Savaşın 20’nci gününde İsrail hükümetinin işi daha zor: Erdoğan’dan yeni bir ‘U dönüşü’ hamlesi!
Fotoğraf: DHA
İsrail, saldırılarında hiçbir kural tanımadan Gazze’ye yönelik bombardımanı sürdürürken Batı Şeria’da da geniş çaplı tutuklamalara başvurmaktadır.
Gazze’ye yönelik bir “kara harekatı”nı “ABD’nin bölgedeki üslerini yeni askeri güçlerle takviye etmesi”nin sonrasına erteleyen İsrail, bu konudaki “Açığını kapatacakmış” gibi sivil hedeflere yönelik saldırıları daha da yoğunlaştırmış bulunuyor.
Aradan geçen 20 günde oluşan tabloya bakıldığında;
- İslam ülkelerindeki İsrail saldırısını bir “dinler savaşı” olarak gören kesimlerin tepkilerinin altında kalmasına karşın batılı ülkelerde Filistin’e destek amaçlı halk tepkisinin çok daha yüksek düzeyde olması ve giderek de yaygınlaşması,
- İsrail içindeki Netanyahu ve hükümetine yönelik tepkilerin yükselip savaş öncesine benzer biçimde savaşın sorumlusu olarak Netanyahu’yu suçlayan güçlerin giderek daha da kitleselleşerek son protestolarda aile fertleri Hamas tarafından esir alınan ailelerin “Çocuklarımızı verin Netanyahu’yu alın” sloganının gösterdiği hedefe doğru evrilmesi,
- Savaşın ilk günlerinden itibaren büyük bir hevesle İsrail’e kayıtsız koşulsuz destek veren Batılı hükümetlerin, halkların “savaşa hayır”, “özgür Filistin” talebi etrafındaki protestoları karşısında bir adım geriye çekilerek, İsrail’e desteklerini devam ettirirken, İsrail’e karşı “Kara harekatına başvurmaması”, “Sivil hedefleri vurmaması”, “Savaş kurallarına uyması”, “İnsani yardımları engellememesi”… gibi rezervler öne sürmeye başlamış olmaları, Netanyahu ve aşırı sağcı hükümet ortaklarının işini zorlaştırmıştır.
Önümüzdeki süreçte bu zorluğun daha da artacağı anlaşılmaktadır.
BM GENEL SEKRETERİ GUTERRES’İN ÇIKIŞI ÖNEMLİ
BM Güvenlik Konseyinin bir “ateşkes” çağrısını bile yapamaması karşısında BM’nin Genel Sekreteri Guterres’in Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’de gerçekleştirdiği saldırıları kınadığını belirterek başladığı sözlerini; “Ancak Hamas saldırılarının durduk yere ortaya çıkmadığının da bilincinde olmalıyız. Filistin halkı 56 yıldır boğucu bir işgale maruz tutuluyor. Topraklarının adım adım yerleşim yerleri tarafından ele geçirilmesine ve şiddete şahit oluyor. Ekonomileri yıkılmış, insanlar yerlerinden edilmiş ve evleri yerle bir edilmiş durumda. Siyasi çözüme olan inançları yok olmaya başladı” ifadeleriyle Hamas’ı da eleştirse de İsrail’in vahşi katliamına dikkat çekmeyi sürdürmesi son derece önemli.
İsrail’in BM Daimi Temsilcisi Gilad Erdan, Guterres’in sözlerini “BM ve bölgemizde konumlu BM yetkilileriyle ilişkilerimizi gözden geçireceğiz. Guterres’in ifadeleri teröre destek vermek” diyerek değerlendiriyor.
Guterres’in açıklamalarının bir yandan Batılı kamuoyunda hükümetlerin İsrail yanlısı tutumuna karşı yaygınlaşan tepkilerin yarattığı baskının bir ifadesi olduğu açık. Elbette BM’nin en yukarısından gösterilen bu tepkinin İsrail vahşeti karşısında dünya kamuoyunun tepkisiyle birleşen bir tutum olduğu için hem savaş karşıtı ve Filistinlilere verilen desteği hem de İsrail’deki savaş karşıtı, Netanyahu ve ortaklarının siyonist politikalarına karşı mücadele eden İsrailli antisiyonist güçler için cesaretlendirici bir tutum olarak önemli bir gelişmedir.
Bunun da Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümetinin işini çok zorlaştıracağı tartışmasızdır.
ERDOĞAN: HAMAS TERÖRİST DEĞİL MÜCAHİT!
İsrail’in savaş ilanından hemen sonra Erdoğan, Türkiye’nin tutumunu Mısır ve Suudi Arabistan’la birlikte “Tarafları itidale davet eden” ülkeler safında belirlemişti. Bu tutumu Erdoğan, İsrail ve Filistin arasında “Ara buluculuk yapmak” ve sonrasında da “Filistin’in garantörü olma” isteği ile sürdürmüştü. Yani Erdoğan doğrudan Filistin’in yanında yer almak yerine “tarafsız” bir çizgide olmayı tercih etmişti. Erdoğan kamuoyuna yönelik konuşmalarında “itidalci” bir çizgide kalmaya özen gösterdi.
