ekseriyetle ikisi arasına sıkışıp kaldığı bir gerçek ki Mahmud Abbas yönetimi her ne kadar bütün dünyada Filistinlilerin meşru temsilcisi olarak tanınıyor olsa da bizzat Filistinliler tarafından meşruiyeti sorgulanıyor. 87 yaşındaki Abbas’ın kadrolarının da çok yaşlı ve yetersiz oldukları, genç Filistinlilerin taleplerinden bihaber mevcut statükoyu sürdürmeye çalıştıkları sıkça dile getiriliyor.
Diğer taraftan Gazze’yi yöneten HAMAS’ın sert uygulamaları, keyfi yönetimi, bulaştığı yolsuzluklar gibi suçlamalar bizzat Gazze’de protesto gösterilerine yol açıyor.
Ancak HAMAS ve Filistin yönetimi dışında üçüncü bir yol ne yazık ki ufukta görünmüyor. Yani hem Filistinlileri tek çatı altında toplayacak kadar karizmatik hem de Filistin meselesini uluslararası platforma taşıyacak kadar aktif bir liderlik ihtimali henüz ortada yok.
Bütün dünya gibi bölge ülkeleri de büyük ölçüde Filistin meselesini HAMAS ve Filistin yönetimi seviyesine indirgemiş tartışıyor. Ancak Filistinliler açısından bölgede esen rüzgar da HAMAS-Filistin yönetimi arasında sıkışmışlıklarının bir sebebi. Çünkü, lidersiz kalan Filistinliler bir taraftan İsrail’e kafa tutabilen HAMAS’ı desteklemek, diğer taraftan hiç değilse statükonun devamı için Abbas yönetimine tutunmak zorunda hissediyor.
Türkiye dahil bölge ülkelerinin hiç değilse Gazze’ye yönelik İsrail’in şiddetli saldırılarını durdurmak için art arda girişimlerde bulunduğu bugünlerde esas soruna el atmaları Filistin meselesinin gidişatını derinden etkileyebilir. Bu yazının yazıldığı saatlere kadar İsrail ile Filistinliler arasında dengeli bir söylem ve politika yürüten Türkiye de kervana katılmış ve Filistin meselesini HAMAS’a indirgemiş görünüyor. Halbuki Filistinlilerin ihtiyacı olan bölge ülkelerinin de desteği ile uluslararası meşruiyeti olan yeni bir yol haritası ve belki de liderlik ile yola devam etmek. Kaldı ki HAMAS meşru mu değil mi, kime göre terörist neye göre kahraman gibi sorulara boğulan bu süreç İsrail’in Gazze’ye yönelik korkunç saldırılarını durdurmuyor. Birilerinin iki tarafa da açık tuttuğu diplomasi kapısı ile bu sürece dahil olması gerekiyor ki orta yol bulunabilsin, en azından İsrail’in saldırıları durdurulabilsin.
Velhasıl Filistinlilerin hamasete, sloganlara, öfkeye değil aklıselim sahibi ancak İsrail ile de iletişimi olan müttefiklere ihtiyacı var. En önemlisi de Filistin meselesi HAMAS’tan da büyük Abbas yönetiminden de ve gerçekten devreye girmek isteyen bölge ülkelerinin Filistinlilerin gerçekçi bir yol haritası hazırlamasına da yardımcı olması gerekiyor.
- Trump başkan ama gözler Putin'de 21 Kasım 2024 05:00
- Enkaz altında Ali'nin yarım bacağı! 15 Kasım 2024 04:44
- Trump'ı değil Lazzarini'yi dinleyin! 08 Kasım 2024 12:17
- Lübnan Şiileri ve Türkiye’nin Kürt açılımı! 24 Ekim 2024 04:42
- 7 Ekim ve bölgenin yeniden dizaynı! 17 Ekim 2024 05:45
- Lübnan için kıyamet vakti! 10 Ekim 2024 04:59
- Bölge kaynıyor: Savaş içinde savaş! 03 Ekim 2024 04:55
- Lübnan savaşın eşiğinde! 26 Eylül 2024 04:27
- Barış ümitleri de patladı 19 Eylül 2024 04:39
- Her şey Gazze'ye bağlı! 12 Eylül 2024 05:56
- İsrail neden Batı Şeria'ya saldırıyor? 05 Eylül 2024 05:27
- Ne gidebiliyorlar ne de kalmalarına izin var! 02 Eylül 2024 06:40