Ancak ABD Başkanı Biden, Filistinlilere karşı savaş ilan eden İsrail’e tam desteğini açıklarken, hiç de gerekli olmamasına karşın Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki girişimlerini öne sürerek Türkiye’yi, “ABD’nin ulusal güvenliğine karşı tehdit” olarak değerlendirmişti. Erdoğan bu değerlendirmeyi görmezden geldi. Ama savaş ilanının hemen arkasından bölgeye gelip 7 ülkeyi ziyaret eden Blinken, ondan sonra İsrail’e gelen Biden Türkiye’ye selam vermeye bile ihtiyaç duymadı!
ABD’nin bu tavrı üstüne Erdoğan’dan “Eey Amerika” dediği birkaç konuşma gelse de ABD’ye karşı etkili bir tutum alınmadı. Dahası Erdoğan, İsveç’in NATO’ya alınmasına “evet” diyen protokolü, onaylanması için TBMM’ye göndererek ABD’ye “İsrail’i eleştirsem de senin yanındayım” demek istedi.
Ama önceki gün Erdoğan bir adım daha attı. Partisinin grup toplantısında İsrail’e yönelik; “Son yaptıkları toplantıda bir araya gelip tüm Batı Hamas’ı bir terör örgütü olarak görüyor. Hamas bir terör örgütü değil toprağını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve mücahitler grubudur” diyerek İsrail’in sinir uçlarıyla oynayan Erdoğan ABD’ye yönelik bir şey söylememeye özen gösterdi.
ERDOĞAN’IN ORTADOĞU’DAKİ MANEVRA ALANI DAHA DA DARALDI!
Hele de tek adam yönetimi, elindeki devlet imkanlarını kullanarak İsrail’i durdurmak için etkili girişimler yapma yerine bir sivil toplum örgütü gibi miting yaparak İsrail’e tepki göstermeyi amaçlıyorsa, bundan İsrail’in etkilenmesi beklenemez. Ancak bunda iktidarın bölge politikasının ne kadar gerçeklerden uzak bir tutuma karşılık geldiği herkesin gözüne sokulmuştur.
Kaldı ki sadece İsrail’e karşı yaptırımların İsrail’i durdurmak için yetmesi de gerçekçi bir beklenti değildir. Ancak İsrail’e yönelik yatırımlar ABD’ye karşı yaptırımlarla birleştiği ölçüde bir karşılık bulabilecektir. Örneğin İncirlik ve Kürecik gibi ABD üslerinin kapatılması girişimleriyle birleşmeyen İsrail’e yönelik yaptırımların etkili olması beklenemez.
Çünkü İsrail demek bölgedeki ABD demektir.
Çünkü İsrail’in ekonomik, siyasi, askeri… tüm varlığının arkasında ABD vardır.
Hamas’ı “mücahitler grubu” olarak tanımlayan Erdoğan’a ilk tepki İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miki Zohar’dan geldi: “Erdoğan terörü destekliyor. Artık Türkiye ile ilişkilerimizi yeniden hesaplamanın zamanı geldi” dedi.
Yani Erdoğan için de bölgedeki girişimlerin sonuç vermesi artık daha büyük zorluklarla karşı karşıyadır.
Çünkü bir yerdeki çıkar çatışmaları savaş araçlarıyla devam eder bir düzeye gelindiğinde “itidalcilik”, “ara buluculuk”, “garantörlük” gibi bir çizgide olmak, sadece güçlü olandan yana olmak anlamına gelmektedir.
BİR NOT
24 Ekim günü bu köşede yayımlanan “Halkların Filistin’e desteği büyüyor ama ‘Türkiye’de sendikalar ne diyor’ sorusu da büyüyor” başlıklı köşe yazısıyla ilgili olarak Memur-Sen’in, mail adresime gönderdiği açıklamada Ankara ve Antalya da Filistinlilere destek veren ve İsrail’i protesto eden kitlesel gösteriler düzenlediklerini belirtiyorlar.
Ayrıca beni telefonla arayan Memur-Sen’e bağlı Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Muammer Karaman da Ankara, Antalya, İstanbul, Doğu ve Güneydoğu’da bazı kentlerde İsrail’i protesto gösterileri yaptıklarını söyledi.
Elbette o köşe yazısında yapılan tartışma birer sınıf örgütleri olarak sendikalara düşen özel sorumluluk üstüneydi. Ama Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen yöneticilerinin duyarlığına binaen onların söylediklerinin özetini yansıttım.
Burada gazete merkezindeki arkadaşlarımızın bir notunu da ileteyim. Arkadaşlar Memur-Sen ve bağlı sendikaların eylem ve etkinliklerini Evrensel’e bildirmediklerini belirtiyorlar. Bunu da Memur-Sen yöneticilerine bu vesileyle bildirmiş olayım.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47